Nezahat Gündoğan’in yönetmenliğini yaptığı “İki Tutam Saç- Dersim’in Kayıp Kızları” belgesel filminin yapımcısı ve “Dersim’in Kayıp Kızları–Tertele Çeneku”, “Keşiş’in Torunları” kitaplarının yazarı Kâzım Gündoğan’ın yeni kitabı, “Alevileş(tiril)miş Ermeniler-Biz İsa’ya Tabiyiz, Ali’ye Mecburuz” ismiyle okuyucuyla buluştu.
Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan kitap üç bölümden oluşuyor.
Birinci bölümde, Alevileş(tiril)miş Ermenileri ile yapılan röportajlara yer veriliyor.
İkinci bölümde; Alevileş(tiril)miş Ermeniler, Alevilerin ağzından “Dersimli Alevilerin Ermeni Belleği” başlığıyla yer alıyor.
Son bölümde ise; “1915 Öncesi Dersim’de Ermeni Yerleşimi ve Nüfusu” başlığıyla tarihsel bağ ele alınıyor.
Şerif Karataş: "Çocuklarımızı sünnet ettirdik. Alevi inancına göre dualarımızı okuruz. Kirve olmadan sünnet olmaz, musahip olmadan evlenilmez; bunlar çok önemlidir. Elbette ben Ermeniyim, Ermeni olduğumu çok iyi biliyorum. Ama Alevi olmuşum. Yani Ermeni Aleviyim, yolum Alevi yoludur, pirimiz Kureşan Ocağı'ndan gelir. (...) Yetmiş üç yaşına girmişim. Kim ne derse desin, varsa bir yol, benim yolum budur. Kiliseye de giderim, orada da "Ya Xızır, ya Düzgün!" diye dua ederim."
Kayre Aslanpençesi: "Evlendim bu köye (Danaburan) gelin geldim. O (eşi Hıdır Aslanpençesi) Ermeni ben Ermeni. Ama o Sünni, oruç tutuyor, ben Alevi... Babam, "Onlar Ramazan orucu tutuyorlarmış. Ben Türklere kız vermiyorum" dedi. Geldiler, tanıdığımız bir Pir var. Onu getirdiler. Babama; "niye böyle ediyorsunuz?" dediler. Pir gelince babam kıramadı ve öyle verdiler beni... Yani Ben Bir Alevi Ermeni'ydim, Bir Sünni Ermeni'yle Evlendim..."
Enver Devletli: "Ben kendime "Ermeni Alevisiyim" derdim. (...) Dersimli "Haaaaaa!" deyip uzattığında benim Ermeni olduğumu anladığını anlardım. "Evet, Ermeniyim" derdim. Daha sonra ben, kendimi Yusufanlı olmaktan çıkardım. Yusufanlıyım diyorum, adam bana "Haaa!.." diyor. Baktım böyle olmuyor "Hangi aşirettensin?" diye sorduklarında "Ermeni Aşiretindenim" demeye başladım... Bu defa da "Haşaaa, haşa! Niye öyle diyorsun?.." "Ya niye haşa, kardeşim! Yusufanlıyım, diyorum 'Haaaa!..' diyorsun, 'Ermeniyim' diyorum, 'Haşa haşaaa!' diyorsun; herkes bilsin, ben Ermeni aşiretindenim!" demek zorunda kalıyorum."
Sevgi Vural: "Ancak bizim aile köy içinde ötekileşmiş bir konumda duruyordu. (...) Dedem eli açık, bonkördü. Ama bu eli açıklığının nedeni başka diye düşünüyorum. Ötekileşmiş, sürülmüş, yalnız bir insan kendini var etmek için herkese karşı verici, uysal ve güler yüz gösterme zorunluluğundan... (...) "Evet Dersimliyim, atalarım da bu bu... Ermenilik var" diyorum. Ama bu kimliklerle var olmuyorum ben... Asla bir millete ait olmak, onun yüceliğini taşımak gibi bir duygum yok. Tarihi temizlemek gerekiyor. (...) Her toplum, her insan kendine bir yücelik çıkarmak için tarihi savunuyor. Bence tarihte yaşanmış bütün insanlık dramlarını, yaşanan acıları sarmalıyız."
Umut Devletli "Ön planda olan Dersimli kimliğim... Ermeni kimliğimi ön plana koymuyorum çünkü ben otuz sekiz yaşında vaftiz olmuş biriyim. Dolayısıyla; "Artık ben buraya aitim" demiyorum, oraya da ait olmadığımı çok iyi biliyorum. Kimlik ve kişiliğimi Ermenilik üzerine kurmuyorum, bir insan olarak tamamlamaya çalışıyorum kendimi. "
Kazım Gündoğan hakkında
Araştırmacı ve yapımcı. Tarihsel ve toplumsal konulara dair çalışmalar yapıyor. Çeşitli gazete ve dergilerde değişik isimlerle makale ve araştırma yazıları yazdı.
1963 yılında Dersim Ovacık'ta doğdu. 1980 askeri darbesiyle birlikte Dersim'den ayrılarak İstanbul'a yerleşti. Politik düşünceleri nedeniyle toplam on yıl değişik hapishanelerde tutuldu. 2002 yılında serbest bırakıldı. Avrupa'da yaşıyor.
Eserleri
Kazım Gündoğan'ın, Nezahat Gündoğan ile birlikte "Munzur Akmazsa" (2003-2004), "İki Tutam Saç-Dersim'in Kayıp Kızları (2010), "Hay Way Zaman" (2013), "Vank'ın Çocukları" (2017) isimli belgesellerinin yanı sıra "Dersim'in Kayıp Kızları-Tertele Çeneku (2012)" ve "Keşiş'in Torunları-Dersimli Ermeniler" (2016) isimli kitapları ve çalışmalardan aldığı ödülleri bulunuyor.