Hafta sonu seçmenler sandık başına gitmeye hazırlanırken, yerel seçim haritasında muhalefetin renginin genel seçimlere göre daha da baskın ve alanının daha da geniş olacağı öngörüleri kuvvet kazanıyor.
Bu tablonun kilit unsuru olan Kürt muhalefetinin Kürt il ve ilçelerinden kayyımları ikinci kez uzaklaştırması neredeyse kaçınılmaz görünürken, AKP-MHP'nin Kürtlerin oylarıyla belediyelerin başından uzaklaştırıldığı, Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, Antalya, Hatay ve uzaklaştırılmaya yaklaştıkları Bursa, Balıkesir gibi metropollerde aynı başarının tekrar edilip edilmeyeceği Millet İttifakı'nın dağılması ve İYİ Parti ile CHP'nin yollarını ayırması dolayısıyla büyük bir soru işaretine dönüşmüştü.
DEM Parti'nin AKP-MHP iktidarının hakimiyet alanını daraltmaya, metropolleri faşizme kaybettirmeye yönelik 2019 ve 2023 seçim taktiğinden ayrılmasıysa ikinci bir belirsizlik kaynağı olarak görülmeye başladı. DEM Parti'nin "kazan-kazan" olarak formüle edilen ve mutasavver bir "çözüm süreci" öngörüsü çerçevesinde AKP ile olası diyalogları rasyonalize ettiği düşünülen "kent uzlaşısı" yönelişine girmesi sonucunda demokratik ve toplumsal muhalefet güçlerinin ittifak kapasitesinin daralması, rejim açısından bir avantaj olarak okunmaya başlanmıştı.
En kritik merkez olan İstanbul'da Kürt ve demokrat seçmenlerin hangi doğrultuda hareket edeceklerine ilişkin soru işaretlerinin giderek artttığı son dönemece girilen Pazartesi günü Yeni Yaşam'ın "AKP-MHP'ye kaybettirmeliyiz" başlığıyla sürmanşetten verdiği "Evdilmelik Fırat" imzalı "forum" makalesi tartışmaların yönünü bir kez daha keskince 2019 ve 2023 taktikleri istikametine çevirdi.
Evdilmelik Fırat imzalı AKP-MHP'ye kaybettirmeliyiz başlıklı makalenin tamamı için tıklayın
Fırat zaman ve mekanda geniş bir süreç ve sahaya yayılan gözlem ve tespitlerine dayanarak şu sonuçlara varıyor:
Ortadoğu’da kimin kurguladığından bağımsız olarak mücadele gücü itibarıyla Kürt hareketi tüm denklemlerin içindedir. Özellikle Türkiye’nin dahil olduğu meselelerin temel gündem ve tarafıdır. Yine böyle bir sürece girmiş bulunmaktayız. Sekiz yıldır kesintisiz yürütülen topyekûn savaş konsepti Kürt siyasetinin direnişi karşısında stratejik olarak yenilgiye uğradı. İşgal edilen alanlar Türkiye için tam bir bataklığa dönüştü ve son bir yıldır ağır askeri darbeler aldı. Bir haftadır süren Newroz kutlamalarında siyasi ve askeri tüm saldırılara rağmen Kürt halkının özgürlükteki ısrarını teyit etti. Geçen sekiz yıllık sürede Türkiye ağırlıklı olarak savaşı keşif ve gözetleme teknikleri üzerinden yürüttü. Bu konuda önemli bir avantajı elinde bulunduruyordu. Tekniğe rağmen son bir yılda ağır askeri darbeler aldı. Bu durumun nedeni KCK Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan’ın Newroz vesilesiyle açıkladığı müjdeyle anlaşıldı. Hava saldırı sistemlerine karşı savunma sistemi edindiklerini açıkladı. Bu gelişmenin önümüzdeki dönemde dengeleri önemli oranda değiştirecek bir faktör olduğu aşikar. Müjdenin seçim sonrasında Kürt soykırımına hazırlanan AKP-MHP faşizminin uykularını kaçırdığını tahmin etmek zor değil.
Faşizmin soykırım hevesini kaçıracak diğer bir gelişme ise seçimden alacağı yenilgi olacaktır. 31 Mart seçiminin bu yönüyle sadece bir yerel seçim olarak ele alınmaması gerekir. Güven tazelemek isteyen ve bunu savaşı zemini olarak gören faşizme bu fırsatı vermemek önemlidir. Kürt halkı başta olmak üzere vicdanı olan, demokrasi, özgürlük ve eşiklikten yana olan, sömürü, yoksulluk ve sefalete yeter diyen herkesin AKP-MHP faşizminin kazanacağı denklemlerden uzak durması gerekir. Resmi ideolojinin kurucusu ve birçok konuda AKP-MHP ile yarışan CHP’ye karşı haklı tepki asla faşizmin nefes almasını sağlayacak bir zemine dönüşmesine izin verilmemelidir. Şu an için yakın tehlike olan, devlet gücünü elinde bulunduran, Kürtler başta olmak üzere ezilenlerin boğazına bıçağı dayayan ve bunun tehditlerini savuran AKP-MHP faşizmidir. Aynı zihniyette olsa dahi CHP içinde bulunduğu şartlar itibarıyla uzak bir tehdittir. Siyaset dengeleri, fırsat ve tehlikeleri iyi değerlendirme ve en uygun taktiği icra etme sanatıysa bu durumda tali ve esası iyi tespit etmek, buna göre adım atmak gerekir.
Özcesi seçimler sonrası Kürdistan’da boydan boya soykırım hazırlığı yaptığını ifade eden AKP-MHP faşizmine her yerde kaybettirmek tarihi bir sorumluluktur. Herkes, 31 Mart günü sandık başına gittiğinde AKP-MHP’nin son iki aydır içeride ve dışarıda topyekûn savaş için yaptığı hazırlıkları ve bunun yaratacağı katliamları düşünerek karar vermeli ve mühür basmalıdır.
Fırat'ın sabah, gazetenin kağıt baskısında ve internet sayfasındaki manşet kopyasında "AKP-MHP'ye kaybettirmeliyiz" başlığıyla yayımlanan yazısının Yeni Yaşam'ın internet yayınında alt sıralarda bu çarpıcı politik çıkıştan uzak, bir teorik makale havasında "Mart seçimleri gölgesinde Kürtlere karşı soykırım hazırlığı" başlığıyla yayımlanması esasen tartışmanın hala süregitmekte olduğunun bir işareti olarak da görülebilir.
Bütün bunları ve ilgili başka konuları, seçim sürecinin başından beri tartışa gelen bazı DEM Parti bileşen sözcülerine ve bir akademisyene sorduk: DEM Parti'nin büyük bileşeni, "Kazan-Kazan"dan "AKP-MHP'ye kaybettirmeliyiz"e nasıl geldi ve nereye gidiyor?
Kenan Kalyon: "Doğru tutuma rücu"
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) kurucularından, HDP ve DEM Parti Merkezi Strateji Kurulu üyesi Kenan Kalyon, Yeni Yaşam'ın sürmanşetini "doğru tutuma rücu" olarak yorumladı.
Kalyon bianet'in sorusunu "Yeni Yaşam Gazetesi, 31 Mart yerel seçimlerine ilişkin olarak bugüne kadar izleyegeldiği gelgitli ve çelişik yayın çizgisinden sonra, gecikmeli de olsa, Evdilmelik Fırat imzalı yazıyı sürmanşetten vererek doğru tutuma rücu etmiş bulunuyor." diyerek yanıtladı.
Kalyon "Yüz yüze olduğumuz gerçekliğin en karakteristik veçhelerini yalın biçimde sergileyen bu yazıyla çok büyük ölçüde mutabık" olduğunu söyledi.
Kenan Kalyon yazının esasen, tartışmalar boyunca AKP-MHP'ye kaybettirmeyi öncelemeyen tutumları "üçüncü kutup", üçüncü yol" siyasetinin gereği olarak yorumlayan eğilimleri, "rejimin “yemleme” siyasetinin oltasına takılanları, “hayal satanları”, üçüncü kutup yönelimini bir “eşit mesafecilik” gibi yorumlayanları karşıya alarak “mızrağın sivri ucu”nu iktidar bloğuna yönelt[tiği]" görüşünde.
"Hasarı giderme vakti"
DEM Parti Merkezi Strateji Kurulu üyesi "Gene de bunun 'zararın neresinden dönülse kardır' kabilinden bir 'son dakika' müdahalesi olduğunu vurgul[adı]."
Kalyon'a göre, "Oysa 2023 dönemeci ve Mayıs seçimlerinin ardından, basitçe kendimize dönmek yerine faşizmin ilerleyen kurumsallaşma süreci karşısında ısrarlı bir biçimde demokratik muhalefetin önüne geçerek güçleri tekrardan dizmeye ve taşları yeniden döşemeye talip olmak gerekirdi.
"Geç de olsa şimdi hasarı giderme vaktidir."
Asena: "İktidar ve muhalefeti
aynılaştırma söylemlerine ikaz ve itiraz"
Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Ahmet Asena da, Yeni Yaşam gazetesinde "AKP-MHP’ye kaybettirmeliyiz" başlığıyla sürmanşetten verilen, sonra başlığı değişen yazının "dikkatle değerlendirmeyi hak ettiği]" kanısında.
Asena, bianet'in sorusunu, "Bu başlık DEM bileşenlerinin bir bölümüyle birlikte ısrarla altını çizdiğimiz bir gerçekliğin vurgulanmasıdır." diyor. Asena'ya göre, yazının önemi, "AKP-MHP ittifakıyla CHP’yi aynılaştırma çizgisine kadar gelen söylemlere karşı bir ikaz ve itiraz niteliği taşımakta" olmasında. "Sürmanşet olarak verilmesi de itirazın güçlülüğünü göster[iyor]."
"İktidar güvenlikçi politikalara hız verince..."
Asena, Evdilmelik Fırat'ın makalesiyle "iktidar koalisyonu[nun] yeni bir çözüm sürecine evet demek bir yana, güvenlikçi politikalara hız veren adımlar attığı" gözleminde birleşiyor ve "barış ve demokrasi savunusu yapanların buna göre oy kullanmaları[nın] kaçınılmaz bir durum [olduğunu]" vuguluyor.
"Asena "Tersini yapmak eşyanın tabiatına aykırı bir durum olacaktır." diyor. "Esas Kazan-Kazan politikası da budur."
Mustafa Şener: "Kürtlerin kazanması
mutlaka kendi adaylarının kazanması
anlamına gelmeyebilir"
Mersin Üniversitesi'nde Yrd. Doç. iken "Barış Akademisyenleri" arasına katılan ve uzun zamandır Almanya'da Freie Universität Berlin'de araştımalarını sürdüren siyaset bilimci Mustafa Şener 2023 seçimleri öncesinde ve seçim sürecinde "İstanbul ve Ankara başta olmak üzere Kürtlerin oylarıyla kazanan CHP’li belediyelerin geride kalan dört yıl içinde Kürtlerin özgürlük talepleriyle ilgili en küçük bir adım bile atmamaları ve hatta kayyım atamalarına gereken tepkiyi vermemeleri neticesinde Kürt seçmenin [yaşadığı hayal kırıklığınin]" DEM Parti'nin 2023 sonrası yönelişlerinin en önemli itici gücü olduğu kanısında.
"'Kazan-kazan'dan dönüş"
Şener'e göre seçim döneminin başlangıcında ve uzunca bir süre DEM Parti siyasetine yön veren taban tepkisinin belirleyiciliğinde oluşan "kazan kazan" stratejisinin "önceki dönemden en önemli farkı" şu: "DEM Parti sadece Kürt bölgelerinde ve güçlü olduğu yerlerde değil, hemen her yerde kendi adaylarıyla seçimlere girecek ve CHP ile ittifak için de ciddi bir çaba sarf etmeyecekti. Gerçi 'kent uzlaşısı' adı altında kimi yerlerde belli adaylar üzerinde uzlaşılması için kapı bir miktar açık bırakıldı ama hem CHP’nin bu konudaki korkaklığı ve kararsızlığı hem de Kürtlerin gönülsüzlüğü nedeniyle bu tür bir uzlaşma çok az sayıda gerçekleştirilebildi."
Şener, "Kürtler'in İstanbul ve Ankara başta olmak üzere geçen seçimlerde CHP’ye kazandırdıkları şehirlerde bu kez CHP’nin kaybetmesini göze alarak kendi adaylarını çıkar[malarının] [...] 'normal' bir ülkede gayet olağan sayıl[abileceğini] ve Kürtlerin de her yerde kendi adaylarını çıkarmaları[nın] onların en doğal hakkı olarak görülebileceğini" ancak "kararlı adımlarla faşizme doğru ilerleyen bir ülke"de "Kürtlerin kazanması[nın] illa da seçimlerde kendi adaylarının kazanması anlamına gelmeyebil[eceğini]" ve "zaten bu bilinçle 2019 ve 2023 seçimlerinde uygulanan ittifaklar siyasetini" anımsatıyor.
Şener, aralarında Evdilmelik Fırat'ın makalesininin de olduğu "Kürt basınında son günlerde çıkan bazı haber ve yorumlar"dan hareketle "Kürt hareketinin son günlerde bu gerçekliği yeniden değerlendirerek seçimlerde tekrardan kazanabilecekleri her yerde kazanmaya, ama kazanamayacakları her yerde de AKP-MHP bloğuna kaybettirme" diye özetlenebilecek stratejiye dönme eğilimine girdiğini tespit ediyor.
Şener, "İstanbul’da yaşanacak muharebede” AKP’ye kaybettirmenin içinde bulunduğumuz an itibariyle faşizme karşı mücadelenin "olmazsa olmaz ayaklarından biri" olduğunu vurguluyor: "AKP-MHP iktidarının faşist kuşatmasının bağrında açılmış olan bu gedik belki tek başına özgürlük ve demokrasi vaat etmiyor ama en azından bir süre daha o delikten nefes alma ihtimalimiz olacak."
"Faşizm tehlikesi kuvveden filile çıkıyor"
Şener, "2019'da İstanbul seçimlerini AKP’nin kaybetmesiyle en azından faşizmin mutlak iktidarını kurmak için ihtiyaç duyduğu zeminde açılan gedik[e] [...] ihtiyacın bugün 2019 yılına göre daha da arttığı ve hayati hale geldiği" kanısında.
"Çünkü, AKP-MHP iktidarının 2023 seçimlerinde elde ettiği zafer ve karşısındaki muhalefet güçlerinin dağınıklığı faşizm tehlikesini her geçen gün daha da tehlikeli kılıyor. İktidar gündemine aldığı Anayasa değişikliğini gerçekleştirebilirse bu tehlikenin kuvveden fiile çıkması çok büyük bir olasılıktır." diyor
(AEK)