Fotoğraf: AA
Türkiye’de özel gereksinimli çocuklar, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı Rehberlik Araştırma Merkezleri’nin (RAM) değerlendirmesinin ardından eğitimlerine, özel eğitim okullarında, tipik gelişim gösteren akranlarıyla aynı sınıfta kaynaştırma öğrencisi olarak ya da tipik gelişim gösteren akranlarının bulunduğu okullarda açılan özel eğitim sınıflarında devam edebiliyorlar.
Özel eğitim alanında benimsenen öncelikli yaklaşım öğrencilerin kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitimden yararlanması. Kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayısı yıllar içinde artış gösterse de, bu alandaki sorunlar hala yakıcı bir şekilde varlığını sürdürüyor.
Eğitime erişimde hala sorunlar yaşanıyor. Eğitime erişince de sorunlar bitmiyor.
Çocuklar sınıftalar ama eğitim ne kadar bütünleştirici, kapsayıcı? Eğitime erişmek nitelikli bir kaynaştırma/bütünleştirme eğitimi aldıkları anlamına geliyor mu?
Eğitim Reformu Girişimi’nden Umay Aktaş Salman, kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayısını ve eğitimin niteliğini araştırdı.
Aktaş Salman’ın kaleme aldığı yazıya göre; Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) 2019-20 eğitim-öğretim yılı verilerine göre özel eğitim hizmetlerinden yararlanan çocuk sayısı 425 bin 774. Ancak kızlar ve oğlanlar arasında büyük bir fark var. Özel eğitim alan çocukların 269 bin 897’si oğlan, 155 bin 877’si kız.
"Altı yılda yüzde 58 arttı"
Özel eğitimdeki 425 bin 774 çocuğun 318 bin 300’ü okulöncesi, ilkokul, ortaokul ve lisede eğitimlerini tipik gelişim gösteren akranlarıyla birlikte aynı sınıfta sürdürüyor. Yani kaynaştırma eğitimi alıyor. Bir önceki yıla göre hem özel eğitimden hem de kaynaştırmadan yararlanan öğrencisi sayısı arttı.
2018-19 eğitim-öğretim yılında özel eğitim hizmetlerinden yararlanan çocuk sayısı 398 bin 815’ti, kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayısı ise 296 bin 297’ydi. Önceki yıllara bakıldığında kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayısındaki artış daha belirgin olarak görülüyor. Örneğin, 2014’te kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayısı 202 bin 211’di. Yani altı yılda yüzde 58 oranında bir artış söz konusu.
2019-20 eğitim öğretim yılı istatistiklerine kademe olarak baktığımızda ise kaynaştırma yoluyla eğitim alan öğrenci sayısının okulöncesi eğitim dışındaki tüm kademelerde de arttığı görülüyor. Okulöncesinde kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayısı sadece 789. Üstelik bu sayı 2016’dan bu yana azalıyor. 2016-17 eğitim-öğretim yılında 3 bin 585 iken, 2017-18 eğitim yılında 2 bin 601’e, 2018-19’da 1260’a düştü.
"Yaygın eğitimdeki engelli öğrenci sayısı bilinmiyor"
2019-20 eğitim-öğretim verilerine göre ilkokulda 119 bin 307, ortaokulda 142 bin 670, ortaöğretimde ise 55 bin 534 özel gereksinimli çocuk kaynaştırma eğitimi alıyor. Kaynaştırma eğitimine giden öğrenci sayısı her kademe artsa da, lisede kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayısı ile diğer kademelerde kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayısı arasındaki uçurum devam ediyor.
Öğrenci sayısının ortaöğretimde diğer kademelere göre oldukça düşük olması, özel gereksinimli öğrencilerin eğitime erişiminin yanında eğitimde kalmalarına yönelik çalışmalara duyulan ihtiyacı da gösteriyor.
Öte yandan okul dışında kalan engelli çocukların sayısı kesin olarak bilinmediğinden, engeli olan çocukların ne kadarının örgün eğitime erişebildiği de bilinmiyor. Yaygın eğitimdeki engelli öğrenci sayısını ise bilinmiyor.
"Okul müdürüne yalvardım"lkokulda kaynaştırma eğitimi alan öğrencilerden biri 4. sınıf öğrencisi M.N., Serebral palsi. Okul dışında özel eğitim ve rehabilitasyon merkezine, konuşma terapisine, fizyoterapiste gidiyor. Fiziksel engeli ve konuşma güçlüğü var. Yaşadıkları okulöncesinde kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayısının azlığının sebeplerinden birini özetler nitelikte. Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği'ne göre, 36 ayını tamamlayan özel eğitim ihtiyacı olan çocuklar için okulöncesi eğitim zorunlu. Ancak M.N.'nin teyzesi D.Y., yeğeninin önce devlet okulu bünyesindeki anasınıfına başladığını ama öğretmenin yeğenini istemediğini anlatıyor: "Anasınıfına çok yarım yamalak gidebildi. İlkokula başlama yaşı geldiğinde ise özel bir okula başladı. Beşinci günün sonunda 'Henüz okulöncesi dönemini tamamlayabilmiş değil. Bu yıl okulöncesine gitsin, seneye alacağız' dediler. Özel bir anaokuluyla konuşup oraya yazdırdık. Okulun müdürüyle görüşmeye gittiğimde yeğenimi alması için yalvarır gibiydim. Çünkü pek çok okul kabul etmemişti. 'Kızım neden yalvarıyorsun? Serebral palsi ise ne var? Tabii ki okula gelecek' dedi. Yaklaşımın neleri değiştirebileceğini orada gördüm. Yeğenim o okulda davranışsal olarak çok ilerleme kaydetti. Bütünleştirici bir eğitim uygulayan bir okuldu. İlkokulda yeğenimi kabul edeceğini söyleyen özel okul yeğenimi almak istemedi. Tüm gelişmelere karşın 'gelişme yok' dediler. 'Öğrenme ortamını bozacak öğrenciyi istemiyoruz. Özel gereksinimli öğrencilerimize kapımız açık dedik ama artık öğrenci seçiyoruz' dediler. Saklıyorduk ama istenmediğinin farkındaydı. Her okul gördüğünde ağlıyordu. 'Beni kabul eden bir okul bulabilecek miyiz?', 'Şu okul beni kabul eder mi bir sorsak?' diyordu okulların önünden geçerken." "Kimse almazsa ben sınıfıma alırım"M.N. için ilkokula başlamak da hiç kolay olmadı. Teyzesi D.Y. süreci şöyle anlatıyor: "Adresimizin tuttuğu okula gittik. Sınıf mevcutlarının 30'dan fazla olduğunu, yardımcı olamayacaklarını, düşük mevcutlu sınıfta eğitim alırsa daha iyi olacağını söylediler. Bir okul önerdiler. Ancak orada da sınıflar 33-35 kişiydi. O okulun müdürü olumlu karşıladı. Tecrübeli olduğu için yeğenimi vermek istedikleri öğretmen 'Asla sınıfıma böyle bir öğrenciyi kabul etmem. O çocuklar için başka okullar var' dedi. "Müdür bu direnişin karşısında duramadı. Üstelik bu öğretmen, herkesin öğrencisini göndermek istediği bir öğretmendi. Müdür hiçbir öğretmene söz geçiremedi. Yeğenimin şimdiki öğretmeni 'Hiçbir öğrenciyi sınıfa almam diyemem, kimse almazsa alırım' dedi. Yeğenimin özel eğitim öğretmeni geldi. 'İyi bir öğrenci, öğrenmeye çok açık. Fiziksel zorlukları var ama ön yargılı olmayın' dedi. Öğretmen biraz vicdan biraz eli mahkum kabul etti." M.N. anayasal hakkı olan eğitime bunları yaşayarak başladı. Hikâyenin sonrası da zorluklarla dolu. Teyzesi yeğenin sınıfta olduğunu ama yok gibi hissettiğini anlatıyor: "Gölge ablamız, yani yeğenime akademik, sosyal anlamda destek olan biri vardı. Okul müdürü onun sınıfa girmesini öğretmenin inisiyatifine bırakmıştı. Öğretmen onu sınıfta istemedi. Sonra yazı yoğunluklu derslere almaya başladı. Gölge öğretmenimiz değiştiğinde ise kesinlikle sınıfa almadı. Birinci sınıfın sonuydu. O noktada yeğenimin sorunları başladı. Ağlama krizlerine girdi. Yalnız kaldı bir anda. Diğer çocuklar gibi seri konuşamıyor, sesini duyuramıyor, yazamıyordu. Gölge ablası varken ne demek istediğini çabuk anlıyor ve öğretmene iletiyordu. İkinci sınıfı gölge ablası olmadan geçirdi. Rüyalarına giriyormuş, öğretmen ona 'aferin kızım' deyip saçını okşuyormuş. Öğretmen için de zor. O kadar öğrenci içinde nasıl ilgilenecek? Yeğenim her konuştuğunda öğretmenin yanına gitmesi, dinlemesi lazım anlamak için. Sınıf ortamında yetebilmesi mümkün değil. Psikiyatristi öğretmene not yazdı. 3. sınıfta gölge abla içeri alındı. Gölge abla şart. Gölge öğretmen kimsenin inisiyatifine, insafına kalmamalı." "Gölge öğretmen olmasa bu noktaya gelmezdik"Okulöncesi ve ilkokula kayıtta benzer zorlukları yaşayan K.E. ise ortaokul. 7. sınıf öğrencisi. Down sendromlu. Annesi F.E. ilkokulda sınıfa uyumu için öğretmenin yardımcı olduğunu ama eğitim konusunda çok da katkı sunamadığını söylüyor: "Öğretmene 'Diğer öğrencilerden farklı davranmayın, sınıfla eşitlensin' dedik. Gölge öğretmen derse alınmıyor ama okuldaydı. Öğretmene 'Kızımızı derse kaldırın, bize hangi konuda kaldıracağınızı söylerseniz çalıştıracağımızı söyledik. Öğretmeni kızımın da sınıfta olduğuna dair uyanık tutmaya çalıştık. Kızımın okulla beraber başlayan tuvalet kaçırma sıkıntıları oluyordu. Sorun haline gelmedi. Öğretmeni destekledi. Velilerle de sorun olmadı. Çok güzel deneyimlerimiz de oldu. Okuldaki dışlayıcı davranmamaları tamam ama lütuf olarak görmüyorum. Eğitim açısından bir şey görmedik, gölge kişisi olmasa, biz bu kadar desteklemesek bu noktaya gelemezdi. Okuma yazmayı biz öğrettik. Öğretmen kabul etti ama bu yeterli değil." |
250 öğrenciye bir rehber öğretmen
Türkiye’de kaynaştırma öğrencisinin bulunduğu her sınıfta özel eğitim öğretmeni olması bir yana bu alanda önemli bir öğretmen açığı var. Meclis Araştırma Komisyonu’nun raporuna göre Türkiye’de 35 bin 250 rehber öğretmen, 19 bin 124 özel eğitim öğretmeni bulunuyor. Ancak 20 bin 103 özel eğitim öğretmenine ve 6 bin 696 rehber öğretmene daha ihtiyaç var.
İdeal olan okullarda 250 öğrenciye bir rehber öğretmen düşmesi ama bin öğrenciye bir rehber öğretmen düşen okullar bile var. Öte yandan özel eğitim öğretmeni ihtiyacı ise uzun yıllardır ücretli ve sertifika alan öğretmenlerle kapatılıyor. Bu nitelikli eğitimin önündeki en büyük engellerden biri. (RT)