Ecevit ve Kalaycıoğlu, çalışan kadın emeğinin de daha çok kayıtdışı sektöre yöneldiğine dikkat çekiyorlar.
Her yüz çalışandan 19.9'u kadın
Devlet İstatistik Enstitüsü'nün 2004 yılında yayınlanan ve 2003 yılının dördüncü dönemine ait Hane Halkı İşgücü Anketlerinden bazı verileri aktaran Ecevit, hem erkekler hem de kadınlar açısından önemli sorunları şöyle vurguluyor:
* İşgücüne katılma oranı önceki dönemlere göre azalıyor. Bu azalma hem kırsal hem de kentsel kesimlerde görülüyor.
* İşgücüne katılım oranı erkeklerde yüzde 69.5; kadınlarda yüzde 25.1. Bu sonuç çok önemli, Türkiye tarihinde hiç bu kadar düşmemişti.
* Kadın istihdamı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11.3 yani 721 bin kişi azaldı.
* Kentsel yerlerde kadın istihdamının toplam istihdam içindeki payı, yüzde 19.9. Yani, her yüz çalışandan 19.9'u kadın.
Kadınlar yoksullaşıyor
"Yapısal, ekonomik ve kültürel faktörlerin yanı sıra küreselleşme de kadınların dezavantajlı konumlarını pekiştiriyor" diyen Kalaycıoğlu ise, kadınların güvencesiz, sendikasız çalıştırıldığını; düşük ücretli, bilgi ve beceri gerektirmeyen işlere itildiklerini ve giderek yoksullaştıklarını söylüyor.
Sendikaların da kadınların haklarını korumakta yetersiz kaldığına dikkat çeken Kalaycıoğlu'na göre, sendikalar kadın emeğiyle ve marjinal sektör işçileriyle ilgilenmek yerine, sürekli işi olan, aidat ödeyebilecek erkek işçilerle ilgilenmeyi tercih ediyorlar.
Anti-MAI Çalışma Grubu'ndan, Birleşik Metal İşçileri Sendikası (Birleşik Metal-İş) Uluslararası İlişkiler Uzmanı Gaye Yılmaz ise, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde uygulanan kadınlara gece çalışma yasağının Kasım'da çıkarılan bir yasayla kaldırılmasına dikkat çekiyor.
Ecevit: Evde çalışan kadın görünmez kılınıyor
"Enformel sektördeki büyümeden hem kadınlar hem de erkekler zarar görüyor" diyen Prof. Ecevit, kadın ve erkekler yerine, evde ve işyerlerinde çalışanların koşulları arasındaki farklılıklara dikkat çekiyor.
Ancak, evde çalışanların büyük bir çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor ve kadınların dezavantajlı konumu burada da sürüyor.
"Enformel sektörde kadınlarla erkekler işyerlerinde genellikle aynı koşullarda, işverenin iradesine tabi çalışıyor" diyor Ecevit ve sözlerini evde çalışan kadınlara getiriyor:
"Bu sektörün çok önemli bir boyutu evde çalışanlar; genellikle de kadınlar. Temizlik işçisi, çocuk bakıcısı olarak çalışanlar, evde parça iş yapanlar, işletmeye, fabrikaya bağlı olarak çalışanlar, tamamlayıcı işleri yapanlar... Onlar tamamen görünmez kılınıyor, kazançlarını kendileriyle aynı işi yapan kadınların kazançlarıyla kıyaslayamıyor, ücret pazarlığı yapamıyorlar."
Korunaksız, kadına uygun işlerde yoğunlaşmış
Ecevit, evlerini atölye olarak kullanan bu kadınların, çalışma sürelerinin belirsizliğine, işlerini çocuk bakımı ve ev işlerinin yanı sıra sürdürdüklerine, iş sürekliliğinden ve düzenli gelirden mahrum bırakıldıklarına dikkat çekiyor.
Genel istihdamdaki azalma da kadınları olumsuz etkiliyor. Dışarıda işsiz pek çok kadın bulunduğu kaygısıyla, kadınlar formel sektörde bile en düşük ücretlerle çalışmayı kabul ediyor.
"Bu kadınlar, işverene bağlı olarak ve ancak en korunaksız işçi statüsünde varlıklarını sürdürüyorlar. Korunaksız olduklarından, iş ve ücret pazarlığı yapamıyor; sosyal ve ekonomik haklarını arayamıyorlar" diyor Ecevit ve ekliyor:
"Formel sektördeki kadın işçilerin durumu enformel sektördekilerden bir nebze iyi, düzenli ancak çok düşük ücretlerle çalışıyor, beceri gerektirmeyen işlere itiliyorlar. Öteden beri, 'kadına uygun' görülen işlerde konsantre olmaları da önemli bir sorun."
Kalaycıoğlu: Fason çalışan kadının evini geçindirmesi imkansız
Toplumda "evi erkeğin geçindirdiği" anlayışının yaygınlığına vurgu yapan Kalaycıoğlu ise, enformel sektörde çalışan kadının evini geçindirmesinin imkansızlığını belirtiyor; ancak bu durumda dahi kadın emeğinin aileye önemli katkı sağladığına dikkat çekiyor.
"Kadın emeği, ailenin refah seviyesinin yükselmesinde etkili. Gündelikçi kadınlar, toplam hane halkı gelirinin yüzde 40'ını getiriyor. Bu çok önemli bir miktar" diyor Kalaycıoğlu.
Türkiye'de sendikal örgütlenme yerine aile ve sosyal himaye mekanizmalarının devreye girdiğini belirten Kalaycıoğlu, tek şemsiye altında, birleştirici bir sosyal sigorta sistemine geçilmesini öneriyor.
"Sigorta, hem emeklilik hem de sağlık güvencesi demek. Kadınlar çok ciddi sağlık sorunları yaşadıkları halde, sağlık hizmetlerine ulaşamıyorlar" diyor Kalaycıoğlu ve sözlerini şöyle bitiriyor:
"Kadınların bilgi ve beceri düzeyinin yükseltilmesi için meslek edindirici kursların acilen yaygınlaştırılması; ayrıştırılmış meslek liseleri ile ara eleman eğitiminin sağlanması gerek."
Yılmaz: Güçlü ve uygulanmayan hukuk sistemleri
"Türkiye'de ve dünyada aynı işi yapan kadınlarla erkekler eşit ücret alamıyor, eşit kariyer imkanına sahip olamıyor" diyor Yılmaz ve devletlerin bu alanda "çalışma yürütüyormuş" gibi görünmekle yetindiğini savunuyor.
"Devletler güçlü hukuk sistemleri oluşturuyor, ancak yaşadığımız ortam giderek hukuk sistemlerinin uygulanmadığı bir dünyaya evriliyor" diyor Yılmaz.
Yılmaz, AB ülkelerinde uygulanan, kadınlara gece çalışma yasağının kaldırılmasını da kolektif hakların ortadan kaldırılmasına örnek veriyor:
"Bu, kadınların gündüz çalışırken yetişemedikleri ev işlerini yeniden yüklenmek zorunda kalmaları demek. Bu, muazzam bir yük, 24 saatlik bir iş, önemli bir geri gidiş. " (BB/EÜ)