Cumartesi Anneleri/İnsanları kayıplarını anmak için 549. kez Galatasaray Meydanı’nda toplandı.
1994 yılında Muş’ta kaybedilen Tatu Ailesi anıldı ve Rojava’da çatışmada hayatını kaybeden Aziz Güler’in cenazesinin Türkiye’ye girişi için hükümete çağrıda bulunuldu.
Ailenin mesajı
Anma Aziz Güler’in ailesinin mektubu ile başladı. Mektupta tüm hukuk yollarını deneyeceklerini ifade eden aile, karar çıkmadığı takdirde gerekirse oğulları/kardeşi Aziz Güler’i sırtlarında sınırdan geçireceklerini açıkladı.
Ocak: Yeni aileler katılmasın diye
1995’te kaybedilen öğretmen Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak, faillerini aradıkları kayıplarına yenilerinin eklenmemesi için çabaladıklarını söyledi.
“20 senedir adalet arıyoruz. Devlet suçluları bulacağına yeni insanlık suçları işliyor. Dün Berkin Elvan, bugün Aziz Güler…
“Cumartesi Anneleri’ne yeni ailelerin katılmaması, devletin işlediği suçlarla yüzleşmesi için kamuoyuna birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz”
Ceylan: Vazgeçin
2004 Ağustos’unda İğneada’da kaybedilen Tolga Baykal Ceylan’ın annesi Kadriye Ceylan ise oğlunun kaybedilme sürecini anlattı ve olaya ilişkin itiraflara rağmen devletin gerçeği açığa çıkarmadığını söyleyerek çağrıda bulundu:
“Zulümden, eziyetten, adaletsizlikten ve cezasızlıktan vazgeçin.Siz vazgeçmedikçe bu coğrafya her zaman başka başka kesimlerin isimsiz mezarlığı olacak.”
Çağdaş Aydın da anıldı
1 Ekim Perşembe günü yapılan Dargeçit davasını izleyen İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Semra Arcan ise konuşmasına Suruç’ta öldürülen Çağdaş Aydın’ın doğumgünü olduğunu belirtip onu anarak başladı. Dava hakkında bilgi veren Arcan, davanın sonucu konusunda umutlarının giderek azaldığını ifade etti.
“Dava günü Adıyaman’da bizden çok polis vardı. Bizim için ‘teröristler’ gelmiş diye konuşuyorlardı; fakat bu insanlar sadece kayıp yakınlarını aramak için oradaydı.
“Dargeçit’te kaybedilenlerden sadece iki çocuk dışında herkesin kemiklerine ulaşmamıza, askerlerin ve korucuların itiraflarına rağmen sanıklar hakkında tutuklama talebimiz reddedildi.
“Biliyoruz ki savcılar ve hakimler artık hükümetin memuru gibi çalışıyor. Beraat zor gözükse de bilsinler ki biz kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeğiz.”
Barış çağrısı
Pınar Aydınlar’ın okuduğu basın açıklamasında da barış çağrısı yapıldı.
“İnsan haklarının güvence altına alındığı bir ortam ancak kalıcı barış ile mümkündür. Tüm evlatlarımızın can güvenliği ancak barış ortamında mümkündür.
“Kayıplarımızın akıbetlerinin açığa çıkarılacağı, kaybedenlerden hesap sorulacağı demokratik bir iklim ancak barış ortamında mümkündür."
Tatu Ailesi
“Sadi, Halil, Gülnaz, Kadriye, Ferzende, Enver Tatu 17 Ekim 1994 tarihinde Ciringez bölgesinde askerler tarafından yapılan operasyon sırasında kaybedildi.
"Onların can güvenliğinden sorumlu olan emniyet ve jandarma birimleri, onların akıbetini araştırmakla görevli savcılar, bulundukları yerde devletin temsilcisi olan valiler, kaymakamlar bu insanlık suçunun ortağı oldu.
“21 yıllık cezasızlık son bulsun: Tatu Ailesi’nin altı ferdinin akıbeti etkin bir biçimde soruşturulsun, failleri yargılanarak cezalandırılsın.”
Ne olmuştu?
90’lı yıllarda Kürt illerinde köylülere dayatılan koruculuğu kabul etmeyen Sadi Tatu (61) hayvancılıkla uğraşıyordu. 17 Ekim 1994’de Muş'un Hasköy ve Bitlis'in Mutki İlçesi arasında bulunan Hasköy’e bağlı Ortaç (Zirkêt) Köyü'ne bir kilometre uzaklıktaki Zirkêt Yaylası'na hayvanlarını otlatmak için götürdü. Öğlen saatlerinde hayvanları sağmak için eşi Gülnaz Tatu (59) ile kardeşi Halil’in eşi Kadriye Tatu (57), Sadi Tatu’nun yanına gitti. Bir daha geri dönmediler.
Tatu’yu aramaya başlayan ailesine Hasköy Jandarma Karakolu Komutanı Nurullah isimli yüzbaşı “O bölgede günlerdir geniş çaplı bir operasyon yapılıyor. Biz gidemeyiz. Sakın sizde gitmeyin” cevabını verdi.
Sadi ve Gülnaz Tatu’nun oğlu Ferzende (26), Kadriye Tatu’nun eşi Halil (59) ve oğlu Enver (30) Mutki ile Hasköy ilçesi arasında Zirket yaylasını içine alan Çilingis (Çiringêz) bölgesine yakınlarını bulma umuduyla gitti ancak onlarda geri dönemediler.
Geride kalanların gittiği Hasköy Jandarma Karakolu'ndan verilen cevap değişmedi: Güvenliğimiz yok o bölgeye gidemeyiz.
Tatu Ailesi'nin kaybedilmesinin üçüncü gününde Karakol Komutanı Yüzbaşı Nurullah geride kalan aile fertlerine “aileniz PKK tarafından Çilingis (Çiringêz) Dağı'nın orada öldürülmüş" dedi.
“Öldürüldülerse gidip cenazelerimizi birlikte alalım” talebi reddedilen Sadi Tatu’nun oğlu Müslüm karakoldan kovuldu.
Muş’a başvuruda bulunmak için yola çıkan Müslüm Tatu, bindiği araçtan indirilerek gözaltına alındı, İki gün gözaltında tutuldu. Jandarmanın aile üzerindeki baskısı daha sonra ağırlaşarak devam etti.
Tatu Ailesi’nin kayıplarının izini sürmesi engellendi. Devlet baskısı yüzünden aile soyadını değiştirmek zorunda kaldı. (AE/YY)