Kayıpların ve faili meçhullerin akıbetinin aydınlatılmasını, sorumluların yargılanmasını isteyen Cumartesi İnsanları, eylemlerinin 227. haftasında Süleyman Seyhan'ın ve M. Emin Aslan'ın dosyalarının Ergenekon davası kapsamına alınmasını istedi.
Cumartesi İnsanları, Seyhan ve Aslan'ın 29 Kasım 1995'te gözaltına alındıktan sonra kaybedilmesinin/öldürülmesinin sorumlusu olarak dönemin Mardin ve Dargeçit'teki jandarma tugaylarını doğrudan sorumlu tutuyor. Ayrıca dönemin yetkililerinin de yargılanmasını istiyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon, dün (1 Ağustos) Galatasaray Meydanı'ndaki basın açıklamasında Seyhan ve Aslan'ın kaybedilmesinin öyküleri şöyle yer aldı:
58 yaşındaki Seyhan'a koruculuk dayatılmıştı. Bu dayatmayı kabul etmeyen Seyhan, Mardin Dargeçit taburu tarafından altı kişiyle birlikte gözaltına alındı. Tanıkları vardı. Ailesi savcılığa başvurdu, tanıkların isimlerini verdi. Savcılık tanıkların ifadesini bile almadı.
Beş ay sonra Seyhan'ın yakılmış bedeni, bir korucu köyünde bulundu. Seyhan ailesi dava açtı.
İç hukuk yollarının tükenmesi üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. AİHM davada yaşam hakkı ihlali ve etkili soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle Türkiye'yi 2004'te mahkum etti.
20 yaşındaki Aslan da gözaltına alınmıştı. Ailesi günlerce askeri tabura gidip geldi. Yanıt hep "serbest bıraktık" oldu. Aslan'dan bir daha haber alınamadı.
Cumartesi İnsanları, Seyhan ve Aslan dosyalarıyla ilgili dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın, Genelkurmay Başkanları Doğan Güreş ve İsmail Hakkı Karadayı'nın, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe'nin, Milli Savunma Bakanı Vefa Tanır'ın ve Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan'ın da yargılanmasını istiyor.
"Oğlum beş yıl önce kaybedildi"
Açıklamayı okuyan Kadriye Baykal Ceylan'ın oğlu Tolga Baykal Ceylan, Ağustos 2004'te İğneada'da jandarma tarafından gözaltına alınmasından bu yana kayıp. bianet'in görüştüğü Baykal Ceylan, başlangıçta jandarma yetkililerinin oğlunu gözaltına aldıklarını kabul etmediğini, daha sonra savcılık soruşturması sırasında gözaltı işlemini kabul edip benzer bir şekilde "serbest bıraktık" dediklerini anlatıyor. Soruşturmayı yürüten Demirköy savcılığının gösterdiği tanıkları hiç dinlemediğini, oğlunun jandarma tarafından teslim edilen giysileri üzerindeki adli tıp araştırmasının kendi çabaları sonucunda yapılabildiğini anlatan Baykal Ceylan, iç hukukta sonuç alamaması üzerine AİHM'ye başvurmaya hazırlanıyor.
"Ben babasız kaldım, kimse kalmasın"
Basın açıklaması sırasında Kürtçe konuşan Emine Erbek'se 1996'da gözaltına alınıp işkence yapılan ve öldürülen babası Ahmet Kaya ve amcası Halil Kaya'nın öyküsünü anlattı. Kimliklerinin onları gözaltına alan jandarma karakolunda bulunduğunu, cesetlerini teslim almaya giden dolmuşun da taranıp yakıldığını söyleyen Erbek "Herkese sesleniyorum. Ben babasız kaldım, kimse kalmasın" dedi.
Bir başka kayıp yakını Güler Buğday da, Şırnak, Beytüşşebap'ta 25 Temmuz'da öldürülen Demokratik Toplum Partisi (DTP) üyeleri Necmi Ölmez ve Ferhat Ediş'i anımsattı; "Hâlâ faili meçhuller yaşanıyor. Failler bulunamıyor. İyi çocuklar korunmasın" dedi.
Kürt sorununa çözüm için harekete geçtiğini açıklayan hükümete de seslenen Buğday "Çözüm bulun. Binlerce ananın içi yanmasın. Failleri açığa çıkarın. Dayanacak yüreğimiz kalmadı" diye konuştu. (TK)