Hanım Tosun, Hüsniye Ocak ve Sultan Taşkaya üç kayıp yakını kadın. Hükümetin "demokrasi açılımı" adını verdiği, Kürt sorununa çözüm girişimlerinde mutlaka kayıp aileleriyle görüşmesi gerektiğini söylüyorlar.
"Cumartesi İnsanları"nın kayıplar için dünkü (22 Ağustos), 230. haftasındaki eylemlerinden sonra konuşuyoruz.
Üçü de, zorla kaybedilen kişilerle ilgili belgelerin aslında devletin kurumlarının arşivlerinde bir yerde olduğunu, hükümetin atacağı acil adımlardan birinin bu belgeleri bulmak ve açıklamak olduğunu dile getiriyor.
Bu belgelerden, tanık anlatılarından yola çıkarak, kayıpların akıbetine ulaşmanın mümkün olduğuna inanıyorlar.
Ocak: Özrü hak ediyoruz
Hüsniye Ocak, 21 Mart 1995'te, Gazi Mahallesi olaylarından hemen sonra gözaltına alınıp işkenceyle öldürülmüş bedeni 55 gün sonra kimsesizler mezarlığında bulunan öğretmen Hasan Ocak'ın ablası. "Kayıplardan kalanlar, son kemiğe kadar araştırılıp bulunsun. Toplu mezarlar, kimsesizler mezarlıkları açılsın" diyor Ocak. "Sonra DNA testleriyle kimlikleri saptansın." Sonra devam ediyor:
"Ve özür dilensin. Devlet kayıp ailelerini muhatap almalı. Bizim ödediğimiz bedeli kimse ödemedi. Yıllarca kayıplarımızın bulunmasını istediğimiz için sokaklarda bizi dövdüler. Özrü hak ediyoruz. Hükümet ölen askerlerin aileleriyle görüştü. Bizle de görüşsün. Asker annesinin de yüreği yüreği ağlıyor. Biz onu yargılamıyoruz, devleti yargılıyoruz. Bu ölümleri yaratan rantı, savaş politikasını yargılıyoruz."
"Sabaha kadar gözüne uyku girmez"
Ardından, bir faili meçhul yakınının yaşadığı anı anlatıyor Ocak: "Gece yatakta sabaha kadar gözüne uyku girmez. Kendine hep 'neden, nasıl öldürdüler' diye sorarsın."
Kayıpların ve faili meçhullerin akıbetinin bulunması, sorumluların yargılanması için Galatasaray Meydanı'nda yapılan cumartesi oturmalarının ilki Ocak içindi. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki (AİHM) davada ölümü etkin şekilde soruşturmadığı için mahkum oldu.
"16 yıldır bekliyorum, özür istiyorum"
Sultan Taşkaya, 1993'te Urfa, Siverek'te gündüz gözüyle evinden alınıp götürülen ve bir daha hiç haber alınamayan Hüseyin Taşkaya'ın eşi. Artık İstanbul'da yaşıyor. Üç çocuğunun en büyüğü, oğlu, şimdi 30 yaşında. En küçüğü, Taşkaya kaybedildiğinde yedi yaşında, şimdi 22 yaşında olan kızı.
"Hâlâ haber yok, bekliyoruz" diyor Sultan Taşkaya. "Ölüyse bilmek istiyorum."
Hükümetin kendileriyle görüşmesi, kayıtların, belgelerin ortaya çıkarılması gerektiğini o da söylüyor. "Özür istiyorum. 16 yıldır bekliyoruz. Hükümet açılımda samimiyse kayıpların akıbetini ortaya çıkarsın. İçim yanıyor." Ve ekliyor: "Barış istiyorum."
"Mezarın başına bir çiçek bırakabilelim"
Hanım Tosun, kayıplar için verilen mücadelenin önde gelen adlarından. Diyarbakır, Lice'deki köyleri yakılıp boşaltılınca, eşi Fehmi Tosun ve çocuklarıyla önce Diyarbakır'a sonra da İstanbul Avcılar'a göç etmek zorunda kaldı. Fehmi Tosun, telsizli, sivil giyimli kişilerce kaçırıldı ve bir daha kendisinden haber alınamadı. Türkiye, Tosun'la ilgili AİHM'deki davada, yaşam hakkını korumadığını kabul etti, özür diledi ve tazminat ödedi.
Tosun "Bütün kayıtlar, belgeler var aslında. Devlet istese bunları bir an önce ortaya çıkarabilir; çıkarsın da. Biz de kayıplarımızın mezarlarının başına bir çiçek bırakabilelim" diyor; sorumluların da yargı önüne çıkarılmasını istiyor.
Başlangıçta biraz umutlu baktığı hükümetin "açılım"ının yavaş gittikçe de sorunlu olduğunu düşünüyor Tosun. Son günlerde Başbakan'ın ağzında yeniden "terörist" sözünün olmasını yanlış buluyor, "Dağdakiler, insanların çocukları. Onlar için terörist değiller" diyor. Ayrıca, çözüm için PKK'yle de, hapisteki lideri Abdullah Öcalan'la da, Demokratik Toplum Partisi'yle de (DTP) görüşülmesi gerektiğini söylüyor.
"JİTEM'in hukuk dışı işleri yargılanmadan demokrasi olmayacak"
Dünkü eylemde, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon'un basın açıklamasını, komisyon üyesi Elif Babül okudu. İHD, kayıpların, yargısız infazların, köy yakmalarının bir devlet politikası olarak uygulandığını, bunun tersine düşünen emniyet müdürleri ve generallerin de infaz edildiğini anımsattı; "Bu politikanın asker, sivil ,polis tüm sorumlularını yargılamadan demokrasi olmaz, adalet sağlanamaz. JİTEM'in yasadışı faaliyetlerinin ortaya çıkarılması gerekiyor" dedi. İHD, Başbakan'a da "Evlatlarımızı kaybedenlerle gizli mutabakatlar yapmayın, derin yapılanmaları tasfiye edecek siyasi iradeyi gösterin" diye seslendi. (TK)