17-31 Mayıs "Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası" nedeniyle Beşiktaş'taki eski DGM binası önünde toplanan kayıp aileleri, yakınlarının kaybolmasından Ergenekon sanıklarının sorumlu olduğunu belirterek, davanın savcılarından bu kişilerin yargılanmalarını talep ettiler.
İnsan Hakları Derneği (İHD), Yakınlarını Kaybedenler Derneği (YAKAY-DER) ve Kayıplara Karşı Uluslararası Komite (İCAD) adına ortak basın açıklamasıın okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, şunları söyledi:
"Eşlerimizi, babalarımızı, kardeşlerimizi, annelerimizi kalorifer kazanlarında yakan, helikopterlerden atan, toplu mezarlara gömen Ergenekon davası sanığı ve bu suçların failleri asker, siyasetçi ve bürokratların 'insanlığa karşı işlenen suç'lardan da yargılanmasını istemek için buradayız."
"Yakınlarımız, eli kanlı derin 'devlet çetelerinin' Genelkurmay'ın, iktidarların, Bakan sıfatlı siyasetçilerin, baskıcı devleti kendine rehber edinen yargı mensuplarının, gerçekleri gizleyen medyanın işbirliği ve sessizliğiyle kaybedildiler."
'Sayın Savcı; kayıplarımızın faillerinin isimleri Ergenekon davası iddianamesinde, AİHM dosyalarında, tanık ifadelerinde, askerlerin, itirafçılarının, JİTEM'in ölümü timlerinin ifadelerinde geçti. Bunca somut bilgi ve belgeye rağmen hiçbir yargı mensubu, ne kayıplarımızın faillerini soruşturdu ne de kayıp yakınlarının dilekçelerini işleme koydu.'
"Kaybedenler kaybedecek" sloganı atan grup, "Kayıplarımızın failleri meçhul değil" yazılı afiş açtı. Grup, "Mehmet Ağar'a 1000 operasyon", "Albay Levent Göktaş'a insanlarımızın yakıldığı kazan dairelerini sorun", "Ergenekon sanığı askerlere BOTAŞ kuyularına atılan insanları sorun" yazılı dövizlerin yanı sıra kaybolan yakınlarının fotoğraflarını taşıdı. 1995-1996 yılları arasında gözaltında kaybolan 182 insanın da isimlerinin yazılı olduğu bir liste açıldı.
Kayıplar Haftası nedeniyle düzenlenecek etkinlik programı şöyle;
19 Mayıs günü saat 12.00'de Gazi Mezarlığı Hasan Ocak-Rıdvan Karakoç'un mezarlarını ziyaret, 25 Mayıs saat 13.00'de "Kayıplarımızı Arıyoruz", Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı ziyareti, 31 Mayıs saat 19.30'da İHD İstanbul Şubesi önünden Tünel Meydanı'na meşale ile yürünecek, 30 dakika mum yakılarak oturulacak.
"Kozakçıoğlu yakın arkadaşınsa Hasan'ı unutalım"
21 Mart 1995'de İstanbul'da kaybolan Hasan Ocak'ın ablası Hüsniye Ocak bianet'e şunları anlattı:
"Eskiden insanlar nasıl kayboluyor ki diyordum. Ama insan başına gelince anlıyor. 1995'ten beri mücadele veriyoruz. Mücadele etmeseydik Hasan'ın mezarını da bulamazdık. Hasan'ı Kimsesizler Mezarlığında bulduk. Bize yardım etmesi için dönemin Başbakan Yardımcısı Hikmet Çetin'e gitmiştik. Bana 'Ben Hayri Kozakçıoğlu'na sordum, Hasan gözaltında değilmiş. Hayri benim çok yakın arkadaşımdır' deyince ben de ona 'Kozakçıoğlu senin yakın arkadaşınsa biz Hasan'ı unutalım' dedim. Morga gidip yeni gelen resimlere bakıyorduk. Bir gün Hasan'ın resmini buldum. Yüzü jiletle çizilmişti. Cesedin nereden geldiğini sorduk. Beykoz'da ormana atmışlar. Hasan'ı hep sağ istedim. Ama uzun süre geçince artık ölüsünü de almaya razı hale gelmiştik. Aynı mezarlıkta Rıdvan Karakoç da vardı. Onun da resmini morgda bulduk."
18 Ocak 1996'da İstanbul'da kaybolan İsmail Şahin'in eşi Kiraz Şahin: "Eşim kaybolmadan önce bana 'Belediyede bir takım şeyler oluyor' demişti. Bunun ne anlama geldiğini hiçbir zaman öğrenemedim. Eşim kablolunca kime ne soracağımı, nereye başvuracağımı bilmiyordum. İstanbul'a yeni gelmiştim."
Şahin'in babası Halil Şahin: "Oğlumun kaybolması Sabancı suikastından bir hafta önceydi. Oğlunu aramak için gittiğim karakollarda küfür de yedim dayak da. Oğlum eve dönmeyince Kasımpaşa Karakoluna gitmiştim ama bana 'Oğlun burada yok' dediler. Sonra kim olduğunu bilmediğim birisinden telefon geldi. 'Oğlun orada' dedi. Ben de tekrar gittim oraya. Bu kez bana 'Niye geldin şerefsiz o..ç.. sana oğlun yok dedik ya' diye küfür ettiler. Ben de karşılık verince beni dövdüler."
Göran Demir'in kardeşi Velat Demir: "Eskiden Mardin Nusaybin'de yaşarken JİTEM ve Özel Harp'çilerin dönemiydi. O dönem kayıpların akıbetini soranlar da ortadan kayboluyordu. 1993'te Tahir amcam öldürüldü. 1994'te ağabeyim ve amcamın oğlu Abdurrahman Demir öldürüldü. 1996 yılında diğer amcamın oğlu Kadri Demir öldürüldü. 1995'te sivil polisler babamı kaçırdı. İşkence etmişler, öldü sanıp Habur yoluna atmışlar. Köylüler bulmuş. Eve geldiğinde annem tedavi etmeye çalıştı ama öldü. Ağabeyimi sık sık gözaltına alıyorlardı. Bir kere gitti 15 gün gelmedi. Döndüğünde tanınmayacak haldeydi. Bu olaydan iki yıl sonra işyerini açmaya gittiğimde bir not buldum. 'Sana da bir mermi sakladım. Sen de gideceksin' yazıyordu. Bize 'Buraları terk edin' dediler." (BT)