Hakikat Adalet Hafıza Merkezi Hukuk Ekibi, 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde yaptığı açıklamada, zorla kaybedilenler için adaletin yerini bulmadığını ifade etti. Ekip, zorla kaybedilen 252 kişinin hukuk verileri üzerinden bir çalışma yaptı.
Hukuk Ekibi’nin açıklaması özetle şöyle:
“Türkiye’de 12 Eylül 1980 askeri darbesinden bu yana doğrulanmamış rakamlara göre 1500-2000 arasında insan kaybedildi.”
“1993’ten itibaren dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ekibi tarafından ‘Alan Hâkimiyeti ve PKK’yı Bölgede Barındırmama’ konsepti ile özel bir güvenlik stratejisi yürürlüğe kondu.”
“Köylerin ve diğer yerleşim birimlerinin zorla boşaltılması, ‘faili meçhul’ cinayetler ve sivil infazlar ile zorla kaybetmelerin gözle görülür bir biçimde artması tam da yeni alan hâkimiyeti stratejisi sonrasında oldu.”
“Örneğin elimizdeki yine kesin olmayan verilere göre 1993 yılında 103 olan zorla kaybedilen kişi sayısı 1994 yılında 518’e çıktı.”
Zamanaşımına bırakılıyor
“Açılan soruşturmaların yüzde 89’u sürüncemede ya da devam eden dava statüsünde.”
“Bu davalar için ortalama soruşturma süresinin 18 yıl 8 ay olması davaların sonuçlandırılmaktan çok 20 yıllık zaman aşımı süresine bırakıldığını ortaya koyuyor. Bu nedenle suçların büyük bir bölümü kısa süre sonunda cezasız kalma riskiyle karşı karşıya kalıyor.”
“Sürenin uzunluğu ve soruşturmalar sonucunda halen bir sonuca ulaşılamaması dosyaların sürüncemede bırakıldığını ortaya koyuyor.”
“Bir başka çarpıcı gerçek de Türkiye’de ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) davalar hakkında verilen kararların taban tabana zıt olması.”
“Türkiye’de açılan davaların yüzde 89’u ortalama 18 yıl, 8 aydır sürerken sonuçlanan davalarda durum şöyle: Yüzde 7 takipsizlik, yüzde 2 zamanaşımı, yüzde 2 beraat, yüzde 1 mahkûmiyet.”
“AİHM’e götürülen 115 kaybedilme vakasındaki kararlar ise şöyle: Yüzde 79 Türkiye aleyhine mahkûmiyet, Yüzde 9 devletin sorumluluğunu kabul etmesi üzerine dostane çözüm, yüzde 10 usûli eksiklik nedeniyle ret. Yine bu davaların yüzde 2’si de artık Anayasa Mahkemesi’nde.”
Zorla kaybetme insanlık suçu
Merkez önerilerini de şöyle sıraladı:
* Birleşmiş Milletler Herkesin Zorla Kaybetmelere Karşı Korunması Hakkında Uluslararası Sözleşme” imzalanmalı/uygulanmalı,
* Bağımsız bir Hakikat Komisyonu kurulmalı,
* Yasal, idari ve yargısal boyutlarıyla fiili cezasızlık durumunu sonlandıracak tüm önlemler alınmalı,
* Zorla kaybetme yasada insanlık suçu olarak tanımlanmalı, bu suçlarda zamanaşımı işlemeyeceği açıkça belirtilmeli.
* Hak ihlallerinden sorumlu devlet memurlarının, emri veren ve uygulayanlar dahil bütün seviyelerde şahsen de sorumlu olmaları ve yargı önünde hesap vermeleri sağlanmalı,
* Yargıç ve savcıların bağımsızlıkları güçlendirilmeli, adli kolluk sorunu çözülmeli,
* Devlet, siyasal cinayetler ve zorla kaybetme vakalarının soruşturulmasında elindeki arşiv bilgilerini yargı ve sivil toplum kuruluşları ile paylaşmalı, devlet sırrı mevzuatı kamusal denetime elverir şekilde düzenlenmeli,
* Mağdur yakınlarına rehabilitasyon ve onarım olanağı sağlanmalı. (AS)
* Hakikat Adalet Hafıza Merkezi geçmişte yaşanan hak ihlallerine ilişkin hakikatlerin ortaya çıkmasına, toplumsal hafızanın güçlenmesine ve bu ihlallerden etkilenenlerin adalete erişmesine katkı sağlıyor. Merkezin gerçekleştirdiği Zorla Kaybedilenler Veritabanı çalışması kaybedilenlerin kişisel bilgileri, kaybedilme tarihi ve yerleri, kaybedilme öyküleri, kayıp olayına ilişkin hukuki veriler ve suçun şüphelilerini kapsıyor.
* Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nin internet sitesine buradan ulaşabilirsiniz.