“Bu süreç, bir katliamın önlenmesi, soruşturulması ve hatta yargılamasının nasıl olamayacağının özel bir örneği oldu.”
10 Ekim katliamının yıldönümünde, davanın müdahil avukatlarından Senem Doğanoğlu ile yargılama sürecini, mahkemenin tavrını, nelerin araştırıldığını, nelerin karanlıkta bırakıldığını konuştuk.
Avukat Doğanoğlu, tutuklu sanıklar yönünden sona eren davada mahkemenin, yargılamayı sadece yakalanan IŞİD militanlarıyla sınırladığını, araştırma taleplerinin cevapsız kaldığını ve mahkemenin kendilerine “Bu kadarına razı olun” dediğini söyledi. Firari sanıkların yargılandığı dava ise halen devam ediyor.
Katliamda sorumluluğu veya ihmali ortaya çıkan, hatta müfettiş raporlarına konu olan kamu görevlilerinin ise mahkemeye tanık olarak dahi çıkarılmadığını ekledi.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
Bu zamana kadarki yargı süreci nasıl ilerledi, etkin soruşturma ve kovuşturma yapılmadığını hep dile getirdiniz, en önemli eksiklikler neydi?
3 Ağustos 2018 tarihinde yani tutuklu olanlar hakkında bir karar verildiğinde mahkeme şunu söyledi: “Biz 9'u katliamdan sorumlu olmak üzere 19 IŞİD militanı hakkında kararı verdik ve bizce dava bitti. Beyaz ayakkabılı intihar bombacısını takip ettik, katliam anını çözdük, halen kendisini tespit edememiş olsak da ilişkide olabilecekleri de çözdük. Sonrasını ve öncesini de yargılamayacağız, bununla yetinin. Bundan sonrası yakalamadıklarımızın yargılaması olacak.” Kısacası bu sonuca razı olun, dendi.
“Müfettiş raporu kamu görevlilerinin ihmalini ortaya koydu”
En temel olarak, katliamda devletin sorumluluğu açıkça ortaya çıkmış olmasına rağmen bir tek kamu görevlisi tanık olarak bile mahkemenin, dolayısıyla kamunun huzuruna getirilmedi.
İçişleri Bakanlığı Müfettişlerince olaya ilişkin hazırlanan Mülkiye Müfettişleri Raporu sadece Ankara ile sınırlı olsa da birçok kamu görevlisinin bu katliamda ihmali olduğunu ortaya koyuyordu. Buna rağmen mahkeme heyeti ve savcılık bu kişilerin davamıza sanık olarak dahil edilmesi hususunda çok sert bir duvar ördü.
“Devletin sorumluluğu resmi belgelerde”
Yine dosyada yer alan Gaziantep Ağır Ceza Mahkemelerinden gelen dosyalar, sanıkların iletişim tespiti dosyaları, Antep ve ülkenin çeşitli yerlerinde kamu kurumları ile yapılan yazışma yanıtları da 10 Ekim Ankara Katliamının gerçekleşmesinin beklenmedik olmadığına, çok daha geniş bir devlet sorumluluğu olduğuna işaret etmişti. Ancak bu konudaki çabalarımız sonuçlandırılmadan acele şekilde dosya kapatıldı.
Eksik soruşturma neticesinde hazırlanan iddianame ile sanık yapılan IŞİD’lilerle yetinilmesini isteyen yargı, 10 Ekim Ankara Gar katliamında birebir görev almamış olsa dahi, Türkiye'de IŞİD'in örgütlenmesini sağlayan ya da Suriye'de tedrisattan geçmiş sanıklara yalnızca örgüt üyeliğinden ceza verdi.
Bir kısmı artık aramızda olan bu sanıklardan geriye kalanı da pek yakında cezaevinde çıkacak. Çok işlevsel bir aparat olan IŞİD, doğal olarak kendinden beklenenin daha fazlası olduğundan sadece Türkiye için değil evrensel olarak büyük bir tehdit ve en önemli görünen militanlar aramızda olacak.
“Firariler IŞİD faaliyetleri yürütmeye devam ediyor”
Dava firari sanıklar yönünden halen devam ediyor, bu süreç nasıl ilerliyor?
Katliamı planlayan sanıkların 16’sı halen firari, şu an ülkenin ya da dünyanın çeşitli yerlerinde IŞİD faaliyetleri yürütmeye devam ediyorlar.
Yine dosyada katliam planlayıcısı olan ancak isimleri tespit edilmeyen 32 kişi var ve yargılama boyunca bu kişilerin tespiti ve yakalanması taleplerimiz yok sayıldı. Ancak firarilerle ilgili yargılamada tespit edilmeleri konusunda işlem yapıldı. Haklarında onama kararı verilen sanıklarla rabıtaları da böylece mahkeme eliyle önemsizleştirilmiş oldu.
“İnsanlığa karşı suç” sayılmadı
Daha birçok üstü örtülen, karanlıkta kalması için özen gösterilen başlıklar mevcut ancak son olarak devam eden dava için de geçerli olmak üzere bizim için eksik soruşturma ve kovuşturma işlemlerine de sirayet ettiği üzere katliamın ilk gününden itibaren bu saldırının insanlığa karşı suç olarak muhakeme edilmesi ve cezalandırmanın da bu madde gereği yapılması talebimiz de reddedilmiş oldu.
Sonradan katliamda sorumluluğu olan sanık Erman Ekici hakkında insanlığa karşı suçtan iddianame düzenlenmiş olmakla birlikte, Yargıtay da 10 Ekim katliamını “anayasal düzene karşı, devlete karşı işlenmiş suç” olarak nitelendi.
“Suriye iç savaşı sanıkları dokunulmaz kılmış”
Aradan geçen yıllar içinde duruşmalarda şahit olduğunuz sanık beyanları ve belgeler doğrultusunda ne gibi önemli bilgiler edindiniz, saldırıyla ilgili netleşen noktalar neler oldu?
Sanıklar 10 Ekim katliamı yönünden hala konuşmamayı tercih ediyorlar. IŞİD'in örgütlenme ağı konusunda da suskunluklarını koruyorlar.
Ancak sanıkların başkaca yargılandıkları dosyalar, mülkiye müfettişi raporu ve en önemlisi katliamdan 4 yıl sonra adliyede bir bankoya bırakılan klasörler bizim için oldukça net bir tablo ortaya koydu: Bu sanıklar ve daha niceleri çok uzun yıllardır cihatçı örgütlenmelerin Türkiye'deki önemli örgütleyicileri olmuşlar, Afganistan da dahil olmak üzere sürekli takip altında olan giriş çıkışları ile bu ideolojinin yayılması doğrultusundaki eylemlerinde “denetimli serbestlik” içindelermiş.
Suriye iç savaşı ile birlikte IŞİD’e biat süreci ve onun adına savaşmak için hızla örgütlenmeleri, onları yıllarca dokunulmaz kılmış.
“Onlarca istihbarat bilgisi vardı”
Müfettiş raporu, intihar saldırganı Yunus Emre Alagöz'ün Türkiye'de böyle bir eylem planladığının istihbaratının Emniyette olduğunu, 14 Eylül 2015 tarihinde bir mitingde saldırı olacağının istihbaratı olmasına rağmen istihbaratın iletilmediğini de ortaya çıkarmış oldu.
Rapor aynı zamanda sınır geçişlerindeki hareketlilik, bunları sağlayan faillerin sürekli izlendiği konusunda onlarca istihbaratın olduğunu ve bu istihbaratların işlenmediğini de ortaya koymuş oldu.
Kayıp klasörler
Yine kayıp klasörler adını verdiğimiz ve soruşturma aşamasında toplanıp, dosyaya dahil edilmeyen deliller, 30 Eylül 2015 tarihinde Nizip Emniyetinin 10 Ekim katliamı faili Yakup Şahin'in yüksek düzeyde gübre alımı yapmaya çalışmasına binaen alarma geçtiğini ancak Antep Emniyetinin hiçbir işlem yapmadığını ortaya çıkardı.
Sadece devletin sorumluluğunun tayini açısından değil açıkça faillerin hakkında verilen cezanın niteliği, tanımı yönünden de şaibe yaratan bu işlemlerle ilgili Ankara Emniyeti de katliam soruşturmasını yürüten savcılar da iddianamede bu belirlemelere yer verme lüzumu hissetmedi.
Sadece belgelere bakınca, zaten yıllardır örgütlenmiş bir aparat yapının Türkiye siyasal tarihini kritik bir şekilde değiştiren bir dönemde ne yapacağının kayıtlarının da önceden toplanmış olması, hepimizde bir çeşit dehşet duygusu uyandıran bir tabloydu.
“Dosyadaki işlemler konusunda bilgimiz yok”
Katliamla bağlantılı oldukları tespit edilen ve açık kimlikleri bilinen IŞİD militanları hakkında bir işlem yapılmadığını dile getirmiştiniz, bununla ilgili ne gibi girişimleriniz oldu, bu talepleriniz nasıl karşılandı?
Biraz önce de değindiğim üzere mahkeme, tutuklu dosyayı kapatıp firariler yönünden devam eden davada bu konuda girişimde bulundu. Bunun gibi tarafımızca bulunan, Ebu Zeynep kod adlı ve katliam emrini verdiği oraya çıkan IŞİD emirinin tespit edilmesi için de mahkeme suç duyurusunda bulundu.
Yine Muhammed Cengiz Dayan isimli, katliamın hemen başında ifadesine başvurulup hakkında hiçbir işlem yapılmayan fail hakkında da tarafımızca suç duyurusunda bulunuldu. Bu soruşturmaların hepsi aynı dosyada birleşti.
İlk başlarda tarafımızca dosyaya gelen ya da başka dosyalardan tedarik ettiğimiz belgeler ile faillerin tespiti için dilekçeler sunuyorduk. Ancak 2021 yılında birden kısıtlılık kararı alındı ve dosyaya erişemez hale geldik. Kısıtlılık kararı şüpheliler yönünden alınmış olduğu için şikayetçilere uygulanamayacağı itirazlarımız sonuçsuz kaldı. Karara itirazımız, hukuku eğip büker bir şekilde itiraz hakkımız olmadığı iddiasıyla reddedildi.
Dosyada ne işlem yapıldığı dahası işlem yapılıp yapılmadığı konusunda hiçbir bilgimiz yok. Ancak her hâlükârda dosyada bir işlem yapılıyor olsaydı mevcut yargılamaya sirayet edeceği açık olduğundan 4 yıldır açık bırakılan bir soruşturmanın olması, 10 Ekim katliamının doğrudan sorumlularının halen cezalandırılmadığını ve baştan beri soruşturmanın da bitmiş olan yargılamanın da adalet talebine yanıt verecek nitelikte olmadığını ortaya koyuyor.
“Dönemin Antep valisi İçişleri Bakanı oldu”
Çeşitli şikayet ve suç duyurularınıza rağmen kamu görevlileri yargılanmadı. Bu cezasızlığın sonuçları ne oldu, bu konudaki sorumluların kimler olduğunu düşünüyorsunuz, kamu görevlileri halen görevleri başında mı, ne gibi görevler yürütüyorlar?
Kamu görevlileri, emekli olanlar dışında, halen aktif olarak görevde... Hatta dönemin Antep valisi İçişleri Bakanı oldu. İstihbarat Daire Başkanı Ankara Emniyet müdürü oldu. İlgili savcılar Yargıtay'a gitti. Kısacası bir bütün olarak meslek hayatlarında hiç bir farklılık olmadı. Bir katliamın önlenmesi, soruşturulması ve hatta yargılamasının nasıl olamayacağının özel bir örneği oldu bütün süreç.
Hiçbir aşamada bir kamu görevlisinin bile hesap vermemiş olması tabii ki 10 Ekim Ankara katliamında devletin sorumluluğu meselesinin bir tazminat meselesi ile sınırlı kalmasına zemin hazırladı. Özellikle kusurluluk tartışmasının önü politik ve hukuki olarak kapatılmış oldu.
“Gizlenen raporlarda dinleme ve takip dosyaları var”
Kamu görevlilerinin sorumluluklarını ortaya seren mülkiye müfettişleri raporunun elde edilmesi için açılan ve kazanılan davaya rağmen bugün hala evraklar sizlere verilmedi. Bu raporun içeriği hakkında bilgileriniz nedir?
Öncelikle Emniyet Genel Müdürlüğünün mahkeme kararını eğip bükerek aslında uygulanamaz hale getirdiğini ifade edelim. Bu raporlar çok önemli çünkü katliamın Antep ve Adıyaman ayakları, sanıklar ve olası diğer failler hakkındaki dinleme ve fiziki takip dosyalarını ve istihbaratları içeriyor.
10 Ekim katliamının sadece devlet sorumluluğu yönünden değil sanıkların sorumluluğu yönünden de aydınlatılması gerektiği açık. Sonuçta gizledikleri, örttükleri, gölgeledikleri yerlere daha dikkat çekmekten başka bir sonucu olmuyor bu durumun.
“Bir soruşturma numarası bile yok”
Gaziantep Emniyeti personeli hakkındaki suç duyuruları nasıl yanıtlandı? Ankara Emniyeti personeli hakkındaki suç duyurusu ne şekilde kapatıldı?
Antep Emniyeti hakkında yaptığımız suç duyurusu hala ihbar dosyası olarak geçiyor. Yani bugün size söyleyebileceğimiz bir soruşturma numarası bile yok. Soruşturma da yok, doğal olarak. Antep Emniyeti hakkındaki suç duyurumuz Savcılık tarafından Antep Emniyetine araştırılması için gönderilerek zaten sonuç almaya elverişli hiçbir bağımsız, tarafsız işlem yapılmayacağını ortaya koydu.
Antep Emniyeti hakkında özellikle katliam failleri olan Halil İbrahim Durgun, Yunus Durmaz ve Mehmet Kadir Cebael ile ilgili ölümleriyle sonuçlanan operasyonlar yönünden de suç duyurumuz olmuştu. Bu suç duyurumuz da takipsizlikle sonuçlandı. Savcılık dedi ki, kişileri canlı yakalamak ve delilleri zedelenmeden ele geçirmek mi yoksa operasyonu yürütenlerin can güvenliği mi, sorusunun tek cevabı vardı: Polislerin can güvenliği...
“Bitişik atışla evin içinde banyoda öldürüldü”
Bu arada Mehmet Kadir Cebael bitişik atışla evin içinde banyoda öldürüldü ve uzun süreli operasyon planı yaparak bu işlemler yapıldı. Yani soru ve takipsizliğin bağlandığı sonuç gerçekçi değil.
Ankara Emniyeti ile ilgili de Ankara Valiliği baştan soruşturma izni vermedi. Müfettiş Raporu, önleyici tedbirler yönünden soruşturma açılmasını önermesine rağmen bu izin verilmedi.
“Ankara Emniyeti sorumluluğu savcılara attı”
Bu konuda 2016 yılında Anayasa Mahkemesine yapmış olduğumuz başvurular da halen sonuçlanmadı. Bunun gibi kayıp klasörlerle ilgili Ankara Emniyeti ilgili yapmış olduğumuz suç duyurumuz da çok yeni sonuçlandı.
Ankara Emniyeti ‘Biz her belgeyi savcılığa yolladık, savcılık işlem yapmadı’ dedi. Sorumluluğu savcılara attı. Bu konuyu da Anayasa Mahkemesi önünde götüreceğiz.
“Katliamlar dizinin başlangıç eylemi şaibe altında”
Adana ve Mersin HDP binalarının bombalanmasına ilişkin soruşturma 8 yıldır tamamlanmadı. Bu konuda bilgi edinebildiniz mi?
Öncelikle hala kısıtlılık kararı olan bir dosya. Hiçbir işlem yapılmamış olduğunu buradan anlayabiliyoruz. Ya da işlem yapıldıysa da bunun hangi kısmının eleneceği, neyin örtülmüş olacağı malumumuz olamayacak.
Bu saldırıların da faili olan Savaş Yıldız'ın 2016 yılında basında yer alan kayıtları, IŞİD’in Türkiye'deki eylemleri yönünden Türkiye istihbaratına işaret eden açıklamalara yer veriyordu. Her halükarda katliamlar dizinin başlangıç eylemleri şaibe altında, hakkında komploya varmadan tabii ki, üretilebilecek teorilerle ilgili ise devletin söz söylemesi gerekiyor. Ancak bu saldırılar da hala karanlıkta.
“Şikayetlerimiz AİHM önünde”
8 yıldır katliamın aydınlatılması, gerçek faillerin açığa çıkarılması için gereken bilgi ve belgelerin neredeyse tamamıyla ilgili taleplerinizin reddedildiğini beyan etmiştiniz. Bununla ilgili suç duyurularınız ya da HSK şikayetleriniz oldu mu?
Savcılar yönünden yaptığımız başvurular iddialarımızın soyut olduğu ifade edilerek kapatıldı. Hiçbir savcı soruşturma geçirmedi. Anayasa Mahkemesi de teker teker bu başvurularımızı reddetti.
Şu anda bu konudaki şikayetlerimiz AİHM önünde. Daha önce de belirttiğimiz üzere, hiçbir savcının disiplin yönünden bile kendini sorumlu hissedebileceği bir işlem yapılmadı. (AS)