Malatya Zirve Yayınevi'nde "misyonerlik" yaptıkları iddiasıyla üç kişinin öldürülmesiyle ilgili davada Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi, geçen yıl İstanbul Ümraniye'de bir gecekonduda el bombaları bulunmasıyla ilgili Ergenekon İddianamesi'ni talep etti.
18 Nisan 2007'de yayınevine düzenlenen baskınla Almanya uyruklu Tilman Ekkehart Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel'in öldürülmesiyle ilgili bugün (21 Ağustos) devam edilen duruşmada, Malatya E Tipi Cezaevi'nde kalan beş tutuklu sanık Emre Günaydın, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Abuzer Yıldırım'ın tutukluk hallerinin devamına karar verildi.
"Arabadaki silahlar, emanetteki silahlar mı?"
Duruşma sonunda Cumhuriyet savcıları Ömer Tetik ve Şeref Gürkan'ın talebine uyan Mahkeme başkanı Hakim Eray Gürtekin, 20 Ekim'de başlayacak olan Ergenekon Davası'na dair iddianamenin tasdikli bir örneğinin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nden istenmesine karar verdi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde cinayet sırasında kaydedilen görüntüler emanetten getirilen CD kayıtları izlendi. Müdahil avukatlardan Murat Dinçer, silahlardan birinin, cinayet öncesi kiralanan beyaz Clio marka aracın bagajında görülen silahlara ait kutulara sığmadığını, üzerinde çizikler görülen silahların yeni olmadığı izlenimi edindiklerini ifade ederek, "Emanetteki silahlar ile görüntüdeki silahlar aynı silahlar olup olmadıkları araştırılsın" dedi.
Bunun üzerine mahkeme, silahların aynı olup olmadığının ve özelliklerinin tespit edilmesi amacıyla Adalet Komisyonu bilirkişi listesinden seçilecek bir bilirkişiden rapor istenmesine karar verdi.
Bugünkü duruşmanın sabahki oturumunda Zirve ve Kayra Yayınevleri'nde aralıklarla kitap pazarlama işinde çalışan Hüseyin Yelki tanık olarak dinlendi. Sanıklar haklarında "nitelikli yağma" iddiasıyla düzenlenen ek iddianameyle ilgili savunmaları dinlendi.
Günaydın'a, hastanede tedavi görürken yazdığı iddia edilen yazıda Levent isimli şahsın Ergenekon Davası kapsamında aranan Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz veya 2004 yılında Agos gazetesi önündeki eylemde Hrant Dink'i tehdit edilmesinde adı geçen eski Ülkü Ocakları İstanbul Şube Başkanı Levent Temiz'den biri olup olmadığı soruldu. Günaydın'ın yanıtı, bu soruya da "hatırlamıyorum" oldu.
Varol Bülent Aral dinlenemedi
Mahkeme, daha önce Emre Günaydın'ın yerel bir gazetede çalıştığını söylediği ve ismini "Bülent Varol" olarak bildiğini söylediği Varol Bülent Aral'ın adresinin tespit edilmesi için savcılığa yazı yazılmasına karar verdi.
Aral'ın, Hıristiyanlık ve misyonerliğin PKK ile bağlantılı olduğunu söylediğini aktaran Günaydın, bugün Star gazetesinde de gündeme getirilen ifadesinde "O günlerde kendisi ile bir eve gittik. Bu bekar eviydi, orada ikimiz vardık. Ben girişteki masanın üzerinde PKK'nın Avrupa Konseyi Raporu diye bir kağıt gördüm. Abi bu ne? dedim. PKK'nın Avrupa Konseyi'ne sunduğu rapor olduğunu söyledi. Yine Hıristiyanlığın, misyonerliğin vatanı yıkma amacı olduğunu anlattı. Ben 'birilerinin buna dur demesi lazım değil mi?' dedim. O da bana 'O zaman sen çık dur de' dedi. 'Bu iş nasıl olacak?' dediğimde 'Sana devlet desteği sağlarız' karşılığını verdi" demişti.
Aral'ın adı, müdahil avukatlardan Orhan Kemal Cengiz'in taciz ve tehdit edilmesinde de geçmişti. Tehditlerden sonra avukat Cengiz'e, Ankara ve duruşmaya katıldığı süreler için Malatya'da koruma verilmişti.
Katliam davası 12 Eylül'de sürecek
Mahkeme, Angus William Reid, Abdullah Mahmut Kudaş ve Mehmet Uludağ'ın tanık olarak dinlenmesi için yeniden davetiye çıkarılmasına karar verdi.
Ayrıca, müdahil avukatlara dinletmek istedikleri tanıkların listesini sunmaları ve hangi konulardan dinlenmesini istediklerini belirtmeleri için 12 Eylül olarak belirlenen gelecek duruşma gününe kadar süre tanındı. Mahkeme, emanetteki eşyaların duruşmada gözlemlenmesini talebini gelecek duruşmada değerlendirecek.
Yağmada da bulunmamışlar...
Bugüne kadar katliama katıldıklarına dair suçlamaları reddeden, kimseyi bağlamadıkları ve kimseye karşı bıçak kullanmadıklarını ileri süren sanıklar, Emre Günaydın'dan korktukları için yayınevi bürosuna girdiklerini savunmuşlardı.
Beş tutuklu sanık, giysilerinde kan lekeleri bulunmasıyla ilgili karşı tespitleri, ya "bilmiyorum" ya da "geçerken bulaşmıştır" şeklindeki geçiştirdiler. Sanıklar son olarak "nitelikli yağma" ile ilgili suçlamaları da kabul etmediler. (EÖ/EZÖ)