Çoğu kişinin "Re" ve "Nav şerina min" şarkılarıyla tanımaya başladığı Kasım Taşdoğan, Kürtçe müzikte yeni bir ses. Bugün ismi yeni yeni konuşulmaya başlamasına rağmen, "Kürt müziğinin temsiliyetini taşıyacak yeni bir isim olabilir mi?" sorusunu sürekli duyuyoruz. Sesi, politik duruşu ve mizahıyla da tanındığı çevrelerce seviliyor, sahipleniliyor.
Son iki yıldır repertuvarı sadece Kürtçe
Taşdoğan, Muş'ta doğduğunu fakat ekonomik nedenlerden dolayı İzmir'e ailesiyle birlikte göç ettiğini, müziğe de kafelerde çalarak başladığını anlatıyor. Yaklaşık 15 yıldır bu alanda olduğunu ve sürece göre kendisinin de müzik tarzının değiştiğini söylüyor. İki yıl öncesine kadar repertuarının çoğunluğunun Türkçe parçalardan oluştuğunu ve kendisindeki değişimin "En incindiğin yer, ayağa kalkacağın yerdir şiarıyla Kürtçeye yönelmeye başladım. Aslında belki de ona karşı bir baskı olmasaydı bu kadar ısrar etmeyecektik'' şeklinde açıklıyor.
"Baskının, yasağın bunda etkisi, kendi isyancısını yaratmakta etkisi var bunun için onlara teşekkür etmeyeceğim ama Kürtçe müziğe ve bana katkıları oldu" diyerek gülüyor Taşdoğan.
"Kürt müziği her açıdan engellemeyle karşı karşıya''
Mevcut süreçte de Kürt müziğinin her alanda engellendiğini ifade eden Taşdoğan şöyle devam ediyor:
"Mesela bundan on yıl önce İstiklal Caddesi'nde Kürtçe müzik dinlemenin bir engeli yoktu. Bilakis yer yer biz eleştiriyorduk. Bunun müzik olmadığını, sistem tarafından desteklendiğini, aslında orijinal Kürt müziğini de bozduğuna dair eleştirilerimiz oluyordu. Kürt müzisyenler arasında ciddi bir eleştiri vardı.
"Kısmen haklıydık da çünkü iyi koşullar olmasına rağmen Kürtçe müziğin üretilemediği dönemlerdi. Tahrip edilmiş Kürtçe müzik rahatsızlık uyandırıyordu.
"Sokakta Kürtçe müzik yapan birisi de katledilebiliyor, ceza yiyebiliyor, enstrümanı elinden alınabiliyor, engellenebiliyor.''
*Mezopotamya Kültür Merkezi'ndeki konseri öncesi sorularımızı yanıtladı.
Bunun yanında Kürt müziğinin çok dinleyicisi olan müzisyenlerinin de konser yasağıyla karşılaşabildiğini ekliyor ve "Bir kesim ya da sınıfa karşı değil, tamamen Kürtçe müzik, sanat yapılmasına karşılar" diyor.
Mekân sorunu ve kayyımlar
Kürtçe müziğin üretilmesine karşı başlıca engellerden birinin de sahne alacak yer bulamamak olduğunu söyleyen Taşdoğan, mekân sorununun Kürtçe müziğin bir ihtiyaç halinden, bir lüks haline getirdiğini ve kayyımların da bundaki etkisinin çok olduğunun altını çiziyor.
Taşdoğan bu durumla ilgili şu yorumu yapıyor:
"Kürt dinleyici bir yerel yönetim belediye seçiyor, orada sizi ücretsiz dinlemek istiyor. Kendi dilinde bir şeylere ücretsiz erişmek istiyor, seçilen yönetimler kayyımlarla, değişik yöntemlerle el değiştiriyor. Dolayısıyla o dinleyici için siz artık bir ihtiyaçtan ziyade bir lükse, para verip bir mekâna gelip sizi dinleyebileceği bir argümana dönüşüyorsunuz.''
Ne tarz müzik yapılırsa yapılsın Kürtçe ise politik bir alana tekabül ettiğini söyleyen Taşdoğan şöyle devam ediyor:
"TRT'de de müzik yapsanız bir süre sonra sizden başka şeyler isteniyor ve siz sadece bu işi yapamayacağınızı anlıyorsunuz. Dolayısıyla alternatif mekânları yaratmakla ilgili, arayışların, girişimlerin olmasını umuyorum." Bununla birlikte alternatif özel ya da kolektif sahneler oluşturulması gerektiğini aktarıyor.
Kürtçe müziğin üzerindeki baskıların dönemsel olarak değiştiğini belirten Taşdoğan, 90'larda da yasaklar olduğunu ancak o dönem yasak olmayan bir şarkı şimdi söylendiğinde sanatçıya soruşturma açılabildiğini belirtiyor.
Kendisinin de böyle bir durumu yaşadığını albüm yapılmış, bandrol basılmış hiçbir ceza yememiş bir şarkıyı söylediği için kendisine soruşturma açıldığını aktarıyor.
Mirate, huzursuz edecek bir şarkı
Taşdoğan mart ayında yayınladığı söz ve müziği kendisine ait olan "Mirate" (mirat "miras", mirate ise "kahrolasıca" anlamına geliyor) şarkısı için "Mirate bizim açımızdan arşivlik bir şarkı. Yani dinleyicinin ne güzel, romantik, dramatik deyip dinleyeceği, orada kendine sığınacak bir alan bulacağı bir eser değil. Dolayısıyla kolektif hafızamıza hitap eden bir şarkıdır" diyor.
Taşdoğan, "Şu an maalesef daha baskıcı bir sistem var ve doğal olarak zorluyor bizi."
Mirate'nin aynı zamanda bir ekoloji ve toplumsal değerlerin ürünü olduğunu, bu şekilde yorumlanması gerektiğini söylüyor Taşdoğan şarkı için "Dinlediğimizde rahat edeceğimiz bir şarkı değil, huzursuz edecek bir şarkı" yorumunu yapıyor.
"Elbet günü gelecek...""Kürt müziği, Kürt sanatı üzerine bunca mekânsızlık, kurumsuzluk, alternatifsizlik arasında ciddi üretimler görüyorum ben. Özellikle genç arkadaşlardan pes etmemelerini istiyorum. Mekânsızlık ve sahne bulamamaktan kaynaklı çok fazla eksiklikler oluyor, duyuyorum. Buna rağmen çok iyi üretimler yapıyorlar. Eskiye gömülüp kalmamak adına yeni nesillerin, yeni şeyler üretmesine ihtiyacımız var. Umudu diri tutmalarını istiyorum. Elbette günü gelecek o eserleri dinleyiciye ulaştırmanın." | |
(AB/AÖ)