Aşktan her zamankinden daha çok konuşulduğu bir günde, meseleyi "[...] Eğer karşılığında aşkı gönüle düşürmeden aşık olmuşsanız -eğer aşık biri olarak canlı dışavurumunuzla kendinizi aşık olunan biri kılamamışsanız, o zaman aşkınız beyhudedir, bedbahtlıktan başka bir şey değildir" diye özetleyen Karl Marx'ın konunun dışında kalması ne mümkün.
İnsanlığın uzun öyküsünü anlama çabaları ile kendi öz deneyimleri ve tahayyüllerinin birbirine harmanlandığı 1844 Elyazmaları' ndan bugüne intikal eden bu satırlar, Karl Marx'ın yaşam öyküsünün bir yansısı aynı zamanda. Marx'ın 1836'da nişanlanıp 1843'te evlendiği Jenny von Westphalen ile yola çıkarken başından geçenleri Yordam Kitap'ın 2022'de yeniden yayımladığı Karl Marx, Biyografi'den sizler için derledik.
Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi Marksizm-Leninizm Enstitüsü’nün hazırladığı kitabı Ertuğrul Kürkçü 1976'da İngilizce'den Türkçeleştirmiş, Yordam Kitap 2022'de gözden geçirilmiş yeni baskısını yapmıştı. 638 sayfalık Biyografi'nin Marx'ın Bonn ve Berlin’deki öğrencilik yılları (s.32-33-34-35-36) başlıklı bölümü yayımlıyoruz. Yordam Kitap’a teşekkürler.
* * *
Heinrich Marx, Karl’a pek çok umut bağlamıştı. Onu bilimsel bir kariyer için yetiştiriyordu. Bir mektubunda ona şöyle yazmıştı. “Eğer tanrı isterse önünde daha kendin ve ailen ve eğer yanılmıyorsam, insan soyunun iyiliği için yaşayacağın uzun bir hayat var.”1
Ekim 1835’te Karl, Bonn Üniversitesi’ne yazıldı ve kendisini, gençliğinin olanca ateşiyle hukuk çalışmalarına verdi, öyle ki, babası mektuplarında, onu sağlığı için çalışmalarını biraz hafifletmeye çağırmak zorunda kalıyordu. Karl, birçok dersi izlemek için başvurdu; çeşitli konular, özellikle tarih üzerine birçok kitap satın aldı. Hukuk müfredatı dışında Grek ve Roma mitolojisi, Homer ve modern sanat tarihi konferanslarına katıldı. Yaratıcı etkinlik için yanıp tutuşan ateşli hayal gücüyle edebiyata yöneldi; şiirler yazdı ve Göttingen Üniversitesi’ndeki benzer bir çevreyle temasta olan kendi üniversitesinin şairler çevresine üye oldu.
Bonn Üniversitesi öğrencileri de Almanya’daki öteki üniversitelerin öğrencileri gibi dernekler(Landsmannschaften) kuruyordu. Marx, Trier Derneği’ne girdi ve yönetim kuruluna seçildi. O günlerden kalma bir taş baskıda derneğin diğer üyeleri arasında gür siyah saçları ve ciddi, düşünceli yüzüyle genç Marx da görünüyor.
Marx’ın, üniversite öğrenciliği sırasında okulda ve evde kafasına sokulmuş olan düşünceleri sorgulamış ve bunları babasına yazdığı, bugün elde olmayan mektuplarında yansıtmış olması doğal sayılmalı. Heinrich Marx, böyle bir mektuba yazdığı yanıtta, oğlunun dinin ahlaki bir temel görevi görebileceğinden duyduğu ciddi kuşkuları gidermeye çalışıyordu: “Bilirsin ki ben her şey olabilirim, fakat bir fanatik asla. Ancak [...] iman er veya geç, insan için gerçek bir ihtiyaç hâline gelir.”
Düşüncesini daha da pekiştirmek için, tanrıya inanan büyük bilim insanları Newton ve Leibniz’i örnek gösteriyordu.2 Ne var ki Marx’ın eleştirici zekâsı, otoriteleri yardıma çağırmakla çelinemezdi.
Marx, Bonn’da yalnızca iki yarı yıl geçirdi ve sonra babasının tavsiyesiyle öğrenimini, öğretim üyeleri arasında en seçkin hukuk otoritelerinin bulunduğu Berlin Üniversitesi’nde sürdürmeye karar verdi.
Berlin’e gitmezden önce Marx, 1836 yaz tatilini memleketinde geçirdi. Bu, çocukluk arkadaşı Jenny von Westphalen’le nişanlanması için de fırsat oldu. 1814 doğumlu Jenny, Danışma Meclisi üyesi Ludwig von Westphalen’in kızıydı; seçkin bir asker olan büyükbabası, Brunswick Dükünün danışmanıydı ve İskoç aristokrasisinden bir leydiyle evliydi. Jenny’nin babası, önceki evliliğinden en büyük oğlu ve daha sonra Prusya hükümetinde bakan olan Jenny’nin üvey kardeşi Ferdinand’da ve ailenin başka bazı üyelerinde göze çarpan aristokrat kibrinden uzak bir insandı.
Ludwig von Westphalen vaftiz edilmiş Yahudi “pleb” Heinrich Marx’la yakın dosttu ve onun oğluna hayrandı. Karl’ı Saint-Simon’un düşünceleriyle ilk tanıştıran oydu. Karl buna candan bir bağlılıkla karşılık verdi, onu ahlaki yol göstericilerinden biri olarak gördü ve doktora tezini de ona ithaf etti. Bir memurun kızı olan Jenny’nin annesi Caroline von Westphalen, içten ve sıcak kalpli bir kadındı. Ailenin küçük çocukları Jenny ve (Karl’ın sınıf arkadaşı ve dostu) Edgar’ın kendi sınıflarının önyargılarına uzaklıkları büyük ölçüde anne babalarının eseriydi.
Jenny akıllı, bilgili ve göz alıcıydı. Trier’in en güzel kadını ve baloların kraliçesi olarak tanınırdı (yıllar sonra Marx ona Trier’den şöyle yazmıştı: “Bütün kentin, eşini hâlâ bir ‘peri masalı prensesi’ olarak düşünmeye devam edegeldiğinin farkına varmak insana şeytani bir keyif veriyor”.3
Ama o, kendisini varlıksız, soylu bir sülaleden gelmeyen gencecik bir öğrenciye vermekte ve kendi sınıfının erkeklerinden gelen pek çok “avantajlı” evlenme teklifini geri çevirmekte tereddüt etmedi.
Karl ve Jenny çocukken yakın arkadaştı ve zamanla duyguları derin bir sevgiye dönüştü. Tez canlı, yerinde duramayan genç adamla cana yakın ve zarif, hoş genç kadını birbirine bağlayan yalnızca duyguları değil ruh beraberlikleriydi de. Jenny, Karl’ın yeteneklerinin ve etkileyici kişiliğinin farkındaydı; ona ayak uyduran bir hayat arkadaşı olmak için çaba gösterdi.
Karl, Jenny’ye tapardı ve her âşık gibi duygularını şiirle dile getirmeye uğraşırdı. Çoğunu Jenny için yazdığı, bütün yeni başlayanlarda görülen o aşırı ünlemlerle ve abartmalarla dolu ilk şiirlerinden sonraları alaylı bir şekilde söz etmişti. Ancak bazı şiirleri duygularının derinliği konusunda fikir veren çarpıcı bir lirizmi açığa vurur.
Kalbim zincirlenmişken derinden,
Gönlüm açıldı aydınlığa.
Ne umduysam karanlıklar içinden
Sende buldum sonunda.
Hayatın sarp, dikenli yollarında
Bulamadığım her şey,
Göründü bana hemencecik,
Senin büyülü bakışlarında.4
Nişanları, Jenny’nin ailesinin karşı çıkacağı endişesiyle bir süre gizli tutuldu ve Jenny sevdiği erkekle evlenme hakkını aristokrat akrabalarına karşı savunmak için uzun ve kararlı bir direniş göstermek zorunda kaldı. Yedi yıl sonra evlendiler, ama o zamana kadar çok şey değişmişti: Karl’ın seçimini onaylamış olan Heinrich Marx 1838’de, Karl’a oğluymuş gibi davranan Ludwig von Westphalen 1842’de ölmüşlerdi.
Ekim 1836’da Karl Marx hukuk öğrencisi olarak Berlin Üniversitesine yazıldı. Prusya monarşisinin başkentinde Marx, ilk elde o dönemde Alman toplumunu kuşatan keskin çelişmeleri -Junkerlerin iktidarını, burjuvazinin karşı karşıya bulunduğu siyasal eşitsizliği ve geniş halk çoğunluğunun sefaletini- gördü.
Üniversitede birçok nitelikli öğretim üyesi ders veriyordu. Daha çok kısa süre önce Hegel orada felsefe dersleri vermişti ve seçkin bir ilerici avukat olan Eduard Gans hukuk dersleri veriyordu. Karl, Gans’ın derslerine devam etmiş ve Gans da onu “olağanüstü çalışkan” bir öğrenci olarak nitelemişti. 1838’de üniversite öğrencilerinin, Gans’ın doğum günü onuruna evinin yakınında düzenledikleri gösteriye Karl da katılmış olmalıydı. Bu olay polisin gözünden kaçmadı.
Marx önceleri tek başına yaşıyor ve Bonn Üniversitesi’nde olduğundan çok daha fazla çalışıyordu. Babasına o günleri anlattığı bir mektupta şöyle yazmıştı: “Berlin’e geldikten sonra o güne kadar var olan bütün ilişkilerimi kopardım; ziyaretlere çok ender olarak ve isteksizce gittim ve kendimi bilime ve sanata vermeye çalıştım.”5
Bu çalışmalarının ürünleri arasında Jenny’ye ithaf edilmiş üç defter dolusu sone ve başka şiirleri dışında çok sayıda şarkı, balad, aşk öyküleri ve taşlama da vardı.
Şiirlerinin çoğuna devrimci romantizmden kaynaklanan isyan havası egemendir. Marx oyun yazarlığına da el atmış (Oulanem, bir nazım trajedi) hatta mizahi bir roman (Akrep ve Felix) bile yazmış, ancak hiçbiri tamamlanmamıştı.
Karl’ın şiiri, kendisine biçtiği yüksek standartların çok gerisindeydi ve kendi şiirine dair hissettiği tek iyi şey yansıttığı duygu sıcaklığıydı. Bu tarzdaki şiirlerinden yalnızca Vahşi Şarkılar 1841’de Athenaum gazetesinde yayınlanmıştı, ancak şiirlerinin biyografik bir kaynak olarak büyük önemi var.
Bunlar, Karl’ın olup bitenden hoşnutsuzluk duyan, coşkulu bir çalışma ve mücadele özlemiyle dolu ama henüz ne yapacağını bilmeyen bir genç adam olduğunu gösteriyor. Herkesin yürüdüğü yoldan yürümenin ve payına düşenle yetinmenin yanlışlığını bütün varlığıyla sezinlemiş olduğu görülüyor.
Benim harcım değil
Barışık yaşamak dünyayla
O bitmeyen kavgada olmalıyım
Kaygısızlık değil benim harcım.
Öyleyse atılalım bütün işlere
Durmadan yorulmadan
Her zaman umutla, her zaman tutkuyla
Uslanıp durulmadan.
Acı umutsuzluk kalmış yalnız
Acının boyunduruğuna girmeyen
Ama asla yıkılmayan şey
Uğraşmak, aramak tutkuyla ve yapmak.6
Sık sık gerçeklikten kopuk soyut felsefi sistemlerden duyduğu hoşnutsuzluğu dile getiriyor ve hayatta işlerlikte olan süreçleri görmesine ve bu süreçlerde etkin bir rol oynamasına yardımcı olacak bir dünya görüşü oluşturmaya uğraşıyordu. Marx’ın Hegel için yaptığı tanımlama büyük ölçüde kendisi için de geçerlidir:
Mavi bir göktü seyrettikleri
Sığınacak ülke arayan Kant ve Fichte’nin.
Oysa ben ne gördümse sokaklarda
Hep onu anlamak istedim
Yanılmadan, aldanmadan.7
Bununla birlikte Marx’ın Berlin’deki asıl uğraşı şiir değil bilimdi. Bu dönemden kalan, babasına yazdığı 10 Kasım 1837 tarihli tek mektupta okuduğu kitapları, incelediği yaygın malzemeyi düzene sokma çabalarını ve kendi teorik arayışını anlatıyordu. Mektubu, bu dönemdeki ilgilerinin genişlik ve çeşitliliğini, olağanüstü çalışkanlığını, kendisine koyduğu çıtanın yüksekliğini ve savunulamaz olduğunu düşündüğünde hiç duraksamadan bir kenara bırakabildiği kendi düşüncelerine yönelik eleştirel tavrını gösteriyor.
Marx, Berlin’de hukuk, tarih, sanat teorisi ve yabancı dil çalışmalarıyla birlikte felsefede de iyi bir temel edinmeye başladı. İlk itilimi hukuk felsefesi üzerine uzun bir yazı kaleme alma çabalarından gelmişti, ama felsefeye ilgisi o dönemin yaşantısını bütün çelişkileriyle birlikte kavrama arzusuyla da tetiklenmiş olmalıdır.
_________________________________________________
• 34 ve 35. Sayfalardaki şiirleri Can Yücel (1926-1999) Türkçeleştirmişti.
Dipnotlar
1. Marx, Engels, Collected Works, Cilt 1, s. 662
2. Age,s. 647
3. Marks, Engels, Werke, Cilt 30, s.643
4. Marx, Engels, Collected Works, Cilt 1, s. 525-27.
5. Age, s.111
6. Marx, Engels, Collected Works, Cilt 1, s.525-27
7. Age.s. 577.
8. Age, s. 10-21
Kitap Hakkında
Yapıtın Rusça özgün adı: Карл Маркс биография [Karl Marx biografiya] İngilizcesi: Karl Marx – A Biography
Rusçadan İngilizceye çeviren: Yuri Sdobnikov
Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi Marksizm-Leninizm Enstitüsü tarafından hazırlanan bu yapıt, Progress Publishers yayınevinin (Moskova) 1973 tarihli İngilizce basımından Ertuğrul Kürkçü tarafından Türkçeye çevrilmiş, Yordam Kitap basımında, çeviri, eserin 1977 tarihli İngilizce genişletilmiş ikinci basımıyla karşılaştırılıp gözden geçirilmiştir.
Eserin önceki Türkçe Basımları: Öncü Kitabevi, Nisan 1976, İstanbul Sorun Yayınları, Eylül 1995 ve Haziran 2008, İstanbul
Künye: Karl Marx, Biyografi * Çeviri: Ertuğrul Kürkçü * Düzeltme: Didem Gerçek * Kapak ve iç tasarım: Savaş Çekiç * Sayfa düzeni: Gönül Güner * Yordam Kitap – Aralık 2022
(AEK)