e
Ankara 8. Aile Mahkemesi Hakimi Eray Karınca, "Yasal düzenlemelerin kadına yönelik aile şiddeti önlemek için yeterli olduğu, sorunun uygulamada olduğu, bir yanılsama" diyor.
Karınca'ya göre, şiddetin asıl sorumlusu, "bu konudaki adımları hep çekingen atan, mehteran tavrı takınan" siyasi irade ve yasama gücü. Bir diğer sorumlu "kendisini yetiştirmeyen, uluslararası sözleşmelere, içtihatlara gözlerini kapatan, ulusal mevzuattaki sorun çözücü, insanı korumaya yönelik düzenlemeleri dahi görmeyen" yargı.
"Kadını koruyormuş gibi yapmaktan derhal vazgeçilmeli"
Karınca, kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için Aile Mahkemeleri'nin yeniden yapılandırılması ve 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'da değişiklikler yapılması gerektiği görüşünde. Ancak ona göre en önemlisi, "kadını koruyormuş gibi yapmaktan derhal vazgeçilmesi."
"Çünkü masumlar gibi kötüler de samimiyetsizliği çok çabuk hissederler. Nitekim Nejla Yıldız ve Ayşe Paşalı cinayetlerinde de katil zanlıları korumadaki zaaflardan güç bulup şiddetin boyutunu artırdı. Kadın cinayetlerindeki darbe sayısının 20'leri 40'ları bulması bile bunun kanıtı. Samimiyetsizlik, tıpkı yetersiz miktardaki antibiyotik kullanımının, ilaç doğru olsa bile mikrobun direncini artırıp bünyeyi zayıf düşürmesi gibi kadına yönelik eş şiddetini daha da tırmandırıyor."
"Yasa çağdaş uygulamalara fırsat tanıyor ama bu yetmez"
Son yirmi yıldır gerçekleştirilen yasal düzenlemelerin çağdaş uygulamalara fırsat tanıdığını, özellikle Anayasa'nın 90. maddesindeki düzenlemeden sonra uluslararası metinlerin referansıyla çözüm odaklı kararlar alınabileceğini vurgulayan Karınca, yine de bu tür yorumları yapma güç ve isteğinin tüm yasa uygulayıcılarından beklenemeyeceğini belirtiyor. Ayşe Paşalı cinayetini de bu duruma örnek gösteriyor.
"Aile Mahkemeleri yerine "Birleşik Aile Mahkemeleri"
Karınca, Aile Mahkemeleri'nin uzmanlık mahkemeleri olma işlevini yerine getiremediğini vurguluyor. "Şimdiki halde aile mahkemelerinin klasik mahkemelerden farkı, hep bu davalara baktıkları için yargıçların teknik olarak daha bilgili ve duyarlı olması. Bir de, ellerinin altında sürekli uzmanların varlığı" diyor. Uzmanların ve yargıçların 4787 Sayılı Aile Mahkemeleri Yasası'nın çıkarılış amaçlarına uygun niteliklere sahip olmadığını da ekliyor.
"Örneğin, yasanın aradığı, aile hukuku konusunda akademik kariyer yapmış olma niteliğine sahip bir yargıç, bilebildiğim kadarıyla hiç yok. Zaten yasa maddesindeki, bu özelliklerin 'tercihan' aranacağına ilişkin ifade de yasa koyucunun içtenliğinin sorgulanmasını gerektiriyor. Bu durumda, ister istemez uygulamada kişisel duyarlılık, birikim ve yetenek ön plana çıkıyor."
Karınca'nın önerisi, aile mahkemelerinin "Birleşik Aile Mahkemeleri" adıyla yeniden örgütlenmesi:
"Aile yargıcının da tıpkı aile hekimi gibi sorumlu olduğu belli mahalleler ya da aileler olmalı; örgütlenişi sorun çözen nitelikte olmalı; çocuk mahkemeleri, aile mahkemeleriyle birleştirilmeli; bu mahkemelerin ayrı yapısı, bütçesi ve geniş olanakları olmalı. 4787 sayılı yasa bunun ipuçlarını veriyor ama çok yetersiz. Yasanın uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin aradan geçen sekiz seneye karşın çıkarılmaması, en başta mahkemede çalışan uzmanların görev ve sorumluluk alanlarını, konumlarını belirsizleştiriyor, kendilerinden ancak bilirkişi gibi yararlanılmasına neden oluyor."
4320 Sayılı Yasa'ya ilişkin öneriler
"4320 Sayılı Yasa düşünce olarak bir devrim niteliğinde olmasına karşın, içerik olarak çok önemli eksiklikleri var" diyen Karınca, yasada yapılması gereken değişikliklerden bazılarını şöyle sıralıyor:
* Kapsama, boşanmış olan ve nikâhsız birliktelikler de alınmalı.
* Kadını yasadan yararlanmak için başvurmaktan alıkoyan en önemli neden, erkeğin evden uzaklaştırılması halinde, geçimin sağlanamayacağı kaygısı. Buna ilişkin etkili önlemler alınmalı. Örneğin yargıcın takdir edeceği nafakayı devletin ödeyip ardından kusurlu eşten geri alması gibi çözümler üretilmeli.
* Hafta sonlarında ve tatil günlerinde, savcılığın yasadaki önlemleri uygulayıp ilk iş gününde yetki ve sorumluluğu mahkemeye bırakması sağlanmalı.
* Koruma kararı alınması için başvuru yeterli olduğundan, kötüye kullanımların önlenmesi için aynı mahkemeden yeniden inceleme isteği yasaya konmalı. Anayasa'nın 40 maddesi uyarınca, aslında bu bir zorunluluk. (BB/EÖ)