Türkiye’de bir kamuoyunun bir kısmı, Hollandalı karikatürist Joep Bertrams’ı, 2013 Gezi eylemleri sırasında pankartlara taşınan, eski Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’i içi boş bir gazete okurken gösteren karikatürüyle tanıdı.
Taksim Meydanı’nda ve sosyal medya üzerinde gelişen kitlesel protestoları tasvir etmek için çizdiği bu karikatürü için, “Karikatürümün Taksim eylemleri sırasında pankartlarda yansıtıldığında gerçekten gurur duydum” diyor.
Yaklaşık 40 yıldır çizerlik yapan ve son yıllarda da animasyon tarzında politik nitelikli karikatür çizen Bertrams, IŞİD, İslam ve birçok konudaki tutumu dolayısıyla Erdoğan’a sıcak bakmadığını şu sözlerle anlatıyor: “İkinci el araç almak için galeriye gidene galerici ‘yeni bir arabadır ama özelliklerini pek bilmiyorum’ dediğinde güvenmeyiz”.
Danimarkalı karikatürist Kurt Westergaard’ın 2 Mayıs’ta baş konuk olduğu Amsterdam De Balie’deki Özgür Söz Konferansı’nda Türkiye’de karikatüristlerin durumuna tanıklık da eden Bertrams, Hollanda toplumunu ve çizerliği, Türkiye-AB ilişkileri ve Türkiye iktidarına dair kanaatlerini bianet’le paylaştı.
Karikatür çizmeye ne zaman başladınız?
Politik karikatür çizmeye, Hollanda toplumunda iyi kötü gelişmeler olurken, asıl olarak Sovyet Rusya’nın son on yılına girildiği oldukça iyimser bir dönemde, 80’lerin sonunda başladım. Hollanda toplumunu, asıl 11 Eylül saldırıları sarstı.
2001 yılına kadar çizerleri belirgin olarak İsrail-Filistin sorunu ilgilendiriyordu ve yayımlanan karikatürlerin çoğu da Filistinliler lehineydi. Arafat-Şaron ilişkileriyle, aslında fena gitmeyen Oslo görüşmeleriyle ilgiliydik ki İslam’ı toplumda zora sokan 11 Eylül yaşandı.
Bazı siyasi partiler ve kuruluşların Müslümanlara karşı “huzurumuzu bozuyorlar” mesajı yayarak kampanyalar başlattı. Bu süreçte çizerler çok daha barışçıydı. Buna karşılık, bazı Müslüman toplum kesimleri ve çoğu eğitimsiz bazı gençler de, yaşadıkları topluma tepki olarak, bu tür saldırıları savundular, bugün hala savunanlar da var. Ancak bu daha ziyade sosyal yapıcıların sorumlu olduğu bir durumdur. 20 yüzyılın başında da Hollanda’da çalışmak ve hayatlarını kazanmak zorunda olduklarından eğitim görmek istemeyen toplum kesimleriyle de aynı sorunlar yaşanmıştı. Aslında bu bana, bir İslam sorunu değil, göçmenliğe dair sosyal bir sorun gibi geliyor. Mesela, Hollanda’ya ilk gelen topluluklardan Surinamlılar da ciddi sorunlar yaşadılar ancak bu büyük oranda çözüldü. Daha ziyade büyük şehirlerde yaşayan Müslüman toplum, 11 Eylül ile birlikte Hollanda genelinde bazılarınca saldırı kaynağı olarak algılanmaya başladı.
Biz çizerlerin görevi, Müslümanların aslında topluma entegre olamadıkları ve tehdit oluşturdukları şeklindeki kanaatle mücadele etmek oldu. Bugün dahi, mizahı çerçevede bu anlamsız ve abartılı hisler konusunda düşünmeye teşvik ediyoruz. Aşırı sağcı Hollanda Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders, Müslüman karşıtı propagandalarıyla oylarını hızla yüzde 23’e çıkardı. O kadar çok İslam karşıtı bir çizgi izliyor ki, çoğunlukla Müslümanları tanımayan, içe kapalı kesimlerden ve taşradan eğitimsizlerce ilgi görüyor. Amsterdam’da bunlar bir azınlıkken örneğin Amsterdam’ın kuzeyindeki turistik kent Volendam’da daha etkililer.
Bu durumda karikatüristler karşısına çıkan zorluk nedir?
Aslında Mehmet Ülger’in belgeselinde Türkiye’deki çizerlerin karşılaştıklarını gördüğümüz durum (Bahadır Baruter belgeselde aslında hicve saldıranların karikatür dergisi okumadıklarını söylüyor) burası için de geçerli: Aslında bu kesimler karikatür dergisi, gazete okumuyorlar, zamanlarını televizyonlarda sit-com izleyerek geçiriyorlar. Buna ihtiyaç duymuyorlar. İstediğim kadar karikatür çizeyim, onlar asla ulaşamayacağım.
Ben kendi tarzımda toplumda yaşananları kendi bakış açımla, siyasetçilerin tersine bilgelik taslamadan, merakımla, duru bir şekilde yansıtmaya çalışıyorum.
Tayyip Erdoğan’ı da çizdiniz? Türkiye’ye dair gözleminiz nedir?
Türkiye bizim için Avrupa değerlerini paylaşan büyük bir ülke, zaten birçok Türkiyeliyle bir arada yaşıyoruz. Coğrafi olarak binlerce kilometre uzak olabilir ama politik ve bir arada yaşam bakımından çok yakınımdadır.
Durum böyleyken, tabi ki Recep Tayyip Erdoğan’ın yaklaşımlarını, bir zamanlar tamamen laik bir ülkeyken nasıl 10 yıl gibi kısa sürede dini inançlara dayanan bir ülke haline geldiğini merakla izliyorum. Aslında siyasetle ilgili olmayan, kendileri gibi diğerleri için özgürlük talep etmeyen büyük kitleler tehlike oluşturur. Aslında Türkiye’deki durum buradaki aşırı sağın nasıl dönüşebileceğine de ayna tutuyor. Dolayısıyla, bir bakıma Türkiye’deki durum beni ve karikatürlerimi de etkiliyor.
Erdoğan’ı Gezi eylemleri sırasında Taksim Meydanı’nda ve sosyal medya üzerinde de kitlesel protestoların yükseldiği dönemde çizmiştim. O dönem, buradaki birçok meslektaşım da bu reaksiyonları çizgilerine yansıttılar. Ancak karikatürümün Taksim eylemleri sırasında pankartlarda yansıtıldığında gurur duydum. Sonradan karikatürümün sosyal medyada sansür edildiğini öğrendiğimde de çok memnun oldum. Doğru bir iş yapmışız.
Erdoğan’ın DAEŞ, İslam ve birçok konudaki tutumu bana karanlık geliyor. Bu durumdan hoşlanmıyorum. İkinci el araba almak için gittiğiniz galerideki görevlinin size , “Yeni bir arabadır ama özelliklerini pek bilmiyorum” demesi gibidir. Bu durumda ona inanmam.
Türkiye’nin İslam dünyasındaki rolü ne olmalı?
Evet, ancak ilişkilerin, durumların güven vermediği ortamda nasıl diyalog ve müzakere olabilir? Bu ötedeki insanları da güvensiz kılıyor. Bir çizer olarak ve ifade özgürlüğüne inanan birisi olarak, hiçbir zaman bu tarz bir muhafazakârlığı destekleyemem.
Bana göre, herkesin düşüncelerini özgürce açıklama, inanma veya inanmamaya hakkı var. Oysa ki, Türkiye muhafazakârlığı bunu güvence altına almıyor. Tam tersine, kendi inançları, kendi düşünceleri ve kendi yasalarının peşindeler.
Öte yandan, Türkiye 10 yıl boyunca AB üyeliğini istediğini açık şekilde ifade etti ancak Avrupa bu ülkeyi geriye itti. Bunu eleştiriyordum. Bugünse o kadar çok istemiyorlar ve Avrupa hayal kırıklığı yaşıyor. Bu biraz bana göre ikiyüzlülüktür.
Türkiye’deki çizerlerle ilişkileriniz nasıl?
Açık söylemek gerekirse, çok azı İngilizce bildiği için doğrudan ilişkilerimiz zayıf ama uluslararası basın aracılığıyla, buradaki arkadaşlarımız, mesela Mehmet Ülger aracılığıyla yaşadıkları, sorunlarını izliyoruz.
Hollandalı çizerlerin sorunları neler, haklarında dava açılıyor mu?
Kesinlikle hayır. Bir tek geçtiğimiz aylarda bir avukat kendisiyle ilgili “sağlam papuç değil” yazısıyla çizen Ruben Oppenheimer’i mahkemeye verdi ama ifade özgürlüğünün gereği olarak aklandı. Çok uzun zamandan beri karşılaştığımız tek vaka bu oldu.
Çizerler olarak bir araya geldiğimizde arkadaşlık eder, gazetelerin ne kadar kötü olduğu, sektörün nereye doğru gittiği konusunda sohbetler yaparız. Karikatürlerimizden pek konuşmayız, bu da çok normal çünkü hepimiz farklı politik çizgileri zaten temsil ediyoruz. Birimiz birazcık sağ, diğerimiz birazcık sol bir medyaya çalışıyor, konumumuz böyle ve bence böyle de kalmalı.
Karikatüristlerin statüsü nedir?
Serbest gazeteci (freelance) olarak çalışıyorlar ve parça başı ödeme alıyorlar. Gazete sayısı azalma gösterdiğinden karikatüristler çizecek gazete bulmakta daha çok zorluk geçmeye başladılar. Birçoğumuz, bu nedenle İnternet üzerinden çizmeye başladı. Ancak bu mecralar, hayatlarını kazanabildikleri gerçek bir mecra olamıyor, ne yazık ki.
Meslek ve kalite açısından da bu durumun faydalı olduğunu sanmıyorum. Profesyonel fotoğrafçıların makineleriyle fotoğraf çekerken başka insanların iphone’larıyla fotoğraf çekmeleri gibi…. Ancak medya pek buna aldırmıyor. Fastfood restoranları gibi, “İstiyor musun? İşte, al!”. Meslek için iyi değil.
İşinizden memnun musunuz? Siz dönüşüyor musunuz?
Karikatür çizmekten oldukça memnunum. Bu süreçte karikatürlerden animasyon gerçekleştirmeye ve sunmaya başladım. Bu, hikâyenizi, derdinizi daha geniş bir ölçüde anlatmanıza imkan veriyor.
Joep Bertrams kimdir?
1946 yılında Roermond’da doğdu, Amsterdam’da yaşıyor. La Hey’deki Kraliyet Sanat Akademisi’ni bitirdi. Çizerliğe sendika dergisinde başlayıp, mesleğini 1977 yılında da çocuk kitaplarında karikatür ve yazarlıkla sürdürdü. 1988’de politik nitelikli karikatür çizmeye ulusal Het Parool gazetesinde başladı. 2004 yılından beri NOVA televizyonuna animasyon tarzında politik nitelikli karikatürler çiziyor. Meslek hayatında 1986, 1989, 2001, 2005 yıllarında çalışmaları nedeniyle ödüllendirildi (EÖ).