"Üç askeri darbe gördüm. Bu üç darbe bizim hayatlarımızı parçaladı. Şimdi ben kendimi bu geçmişimi derleyip toparlamakla yükümlü görüyorum ki, gelecek kuşaklara bunları bir tertemiz bırakabileyim, yeni besteleri sonra yapacağım" diyen Livaneli sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Tel örgüleri görmek istemezdim"
Faranduri ile daha önce yaptığınız çalışmalar olduğunu biliyoruz. Ancak bu tarz bir çalışmayı Kıbrıs'ta gerçekleştirecek olmanızın ne gibi anlamı var?
Maria Faranduri ile ilk çalışmamız 1979'da İstanbul'da verdiğimiz konserlerle başladı. O yıldan beri de Atina'da, İstanbul'da, Efes'te, Amerika'da, Avrupa'da çeşitli turnelerde yüzlerce konserler verdik. Beraber plaklara imza attık. Aynı zamanda Mikis Teodorakis ile de bunca yıldır birlikte çalışıyoruz. Aynı zamanda 1986'da Türk-Yunan Dostluk Derneği'ni de kurduk.
Bütün bu çalışmalar Türk-Yunan dostluğuna katkıda bulunmak içindi ve faydasını da bir parça gördük. Kıbrıs tabii ki çok önemli, çünkü Türk-Yunan ilişkileri dediğimiz zaman bunun en çetrefil noktası Kıbrıs'tır. Kıbrıs'ta bu iki toplumun yaşadığı acıların insanları bir parça kırgın, bir parça güvensiz, kuşku dolu yapması doğaldır. Ama ben şuna inanıyorum ki, önce Kıbrıs'taki ilişkilerin düzelmesi gerekiyor sonra da tabii buradan yayılan havanın bütün dünyaya bir örnek teşkil etmesi gerekiyor.
Ben ilk defa geliyorum Güney Lefkoşa'ya ama buradaki bu daha önce görmediğim tel örgüleri görmek, alışmadığım için, beni çok yadırgattı. Berlin'de görürdük eskiden böyle şeyler, şimdi burada görüyoruz. İnşallah ileride böyle şeyler olmaz çünkü bu adanın halkı, ister Türk, ister Rum kökenli olsun, Kıbrıslıların çocuklarıyla birlikte mutlu, zengin, mürreffeh bir yaşama layıktırlar diye düşünüyorum.
"Şarkılar cevabı verir"
Kıbrıs Türk basınında bazı köşe yazarları sizi,adaya Güney'den giriş yaparak "Barışa değil Rumun uzlaşmazlığına hizmet etmekle" şeklinde suçladı.
Ben bunları görmedim ama ben pek de haklı görmüyorum. Çünkü mesele burada bir konser vermektir. Bu bir yeşil hat konseri olacaktı, ben bunun üzerinde çok durdum. Ama bana kesinlikle müzakereleri ve yazışmaları gösterdiler. İki saat boyunca Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileriyle bu tartışılmış, çok büyük bir kitle geleceği için bunun güvenliğinin sağlanamayacağını söyledikleri için bu olamadı.
Güvenlik çok önemlidir bu gibi konserlerde biliyorsunuz. Güvenlik sağlanamayacağını söyledikleri için bu yeşil hatta olamadı, yeşil hatta çok yakın bir yerde oluyor ve buna en güzel cevabı orada toplanan halk verir. Yani ben o köşe yazarlarının bu görüşlerinin doğru olduğunu düşünmüyorum eğer doğru olursa burada hiçbir Türk izleyici olmaz.
"CHP kitle partisidir"
Siz aynı zamanda CHP milletvekilisiniz. Geçmişte, sizin CHP'nin Kıbrıs politikasından farklı görüşleriniz vardı. Siz kuzeydeki muhalefeti destekliyorsunuz. Bu sizin partinizin içinde herhangi bir çatışmaya neden oluyor mu?
Hayır, zannetmem. CHP büyük bir kitle partisidir. Bunun içinde çeşitli görüşlerin olması normaldir. Benim bu konudaki görüşlerim bellidir, hayatım bunun kanıtıdır. Bu Türk-Yunan dostluğuna ve Kıbrıs'taki barışa yıllarını vermiş bir insan olarak ben bu çalışmalarıma devam ediyorum ve bunlardan dolayı da parti içinde herhangi bir çelişki olmuyor. Ben açıkça fikirlerimi ifade ediyorum, bu da CHP içinde demokrasinin varlığını gösteriyor.
AKP hükümetinin Kıbrıs konusuna yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) bu konuya yaklaşımını diğer konulara yaklaşımı gibi buluyorum. Çok net bir tavır sergilemiyorlar. Bir takım istekler belirtiyorlar, bir takım öne çıkan davranışlar yapıyorlar, sonra belli odaklar tarafından uyarılıyorlar mı artık ne oluyorsa, geri adım atıyorlar. Sonra biraz daha ileri gitmek istiyorlar, sonra gene geri adım atıyorlar. Belki de bu mehter alışkanlığından geliyor.
Cumhurbaşkanı Denktaş'ın Kıbrıs konusundaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben burada politikacı olarak bulunmuyorum ve Kıbrıs politikasının bütün detaylarını, ayrıntılarını tartışabilecek bir insan da değilim. Ben gelen bir konsept içinde, bugüne kadar hep yaptığımız gibi, insanlar arasında sorunlar bulunabileceğini ama bu sorunların sonsuza kadar sürmeyeceğini, iki tarafın da acı çekmemesi için barışçı çözümlere doğru adım atılması gerektiğini düşünüyorum.
Kıbrıs'ta bu adım niye atılamaz, anlayamam... Çünkü iki Almanya birleşti, koskoca iki kutuplu dünyada Sovyetler Birliği'nden sonra Rusya ile Amerika birbirine yakınlaşıyor da buradaki birbirine benzeyen, yüzüne baktığınız zaman kim olduğunu ayıramadığınız iki halk niye yaklaşamıyor. Mesela doktorlar çok güzel bir çalışma ile lösemili çocuklar için kan toplamışlar. Bu kan toplandığı zaman siz ayırabilir misiniz, bu Rum kanı bu Türk kanı diye. Bir tüpte bir kan vereyim hadi ayırın bakayım kimin kanı bu... Onun için artık bunlar dünyanın eski öfkeleridir, eski kavgalarıdır. Bunları aşmak gerekiyor.
AB yolunda Kıbrıs'ı Türkiye'nin önünde engel olarak görüyor musunuz? Ayrıca Mayıs 2004 tarihine kadar ne yapılmalıdır?
Bence çok önemli tabii. Türkiye'nin Aralık 2004'de müzakere takvimi alabilmesi için Kıbrıs'ta bir barış olması çok önemli. Benim Kıbrıs'ta barış istememin başlıca nedeni buradaki insanlar içindir, ama elbette Türkiye'yi çok seven, Türkiye'nin sanatçısı olarak kendi ülkem açısından da istiyorum bunu. Türkiye olarak da Kıbrıs sorununu aşmamız gerekiyor. Çünkü Annan Planı şu ya da bu şekilde bir müzakere masasına yatırılsaydı bu Loizidu davasından doğan ve Türkiye'nin önüne 25-30 milyar dolar olarak çıkabilecek olan cezalardan da kurtulacaktık. Türkiye böyle bir çözümsüzlükle, AB'ye girmeyerek, arkasından AİHM'de tekrar tekrar mahkum olarak, 25-30 milyar dolar ödemeye mahkum olacak olursa yazık değil mi?
Tekrar müziğe dönersek, uzun zamandır albüm çalışmanız olmadı. Yakın gelecekte bu tarz bir çalışmanız olacak mı?
Benim müzikal geçmişim epeyce uzun yıllara dayanıyor. Benim 30'uncu yılım bu. Şimdi geçmiş çalışmaları derliyoruz, topluyoruz. Ada Müzik Şirketi benim bütün eserlerimi yayınlıyor. Yakında benim şarkılarımı söylemiş olan Türk şarkıcıların, Türk yorumcularının yorumlarından oluşan bir albüm yayınlanacak.
Albümde, Zeki Müren'den, Sezen Aksu'ya kadar şarkılarımı söylemiş şarkıcılar olacak. Arkasından şarkılarımı dünyada söyleyenler, İspanya, İtalya, Japonya, Hollanda, Amerika'da söyleyenlerin toparlandığı çıkacak. Kitap yazıyorum biliyorsunuz, son "Mutluluk" çıktı. Bu arada ben yeni beste yapmıyorum. Ama bu çalışmalar tamamlandıktan sonra yapacağım.
"Kardeşin duymaz eloğlu duyar"
Kıbrıs sorununu şarkılarınızdan biriyle tanımlamak isteseniz bu hangisi olurdu ve şu anda adadaki durumu nasıl anlatırdınız?
Kuzey Kıbrıs'ta beni suçlar nitelikte yayımlanan yazılardan sonra şunu söylemek isterim, "Kardeşin duymaz eloğlu duyar"(NK/BB)