BGST Kardeş Türküler projesi 30 Haziran akşamı Kuruçeşme Arena’da, “İstanbul’u anlatmak, İstanbul’u söylemek ve İstanbul’da halkların kardeşliğini bir kez daha şarkılarla yaşatmak için”, Filistinli sanatçı Reem Kelani ve Türkiyeli Ermeni müzisyen Arto Tunçboyacıyan ile birlikte seyirci karşısına çıkıyor
Gösterinin amacı, yaşadığımız toprakların şarkı ve danslarını birlikte sergileyerek Filistin’den Ermenistan’a, Anadolu’dan Mezopotamya’ya, Karadeniz’den Trakya’ya halkların tüm farklılıkları ve ortaklıklarıyla “bir arada yaşama isteği”ni görünür kılmak.
Gösterinin ilk bölümünde, kimliklerin, inançların ve geleneklerin buluşma ve birlikte yaşama mekânı olan İstanbul sahneye taşınacak ve İstanbul’un “gelenleri” ile “gidenleri”, müziğin ve dansın diliyle resmedilecek. Rum, Ermeni, Türk, Çingene, Kürt ve Karadeniz kültürlerinden beslenen bestelerin ve özgün şarkıların yer alacağı bu bölümde dansların dili de kentteki çeşitliliği yansıtacak.
Karadeniz’den Yunanistan’a
İkinci bölümde ise, Kardeş Türküler’in 15 yılı aşan müzikal yolculuğu boyunca oluşturduğu repertuardan seçilen şarkılar, danslar eşliğinde seslendiriliyor.
Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nden (BÜFK) dansçı ve müzisyenler, Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’ndan (BÜO) sahne üstü ve sahne arkası destekçileri, Karadeniz müzikleri üzerine çalışmalar yapan Helesa grubundan müzisyenler, Antropia Yunan Dansları Topluluğu’ndan dansçılar ve bireysel katılım gösteren birçok sanatçı projede bir araya geliyor.
İki önemli konuk sanatçı
Anadolu Ermeni müziği ile Batılı müzik formlarını harmanlayarak yaptığı bestelerle bilinen Tunçboyacıyan ve Filistin geleneksel halk müziğinden beslenerek yaptığı caz tandanslı müziklerle tanınan Kelani bu yılki konuklar.
Anne tarafından Osmanlı zamanlarından beri Türkiye ile güçlü bağları olan Kelani için, İstanbul’da Kardeş Türküler’le aynı sahneyi paylaşmak, çemberin tamamlanması anlamına geliyor.
Kelani; Kardeş Türküler’le bu buluşmayı “yol boyunca topladıkları sayısız hikâyeyi taşıyan iki karavanın karşılaşması” olarak nitelendiren arkadaşı Osman Kavala’nın şu ifadelerinin önemli olduğunu belirtiyor: “Bu hikâyeler, varlıkları ellerinden alınanların ve susturulanları n hafıza ve umudun gücüyle anlatılan hikâyeleri. Karavanlar beraber ilerledikçe hikâyeler de katlanıyor.”
Tunçboyacıyan, şu anda kökleri Ermeni ve Anadolu geleneksel müziğinde yatan ve bugünün sounduyla harmanlanan orkestra, “The Armenian Navy Band”le (Ermenistan Denizci Orkestrası) çalışıyor. Bu proje, başta etnik ve çağdaş Ermeni müziği olmakla birlikte, Erivan’da farklı müzik deneyimlerinden gelen genç Ermeni müzisyenlerle bir buluşmaydı ve 1998 yılında doğdu.
“Müzik benim hayatımın sesi. Kimseyi yönlendirmek gibi bir niyetim yok. Bunu insanların kendi hayal gücüne bırakıyorum. İfade etmeye çalıştığım şey; aşk, saygı ve dürüstlük.” (UB/EÜ)