PKK yöneticilerinden Murat Karayılan tüm toplumun çözüme ikna edilmesinde kendi eksiklerinin yanı sıra Türkiye sol hareketinin Kürt mücadelesine uzak durmasının da payı olduğunu söyledi. Sosyalist hareketten bianet'e konuşan isimler arasında bu eleştiride haklılık payı olduğunu düşünenler de var, eleştirinin çok gerçekçi olmadığını söyleyenler de...
Karayılan, Radikal'den Ertuğrul Mavioğlu'na verdiği röportajda "Kuşkusuz Türkiye halkına karşı sorumluluklarımız vardır. Kendimizi onlara tanıtma, onurunu alma gibi bir siyasi anlayışımız vardır. Bizim bu konuda yeterli olduğumuzu söyleyemem. Ama bu konuda esasen sorumlu bir kesim daha var; Türkiye sol hareketi" dedi.
"Şovenizm toplumsal bir reflekse dönüştü. Kürt hareketi zamanla toplumsallaştı. Sol ise uzak durdu. Kürt hareketi ile birlikte görülse,Türk toplumundan tecrit olacağını düşündü. Kürt hareketiyle arasına mesafe koydu. Türk solunun mesafe koyma tavrı, onu da toplumdan uzaklaştırdı."
Birdal: Sol dayanışmada çekingen kaldı
Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) başkanıyken 2007 seçimlerinde sosyalistler ve Kürt hareketinin "ortak aday" kampanyasıyla Meclise giren ve halen Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) milletvekili olan Akın Birdal, solun enternasyonalist olmasına karşın "yanı başındaki Kürt halkıyla dayanışmada mahçubiyet gösterdiğini" söyledi.
"Nedeni de bizim solu biraz kazıdığınızda ince bir milliyetçilikle karşılaşılması. İkincisi de, Kürtlerle dayanışmanın riskleri olması. Acımasız, militer bir merkezi otoriteyle karşı karşıyaydık; o yüzden bu çekingenlik yaşandı. Fakat bu durum tüm sosyalist çevreler için geçerli değil."
Son "Devrimci Karargah" tutuklamalarını hatırlatan Birdal hedef alınan sosyalist örgütlerin boykot cephesinde yer almasının ve Kürt siyasi hareketiyle buluşmayı esas almalarının bunda payı olduğunu vurguladı. 12 Eylül'ün ardından solun kazanımlarının yok edildiğini söyleyen Birdal dünyanın da dönüştüğünü ve sosyalistler açısından Kürtlerle dayanışmanın kaçınılmaz hale geldiğini belirtti.
"Ama kendi mahallemizde kalmayı tercih ettik. Oysa farklılıklara rağmen emek, özgürlük, adalet, hukukun üstünlüğü değerleri etrafında buluşabilmeliyiz."
Kürkçü: Bu tavırla çözüme katkı olmaz
Sosyalist Gelecek sözcüsü Ertuğrul Kürkçü de eleştiride haklılık payı görüyor. "Türkiye sosyalist hareketinin ana gövdesini oluşturan; emek ve kitle örgütlerinde merkezi yer tutan yapılar Kürt sorununda açık bir tavır almaktan hala çekiniyor."
Kürkçü "Hatta bunu 'Kürtlerin arkasına saklanmak' diye niteleyerek meşrulaştırmaya çalışıyor. Bu tavrı sürdürdükleri sürece çözüm sürecine katkı sunmaları da mümkün olmayacak" dedi.
Taş: Sorun PKK'nin eylem çizgisi
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) başkanı Alper Taş ise "Solun eksikleri olsa da asıl olarak PKK'nin izlediği eylem çizgisinin iki halkın birlikte yaşamasının önüne engel çıkardığını" belirtti. "Silahlı mücadele Kürtlere özgürlük getirdi ama batıda şovenizmin gelişmesine, solun daha önce güçlü olduğu yerlerde faşizmin yükselmesine yol açtı".
Taş, sorunun "eşitsiz gelişme"den de kaynaklandığını vurguladı. "Sol 12 Eylül'e karşı direnişi örgütlerken bütün fiziki ve örgütsel varlığını yitirdi. Darbeyi geri çekilerek karşılayan Kürt hareketiyse 1984'te bir çıkış yaptı."
Solun 60'lardan bu yana -zaman zaman özdeşleşme eleştirilerine karşı koyarak ve bedel ödeyerek- Kürt hareketinin demokratik taleplerini sahiplendiğini vurgulayan Taş, bugün bunu yaygınlaştırabilecek toplumsallığı yitirdiğini ekledi.
"Soruna PKK'nin yanlış eylem çizgisi yol açıyor."
Tüzel: Sol bir değil
Emek Partisi (EMEP) başkanı Levent Tüzel de sosyalistlerin Kürt halkının mücadelesini benimseyerek ortak bir çaba içinde olduğunu söyledi; fakat işçi sınıfıyla bu ihtiyacı paylaşmak ve oradaki şoven duyguların kırılması için çalışmak açısından, gücünün kısıtlılığı nedeniyle beklenen etkiyi yapamamış olabileceğini belirtti.
Bununla birlikte "sol"un tek vücut olmadığını, kendine "liberal", "ulusalcı" diyen; "Kürtleri düşman gören" solcuların da bulunduğunu belirten Tüzel bir genelleme yapılamayacağını ekledi.
"Fakat kendim ve partim adına, işçi sınıfının birliği için mücadele eden güçlerin [Karayılan'ın bahsettiği] anlamda geri kaldığını düşünmüyorum." (EÜ)