Anayasa Mahkemesi'nin "Erdoğan'ın genel başkan olmadığı" kararını "bir tespit" olarak değerlendiren ve "ileriye dönük işletilmesi gerektiğini" vurgulayan Üskül, "kararın geriye doğru yürütülmesi halinde" 3 Kasım seçimlerinin de tartışmalı hale geleceğine" dikkat çekiyor.
Üskül, "durumun normalleşmesi, Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu'nun olası itirazının engellenmesi ve 3 Kasım seçimlerinin tartışmalı hale gelmemesi" için Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) Siirt seçimlerini "3 Kasım seçimlerinin devamı olarak" nitelendirmek yerine "ara seçim" kararı vermesini istiyor.
YSK'nın Siirt'te ara seçim yapılmaması kararını ise, "DEHAP'ın milletvekili çıkarması istenmiyor olabilir" diye yorumlayan Üskül, Bianet'in sorularını yanıtladı:
"Anayasa Mahkemesi'nin erteleme kararı yanlıştı"
Anayasa Mahkemesi'nin Recep Tayyip Erdoğan'ın "zaten AKP genel başkanı olmadığı" şeklindeki kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Anayasa Mahkemesi'nin dün verdiği karar gecikmiş bir karardır.
Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ilk kez Anayasa Mahkemesi'ne başvurduğunda, Anayasa Mahkemesi Recep Tayyip Erdoğan'ın kurucu olamayacağına karar verirken, genel başkanlığı yürütemeyeceğine de karar vermeliydi.
Kurucu olamayan, partili olamayan bir kişinin o partinin genel başkanı olması hukuken de mümkün değildi.
Ancak, Anayasa Mahkemesi Erdoğan'ın kurucu olamayacağına karar verip bu konuda partiye ihtar verdi. İhtar kararının yerine getirilmesi için altı aylık bir süre var idi. Bu durumda, Erdoğan'ın bu süre içinde genel başkanlığı yürütebileceği sonucu ortaya çıktı.
Recep Tayyip Erdoğan, altı ayın sonunda kuruculuktan ayrıldı ama, genel başkanlığı bırakmadı. Bu tabii, biraz tuhaftı. Başsavcı Kanadoğlu da haklı olarak yeniden Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
Anayasa Mahkemesi, bu başvuru üzerine de hemen bir karar almadı, kararını erteledi. Ben, bu ertelemeyi doğru bulmuyorum ki, dün açıkladığı karardan sonra ertelemeyi kabul etmek hiç mümkün değil. Anayasa Mahkemesi, "Erdoğan zaten genel başkan değildi" diyor.
Anayasa Mahkemesi neden bu kararı erteledi?
Bunu seçimle açıklamak lazım. O kararı seçimin öncesinde verseydi, Recep Tayyip Erdoğan genel başkan olarak oy pusulalarında yer almayacaktı. Belki de, seçim sürecinde bir kargaşaya yer vermemek için ertelemiştir...
Anayasa Mahkemesi'nin böyle bir kaygıyla hareket etmesi doğru mudur?
Anayasa Mahkemesi böyle hukukilik dışında gerekçelerle karar verirse, sakıncalar yaratır. Anayasa Mahkemeleri'nin karar gerekçeleri ancak hukukilik olabilir, ihtiyaca cevap vermek noktasında konuları incelemez Anayasa Mahkemesi.
"Karar, ileriye dönük işletilmeli"
Recep Tayyip Erdoğan, bugün yeniden genel başkanlığa seçildi. Anayasa Mahkemesi'nin kararı nasıl değerlendirilecek? Sonuçları neler olabilir? 3 Kasım seçimlerinin iptali gündeme gelebilir mi?
Bu karar geriye yürürse, kararın geriye yürüyebileceği kabul edilirse, çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalırız, 3 Kasım seçimleri tartışmalı hale gelir. Ama, bence böyle bir tartışmaya yer yoktur.
Çünkü, Anayasa Mahkemesi bir tespit yapmıştır ve bu tespitin ileriye yönelik geçerli olması hukukun genel ilkeleri bakımından doğru olur.
Erdoğan'ın o tarihte zaten genel başkan olmadığını yeni öğrendik, o gün bilmiyorduk ki. O gün verilmiş bir mahkeme kararı yoktu ortada. O nedenle başsavcı Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) Erdoğan'ın adını bildirdi, YSK da onu genel başkan olarak kabul edip oy pusulasına adını açtı. "Erdoğan zaten genel başkan değildi" deyip bütün bunların yanlışlığını ileri sürerseniz, o zaman 3 Kasım seçimlerini yenilemek gerekir.
Erdoğan, Siirt seçimlerinde aday olabilecek mi?
Siirt seçimleriyle ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın sorun çıkartabileceği kanaatindeyim.
Nedeni şu, Yüksek Seçim Kurulu, Siirt seçiminin 3 Kasım seçiminin devamı olduğunu karar altına aldı. Bence bu karar da yanlıştır. Çünkü, orada yapılacak seçim yeni bir seçimdir. 3 Kasım seçiminin devamı değildir.
Bu nedenle de Siirt'te hem barajın uygulanmaması hem de adayların yeni baştan belirlenmesi gerekirdi. Yani, dileyen tüm siyasi partilerin seçime katılabilmesi ve Siirt'te aldıkları oy dikkate alınarak milletvekilliklerinin dağıtılması gerekirdi.
Bu yapılmadı, "Siirt'teki seçim 3 Kasım seçiminin devamıdır" denildi. Siirt seçimi, 3 Kasım seçiminin devamı ise; 3 Kasım seçiminde Recep Tayyip Erdoğan Genel başkan değilse, adı oy pusulularına yazılamaz ise, ve Erdoğan ancak bugün genel başkan oldu ise, Siirt seçiminde nasıl adı yazılacak genel başkan olarak?
Ben kararın geriye yürüyeceğini kabul etmiyorum ama, yürütenler var... Kararı geriye yürütürseniz şu sonuca varırsınız: Erdoğan 3 Kasım seçimlerinde genel başkan değildi, o zaman adı seçim pusulalarına yazılamazdı ve şimdi de yazılamaz.
"Siirt'te ara seçim yapılmalı"
Sizce olması gereken nedir?
Bana göre, Anayasa değişti. Anayasa değişikliğine göre, bir seçim çevresinde ya da bir ilde bütün milletvekillikleri boşalırsa orada ara seçim yapılır. Siirt'te seçim iptali ile bütün milletvekillikleri boşaldığına göre, orada da ara seçim yapılması gerekir.
Ancak Yüksek Seçim Kurulu, bu anayasa değişikliğini de dikkate almadı. Siirt'te bir ara seçim kararı almak yerine seçimlerin yenilenmesine ve 3 Kasım seçimlerinin devamı niteliğinde bir seçim yapılmasına karar verdi.
YSK neden ara seçim kararı almıyor?
Bunu anlamak mümkün değil. Yanlışlık üstüne yanlışlık devam ediyor. Ara seçim yapılırsa, isteyen bütün siyasi partiler seçime girebilecek, yeniden adaylar belirlenecek ve asıl önemlisi, 3 Kasım seçimlerindeki baraj uygulanmayacak.
Buna bağlı olarak Demokratik Halk Partisi (DEHAP) da seçime girebilecek. Muhtemelen, DEHAP'ın ara seçimi kazanması istenmediği için ara seçim yapılmıyor.
Oysa, ara seçim kararı alınırsa, Erdoğan'ın tartışmalı durumu ortadan kalkmış olacak. YSK halen bu kararı verebilir, vermelidir de...
YSK böyle bir karar alırsa, Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu'nun muhtemel itirazı da artık dayanaksız kalır. Bu Anayasa'ya uygun olur, Anayasa ve yasalar da Recep Tayyip Erdoğan'ın milletvekili olmasının önündeki engelleri ortadan kaldırdığına göre, tartışılacak bir şey kalmaz ortada, durum normalleşir.
Durumu en kısa zamanda normalleştirmekte yarar vardır. AKP büyük bir çoğunlukla iktidardadır ama, genel başkanı hiçbir sorumluluk üstlenmeden ikinci bir başbakan gibi davranabilmektedir. Bu da normal değildir, bunu da normalleştirmek gerekir. (BB/NK)