İstanbul'da, 2001 yılında gözaltına alınan kişi sayısı ile İstanbul Barosu CMUK Uygulama Servisi'ne avukat tayin etme talebiyle karakollardan yapılan başvuru sayısı arasındaki uçurum, kişi hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini ortaya koydu.
"Huzur" adı verilen ve "polisin başarısı" olarak basına yansıyan operasyonlarda yıl içinde on binlerce insanın gözaltına alındığı İstanbul'da; 2001'de karakollardan CMUK Uygulama Servisi'ne avukat talep etme amacıyla yapılan başvuru sayısı 13 bin 307. Bu sayı savcılık aşamasında ise 14 bin 187 kişi oldu.
Yasal zorunluluk
CMUK'un 135'inci maddesi, gözaltı ya da başka bir nedenle, karakol, savcılık ve mahkemelerde kişinin, "Avukat tayin etme hakkının bulunduğu, avukat tayin edebilecek durumda değilse baro tarafından tayin edilecek bir avukat isteminde bulunabileceğini düzenliyor. Yine yasa uyarınca kişilerin hukuki yardımdan yararlanabileceği, isterse vekaletname aranmaksızın avukatın ifade veya sorguda hazır bulunacağı ve yakınların istediğine yakalandığını duyurabileceği" hükmü düzenleniyor.
CMUK'un 138'inci maddesi ise avukat atama görevini barolara veriyor.
Keyfi gözaltılar
Ancak CMUK Uygulama Servisi'nin 2001 yılı verilerinde, polisin usule aykırı olarak yakalama yetkisini kullanması sıklıkla rastlanılan bir durum olarak göze çarptı.
Yıl içinde çeşitli yaş gruplarından 13 bin 307 kişinin gözaltına alındığı CMUK Servisi'ne bildirilerek müdafi istendiği belirtilirken bu rakam savcılık aşamasında 14 bin 187 olarak yansıdı. Bu göz altılardan sorgu hakimliğine sevk edilenlerin sayısı ise 3 bin 407 kişi oldu.
Yani, 10 bin 780 kişi savcılık sorgusundan sonra serbest bırakılmış oldu.
CMUK ihlali
CMUK'un 128. maddesi ile yakalamadan sonraki 24 saat içinde şüphelinin en yakın yargıç karşısına çıkarılması öngörülmesine rağmen; 2001 yılı değerlendirmesinde gözaltına alınanlarla ilgili ancak mahkemeye sevk edilecekleri sırada ya da savcılıktan ek gözetim izni talep edileceği sırada savcılıklara bilgi verildiği ortaya çıktı. Yine CMUK 128. madde uyarınca, bazı hallerde yakalamadan sonraki 24 saati aşan süreler için de gözaltı durumunun sürdürülebilmesi amacıyla savcılığa başvuran polisin gözaltı süresinin uzatılması talebine hep olumlu yanıt aldığı da gözlendi.
AİHS ihlali
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) gereğince gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin kararların evrak üzerinden değil, hakkında işlem yapılacak olan kişinin adliyeye sevk edilerek dinlenmesinden sonra verilmesi gerekmesine karşın; CMUK'un 128. maddesi gözaltı süresinin uzatılıp uzatılmaması kararını sanığı hakim karşısına çıkarmaksızın evrak üzerinden verilmesini de öngörüyor.
Çocuklar hep mağdur
CMUK Servisi raporunun en önemli kısmı ise 18 yaş altı kişilerle ilgili yasal mevzuata uyulmaması oldu. Yıl içinde 18 yaş altı grup için savcılıklardan 10 bin 789 kişi için baroya müdafii tayininde bulunulurken, bu yaş grubu için karakollardan gelen başvuru sayısı ise 7 bin 809.
Yani, 18 yaş altındaki 2 bin 980 çocuk, yasalara aykırı bir şekilde kimlik tespiti yapılıp ifadesi alındıktan sonra savcılığa sevk edildi. CMUK verilerine göre 2001'de 12 yaşından küçük 391 çocuk, 12-15 yaş arası 2 bin 635 çocuk, 15-18 yaş arası 4 bin 783 çocuk için karakollardan müdafii tayini için başvuru yapıldı. Bu sayı, savcılıklarda ise 12 yaşından küçükler için 452, 12-15 yaş arası 4 bin 72, 15-18 yaş arası 6 bin 265 kişi oldu.
'Polis suç işliyor'
Baronun CMUK Servisi yöneticisi Avukat Metin Iriz bu yapılanın yasalara açıkça aykırılık taşıdığını belirterek polisin TCK'nin 240. maddesi uyarınca 'görevi kötüye kullanma' suçundan yargılaması gerektiğini söyledi. Baro'nun elde ettiği verilerin genel göz altıların yüzde 3'ünü oluşturduğunu savunan Iriz şunu söyledi:
"Bugüne dek yapılan huzur operasyonlarında binlerce kişi gözaltına alındı. Ancak şu güne dek bu operasyonlarda gözaltına alınanlar için bir tek kez CMUK Servisi'nden avukat istenmedi. Polisin böyle bir kültürü ya da yasaya uymak gibi bir alışkanlığı yok. Halbuki AİHM bu durumu işkence olarak düzenliyor."
'Denetimi DDK yapsın'
Genel uygulamalarda herkesin 'şüpheli' sıfatıyla gözaltına alınabildiğini ve bu durumun haksız göz altıya girdiğini vurgulayan Iriz, "Böyle durumlara karşı yasal mevzuat yetersiz. İlginç olacak ama ben Devlet Denetleme Kurumu'nun soruşturma açmasını istiyorum. Bu hususta incelemeyi DDK yapsın. Yasal olarak onların görev alanına giriyor zaten. Aslında Adalet ve İçişleri Bakanlığı'nın sorumluluğunda ancak, açık söyleyeyim kimi kime şikayet edeceksiniz " dedi. (NU)