Karaburun bu yıl “Ütopyalar Toplantısı”nın 14.’süne, “Düzensiz Sistemler: Teori ve Uygulamalar Çalışma Grubu”nun düzenlediği ulusal Sempozyumun 7.’sine, en son olarak da 7-9 Eylül tarihlerinde “2. Bilim Kongresi”ne ev sahipliği yaptı.
İşte bu “istikrar” nedeniyle Belediye Başkanı H.Serdar Yasa böyle bir iddiada bulunuyor.
Karaburun 2. Bilim Kongresi’ni çeşitli üniversitelerden bir grup genç bilim insanı, asıl olarak kendi çabaları ve İzmir, Mordoğan, Karaburun Belediyesi, Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), Birleşik Metal İşçileri Sendikası (Birleşik Metal İş Sendikası), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) gibi çeşitli örgütlerinde sağladığı “küçük ama anlamlı” desteklerle düzenlediler.
Alışılageldiği üzere katılımcısından herhangi bir ücret istemeden ve olabildiğince bilimin, bilim üretme ve öğretmenin alternatif boyutları göz önüne alınarak gerçekleştirildi bu kongre.
Üç farklı mekanda yapılan toplam 14 oturumda 120’ye yakın bilim insanı ve konuşmacının katıldığı kongreyi 250’nin üzerinde kişinin izlediği gözlendi. Heyecanlı, coşkun, doyurucu ve anlamlı tartışmalar yapıldı.
Her yer kongre mekanı
Karaburun’un hemen hemen her yeri bilimin ve kongrenin mekanı oldu. Örneğin katılımcılar ve bilim insanları her öğlen Karaburun merkezindeki meydandaki açık hava parkında buluştular.
Bu buluşma sırasında da Karaburunlu ev kadınlarının kurduğu bir kooperatifin imeceyle yaptığı yemekleri yediler ve tartışmalarını yine sürdürdüler.
Bir anlamda bilimin gerçekten de “sokaklara taştığı” bir şenlik gibiydi kongre. Tüm bunlar onu başka kongrelerden “farklı ve özgün” kılıyordu.
Bilime inanan başkan
Belediye başkanı Yasa bir bilim insanı değil. “Alışılageldik politikacılar”dan çok kongrenin genç düzenleyici ve katılımcılarından birisi gibi. Neredeyse her oturumda bulundu. Onun kongre açılışında söylediği “Biz belediye olarak bilime inanıyor ve bilimselliği temel alıyoruz” şeklindeki sözleri, topluma yönelik hizmet veren bir kurum olarak belediyelerin de “bilimi yaşama kılavuz” etme düşüncesini yansıtıyordu.
O Karaburun’un Türkiye ve dünyaya tanıtımının da bu yolla olacağını düşünüyordu. Başka yerlerde gözlemlenen günü birlik kazancın ve her türlü rantın öne çıkarıldığı bir turizm hedefinin yerine belirlediği hedefti bu bir anlamda.
Amaç “itiraz etmek”
Karaburun “Şeyh Bedrettin’in Mekanı” olarak kabul ediliyor. Onun isyanının simgelerinden birisi olagelmiş. İsyanla özdeşleşen bu coğrafyada bilim kongresi düzenleyicileri de “Donkişot ve yel değirmenlerini” kendilerine simge olarak seçmişler ve bunu bir anlamda mevcut sisteme itirazlarının ifadesi olarak seçmişler.
Kongreyi düzenleyenler “bilimsel üretim süreci: toplumsal ve kurumsal biçimleri” alt başlığıyla ifade ettikleri ikinci bilim kongresinin amacını ortaya koyarken yaptıkları saptamalar da bunu gösteriyor:
“Kapitalist küreselleşmenin yaşamın her alanına kendi mantığını dayatmaya çalıştığı bir dönemde bilimin ve bilimcinin yerinin/rolünün tartışılması gerektiğine inanıyoruz.
Günümüz egemen bilim paradigması, sosyal bilimlerden doğa bilimlerine, bilimin sınıflar üstü olduğunu öne sürerek ‘piyasa endeksli bilim’ anlayışını yüceltiyor.
Bu bilim anlayışının bilimciyi "nesnellik, "değer yargılarından ve ideolojilerden arınmışlık" söylemiyle korunan bir konumda hapsederek, ele aldığı araştırma nesnesine yabancılaştırdığını düşünüyoruz.
Yine bu anlayışın doğrudan bir sonucu olan "uzmanlaşmanın"; bilimcinin topluma ve doğaya karşı sorumluluğunu zedelediğini, nerede çalışıyorsa çalışsın nelerin ve hangi gerçekliğin peşinde olduğunu unutturduğunu, onu yalnız ve yalıtılmış kıldığını gözlemliyoruz. Dolayısıyla, araştırma konularının da ‘insandan ve toplumdan kopmuş teknik bilginin üretilmesine hizmet edecek biçimde daraltıldığını’ görüyoruz.”
Bilimin halkla bütünleşmesi
Böyle bir saptamanın doğal sonucu ise “itiraz etmek ve birlikte tartışmak”tı kuşkusuz.
2. Bilim Kongresi’nde de ağırlıkla bu yapıldı. O kadar ki konuyu yalnız bilim insanları değil, ama yaşamda bilimin söylediklerine ve ürettiklerine gereksinimi olanları da katarak tartıştılar. Tartışma “bilim insanının geri kalanlara bilginin egemenliğini kullanarak” tahakküm etmediği bir ortamda gerçekleştirildi.
Bu bağlamda “sokağın bilgisi deneyimler” başlıklı oturumda konuşanlar, Finike Pazarcı Esnafı Dayanışma Derneği, Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikası, İzmir Bademler Köyü Tarımsal ve Kültürel Kalkınma Derneği gibi doğrudan halkın kendi istem ve iradesiyle kendi kendine oluşturduğu örgütlerden geliyorlardı.
Onlar kendi deneyimlerini hem kongre katılımcılarına hem de onların arasındaki bilim insanlarına anlattılar. Dahası bir adım daha ileri giderek sizin “bilim diye ürettiklerinizi biz anlamıyoruz, dolayısıyla sorunlarımızın çözümünde yararlanamıyoruz” diyerek ilişki ve işbirliği talebini dile getirdiler.
Önemli başlıklar
Kuşkusuz yalnız bunlar söz konusu değildi 2. Bilim Kongresi’nde. Sağlık ve tıp biliminin, eğitim bilimlerinin ayrıca ve değişik boyutlarıyla tartışıldığı oturumların yanında, Kapital’in yazılışının 140. yılı nedeniyle düzenlenen “Bugünü Marx’la anlamak” başlıklı özel oturumda da ekonomi politiğin, dolayısıyla küreselleşmiş kapitalizmin temel dinamikleri, Korkut Boratav, Nail Satlıgan, Ahmet Tonak, İşaya Üşür gibi bu alanın en önde gelen bilim insanları ve uzmanlarınca ele alındı.
Sonuçta amaçlanana bir anlamda ulaşıldı. Demek ki “bilim yalnız adına üniversite denilen akademik yapıların içinde, parayı veren küresel kapitalizmin rantını elde eden şirketlerin istek ve gereksinimleri doğrultusunda yapılmayabilir” denildi ve bunların tartışıldığı bilimsel etkinlikler de “doğrudan halkın katılımı ve onunla birlikte” dayanışma içinde yapılabileceği gösterildi.
Oraya gidenler katılanlar yalnız bir inanç ve güvençle ayrılmadılar oradan. Aynı zamanda bir etkileşimin “kurumsallaşması” sürecine de katkıda bulundular. 3. Kongrenin hazırlıklarının daha bu haftadan başlayacağını belirtmek çok büyük bir iddia olmayacaktır.
7-9 Eylül’de orada olmayan ama bu kongreyi merak eden, başta bilim insanları olmak üzere tüm ilgi duyanlar kongrenin resmi internet sitesini hemen incelemeli, kongrenin çıkış noktasını, amaç ve kapsamını, ayıca ele alınan diğer başlıklarla konuşmacılarını öğrenmeliler.
Belirli aralıklarla da bu siteye ulaşarak ve orada yapılan sunumların metinlerini almalı ve bilimin toplumla bütünleşmesi sürecini daha ileri boyutlara taşıyacak yeni kongrelere katkıda bulunmalılar.
Çünkü kongreyi düzenleyenlerin daveti şöyle: “Kongremizin özneleri olarak yalnızca akademik bilimcileri de görmüyoruz. Üniversite dışına itilmiş ya da zaten dışında örgütlenmiş, gerçeğin peşindeki tüm araştırmacılar ve tarihsel-toplumsal gerçekliğin araştırılması, görünür kılınması yolunda çaba gösteren herkes davetlimizdir.” (MS/NZ)