Beş gün süren kongrede 30 oturumda 170 akademisyen, 125 başlık altında sunum yaptı. Film gösterimleri ve atölye çalışmaları gerçekleştirildi. Bütün sunumlar/makaleler kongrenin bitmesinin ardından kongrenin sitesine eklendi.
Mordoğan'da kongrenin kapanış oturumu "Kapitalizm kıskacında anayasa tartışması" teması ile yapıldı. Başkanlığını Tülin Öngen'in yaptığı oturumda akademisyenler yerine mücadelenin içerisinden insanlar vardı.
"Yasalara ve hükümetlere (zulme) karşı direnme, anayasal bir hak olarak tasarlanabilir mi?" başlıklı bir sunum yapan Selçuk Kozağaçlı şöyle dedi:
"Anayasaya dair siyasal taleplerini zor yoluyla kabul ettiren burjuvazi, anayasal taleplerle sokağa çıkanlara meselenin bir hukuki mesele olduğunu kabul ettirmeye çalışır. Anayasayı ve siyasal talepleri, siyasal alanının dışına itince ortada sadece profesyonel hukukçular kalır. O sebeple sokak eylemleri bile cezaya tabii tutulmaktadır. Siyasal şiddetin kovulması direnme hakkının, mücadelenin ortadan kaldırılması anlamına geliyor. O sebeple anayasal talepleri parlamentodan değil sokaktan seslendirmek gerekir. 'Zulme karşı direnme hakkını' anayasaya bir cümle halinde yazmak yerine direnmek gerekir."
"Anayasa konuşmak için önce ifade özgürlüğü"
"Bir gökkuşağı anayasası tasavvurundan izdüşümler" başlıklı konuşmasında Remzi Altunpolat, anayasaya dair LGBT örgütlerinin taleplerini şöyle sıraladı:
"Anayasadan kamu güvenliği ve genel ahlak kavramlarının yok edilmesi, vicdani red hakkı, mülteciler meselesi, vatandaşlık kavramının yeniden tanımlanması, uluslararası insan hakları."
Anayasanın bütün toplumsal talepleri karşılayacağına dair inanışın yanlış olduğunu dile getiren Altunpolat şöyle devam etti:
"Örneğin 1961 anayasası 'Direnme hakkını' içermesine rağmen Kürtlerin direnme hakkı hayata geçmiş midir? Hayır."
"Anayasa toplumsal mücadelelerin sonucunda belirlenen bir metindir ve mutabakat ile oluşsa da mutabık kalanların eşit söz hakkına sahip oldukları anlamına gelmez. Ayrıca anayasa konuşmak için bugün olmayan ifade ve örgütlenme özgürlüğüne ihtiyaç vardır."
"Anayasayı siyasi partilere bırakmak yanlış"
Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) Anayasa Komisyonu'nda da yer alan Ayşegül Devecioğlu, anayasanın yapım aşaması ya da nasıl yazılacağının, bir siyasal talep olarak geniş bir mücadele alanı açtığını belirterek bunun sol-sosyalist güçler açısından da bir fırsat olduğunu söyledi.
"Anayasada yer alan veya eklenecek haklar hiç de öyle tesadüfen gecen maddeler değildir. Arkasında yasal ya da yasadışı bir mücadele, toplumsal bir dinamik vardır. Türkiye anayasasının değiştirilemez maddeleri bile çoktan aşılmıştır."
"Kürt hareketinin, kadınların, LGBT'lerin, emekçilerin talepleri karşılanmak zorundadır. Ayrıca anayasa yapımını siyasi partilere bırakmak, ya da etkimiz olmayacak diye bu işi AKP'ye bırakmak yanlıştır. Hatta AKP'nin istediği tam da budur."
"Anayasa tartışmasını toplumun geneline yaymak, rejimin kendisinin herkes tarafından sağlanmasını sağlamak, toplumun çeşitli kesimlerinden gelecek taleplerin karşılanması ve yasal güvenceye alınmasını sağlamak hepimizin görevidir."
Söz gençlerindi
Kongre oturumlarında daha çok genç akademisyenlere ya da akademisyen adaylarına söz verilmesi dikkat çekiciydi. Geçtiğimiz yıllarda sunum yapan hocaların birçoğu oturum başkanlığı yaptı. Kongre organizasyonu neredeyse kusursuzdu. Katılımcılardan, daha güncel konuların kongre programına alınması yönünde tavsiyeler vardı.
Karaburun gibi küçük ve yazlık bir beldede birisi Halk Eğitim Merkezi'ne diğeri Karaburun Belediyesi'ne ait iki ayrı tiyatro/konferans salonu, Mordoğan'da da bir tane salon var. Bu kadar küçük beldelerde bu salonların olması, kongrenin hiçbir engelleme ile karşılaşılmadan, belediyeler ve yerel kurumlar tarafından desteklenerek yapılması umut veriyor. (AS/EKN)