"Bir zamanlar çocuklarımın evi olmuş, onları doğmadan korumuş, saklamış rahmimin yerinde şimdi sadece yara var."
"Aman memem alındı da ne oldu! Çocuklarımı emzireli yıllar olmuş, işi bitmiş. Kolumu alsalar daha fena olurdu. İş yapamazdım."
"Kanser tedavimden önce neredeyse hiç makyaj yapmazdım. İşe gitmediğim günler ne giydiğimle ilgilenmezdim. Şimdi her sabah aynanın karşısına geçip yeni aldığım kıpkırmızı rujumu sürüyorum. Ayna karşısında kendimi iyice beğenene kadar oyalanıyorum. 'Göğsümün yerinde yara var ama yine de güzelim' diyorum."
Bu alıntılar, kanser tedavileri sırasında meme ya da rahimleri alınmış kanser hastası kadınların anlatılarından... Aktaran ise Koç Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Ayşecan Terzioğlu.
Terzioğlu, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu ile Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı'nın ortaklaşa düzenlediği II. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi'nde, "Kadın Bedeni Üzerine Tıbbi Çeşitlemeler: Kanserli Kadınlar Rahim ve Meme Kaybı Süreçlerini Nasıl Anlatıyor?" başlıklı bir sunuş yaptı.
Terzioğlu, "Kanser hastaları tıp alanında ve kendi çevresinde ötekileştiriliyordu. Kadın hastalar ise iki kere ötekileştiriliyordu. Onların sesleri, benim için, tıp alanındaki cinsiyetçiliğin en net görüldüğü yerdi" dedi.
Terzioğlu, konuşması sırasında şu noktalara dikkat çekti:
- "Yara", memesi ve rahmi alınmış kadınların çok kullandığı, psikolojik güçlüklerini çok güzel anlatan bir kelime. Kaybı ve acıyı sembolize ediyor.
- Meme, rahim gibi kelimelerden kaçınma çabası yüzünden 'yara' kelimesi anlatılarda 'alınmış meme' ya da 'alınmış rahim' anlamına da geliyor.
- 55 yaşın üzerinde düşük sosyo ekonomik kesimden kadınlar hastalık ve tedavi süreçleriyle daha rahat başa çıkabilirken sosyo ekonomik konumu yüksek kesimden kadınlar için yüzleşmek daha zor.
- 22-55 yaş arasındaki kadınlar, meme ya da rahim kaybıyla daha erken yüzleştikleri için cinsellik ve doğurganlık arasında sıkı bağ kurup hastalıklarını 'kendilerine yapılmış bir haksızlık' olarak nitelendiriyorlar. Özellikle evlenmemiş ve çocuğu olmayan kadınlar, kayıplarının etkisini daha derinden yaşayarak doğurganlık ve cinselliği yeniden tanımlıyorlar:
- 22-55 yaş arası kadınlar, meme ya da rahimlerinin alınmasını güzelliğin ve cinsel çekiciliğin azalması olarak yorumluyor.
- Doktorların birçok ifadesi, kadınları ve mücadelelerini olumsuz etkiliyor. "Artık rahmin zaten bir işe yaramaz. Boş bir patates çuvalı gibi. Alalım, kurtul" ya da "Bu meme çöp torbası gibi olmuş. Daha çok hastalık üretip yayacak" gibi ifadeler, hastaların doktorlarla bedenleri üzerinden kurdukları yakınlığın zorakiliğini pekiştiriyor.
- Doktorların bu tutumu, hastalarla iletişim kurarken kadınlar için meme ve rahim kaybının ne anlama geldiğini düşünmemelerinden kaynaklanıyor.
- Doktorların, tıbbi olarak kaçınılmaz bir müdahalenin hastada nasıl bir yaraya yol açtığını sorması, düşünmesi ve bu yaraya ona göre yaklaşması gerekiyor. (BB)