Reform kapsamındaki 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu yürürlüğe girdi, İl Özel İdareleri Kanunu ise Cumhurbaşkanınca veto edildi.
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Kamu Emekçileri Konfederasyonu (KESK) Kadın Sekreteri Sevgi Göğçe, yerel yönetimlere verilen özelleştirme yetkisinin ve sözleşmeli personel uygulamasının, sosyal devleti yok etme amacı taşıdığını söylüyor.
Mimarlar Odası'ndan Mücella Yapıcı, kamu yönetimi reformunun bir sonraki adımı olarak, kamu çalışanlarının da sözleşmeli personel uygulamasına geçilmesiyle, iş güvencesinin ortadan kalkacağına dikkat çekiyor.
Geçtiğimiz yıllarda belediyelere verilen imar yetkisinin, kamu arazileri ve su havzalarında yapılaşmaya olanak tanığını vurgulayarak, kamuyu ilgilendiren konularda denetimin parçalanmasının toplumsal muhalefeti de parçaladığına değiniyor.
Göğçe: Sosyal güvenceler yok edilecek
* Kamu yönetimine ilişkin getirilen düzenlemeler, Türkiye'nin de imzaladığı Hizmet Ticareti Genel Antlaşması (GATS) çerçevesinde eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerin özelleştirilmesine olanak tanıyor.
* İl Özel İdareleri aracılığıyla işletilecek hastaneler, özel sektöre devredilirse, kar amaçlı kurumlar olarak görülüp bu şekilde yönetileceklerdir. Her türlü çalışanın sözleşmeli olması, uzun dönemli sosyal güvencenin yok edilmesine yol açacak.
* Öte yandan iller arasındaki dengesizlikler de açığa çıkacaktır. Belediyeler hizmetleri finanse edebilmek için ek vergilendirmelere gidecektir. GATS'a göre Türkiye, hizmetlerin yüzde 46'sının özelleştirme taahhüdü veriyor. Sağlık hizmetinden başlamak üzere en temel ihtiyaçlardan devletin elini çekmesi süreci başlatılmıştır.
* Sözleşmeli personelin sendikaya üyeliği tanımlanmadığından, binlerce işçi sendikalı olma hakkından mahrum kalacak. Bireysel sözleşmeler, çalışanlar arasındaki rekabeti arttıracaktır.
"Belediyelerde kar mantığı esas olacak"
* Eğitim, sağlık, barınma ulaşım gibi temel insan hakları devletin asli hizmetlerindendir. Hükümet, bu hizmetlerin halka parasız ve en kolay şekilde verilmesini sağlamakla yükümlüdür.
* Yasa, kamu kuruluşlarının hantal ve işlemez bir yapıya dönüştürülmesinin ikinci adımıdır. Kar mantığının esas alınması, parası olana daha farklı hizmet verilmesini sağlayacaktır. Görünmeyen emek olarak tarif edilen kadınlar sosyal güvenceleri olmadığı için sağlık gibi temel hizmetlerden yararlanamayacaktır.
* Kamu kuruluşlarında sözleşmeli personel uygulamasına geçilmesiyle, hamilelik ve esnek çalışma koşulları nedeniyle kadınların sözleşme yenileme şansları düşecektir.
* Belediyelerin sınırlı ödenekler nedeniyle, üstlerine aldıkları temel hizmetleri zamanla özelleştirmesine tanık olacağız. İşletme mantığıyla çalışmaya başlayan kurumlar, zamanla kar etme amacıyla hizmetlerin belli bölümlerini özelleştirme yoluna gideceklerdir.
Yapıcı: Merkez karar verecek, yerel yönetim özelleştirecek
* Kamu Yönetimi Reformu'yla yerel yönetimlere ilişkin düzenlemeler açısından oda olarak ilgileniyoruz. 1970'lerden sonra değişen dünya ekonomik sistemi devletin küçülmesini öngörüyor. Özellikle yeni küresel sermaye, ulus devleti sosyal devlet özelliğinden arındırılmış, merkezi karar alan bir organ haline getirmek istiyor.
* Sağlık, eğitim gibi hizmetlerin özel sektöre devredilmesi, hasta, çocuk bakımı gibi kar getirmeyen işlerin ise sivil toplum kuruluşları ya da gönüllü kurumlara yaptırılmasını öngören bir sistem bu. Ulus devletin kamu personelini korumaya yönelik görevi ise bürokratik engeller olarak görülüyor.
* İlk olarak personel rejimi değişiyor. Esnek çalışma koşullarına, kalite çemberlerine, sözleşmeli personel sistemine geçişle, kamu emekçilerinin iş güvencesi ortadan kalkacaktır.
* Belediyelere eğitim, sağlık gibi hizmetleri üslenme görevinin yanı sıra, her türlü kredi alma, borçlanma ve özelleştirme yapma yetkisi de veriliyor. Böyle olunca belediye ve vatandaş arasında müşteri şirket mantığında bir ilişki söz konusu. Tabii ki belediyeler merkezden alınan özelleştirme kararlarını uygulayacak, bir anlamda yerel yönetim politik kararların maşası olabilecek.
"Kentleri pazara dönüştürecekler"
* Yasayla devletin sosyal tarafı iğdiş ediliyor. 1980'lerde imar yetkilerinin belediyelere devredilmesi demokratikleşme adı altında savunulmuştu. Bu sayede kamuya ait araziler, bütün su havzaları, orman alanları gayri menkul yatırım ortaklıklarına peşkeş çekilmiş oldu.
* Her belediye kendi başına plan yetkisine sahip olduğu için kamu arazileri üzerindeki denetim ortadan kalktı. Karar alma mekanizmalarını bu şekilde parçalarsınız, toplumsal muhalefeti de parçalamış olursunuz. Planlı bir kalkınma modeli uygulamak zorundasınız.
* Yerel demokrasileri güçlendirmek istiyorsanız, bölgesel eşitsizlikleri göz önüne almalısınız, Kamu reformu tartışmalarının özü yerel yönetimlerin karar alma süreçlerine katılımıyla demokratikleşme değildir.
* Yerel yönetimler kanunu ile yapılmak istenen "benim memurum işini bilir" mantığı ile, küresel sermayenin yerel pazarlara girmesini sağlayarak rantını arttırmak, kentleri pazar haline getirmek, sözleşmeli personel uygulaması ile ucuz işgücünü teşvik etmektir.
* Böyle bir küreselleşmeye karşı ulusallığı savunmak yerine, sosyal devleti ve halkın karar alma süreçlerine katıldığı yönetim biçimlerini ön plana çıkarmak gerekiyor. (ÖG/YS)