Kamboçya’nın önde gelen çevre aktivisti Chut Wutty’nin dördüncü ölüm yıldönümünde belgeselin gösteriminin yasaklanması ulusal ve uluslararası alanda tepki çekti.
“I Am Chut Wutty” 28 Mayıs-2 Haziran tarihleri arasında düzenlenen 9. Documentarist İstanbul Belgesel Günleri kapsamında ilk kez Türkiyeli sinemaseverlerle buluşacak.
Filmin genç yönetmeni Fran Lambrick, gelecekten, umuttan bahsederken gözlerinin içi gülen, duruşu dikleşen, konu Wutty’e geldiğinde zaman zaman uzun boşluklarla ufka dalıp giden, hakkını vermek istercesine kelimelerini özenle seçen ve her ne olursa olsun yüreğiyle konuşan, yapıp ettikleriyle dünyamıza birkaç düzine Fran daha gelse ne iyi olur dedirten biri.
İngiltere’den gelip Kamboçyalı bir çevreci hakkında belgesel yapma amacın neydi?
Belgeseli yapmaya başladığımda dünyada yaprak dökmeyen ağaçlardan oluşan en büyük ova ormanlarından biri olan Prey Lang’de topluluk ormancılığı üzerine çalışıyordum. Öğrendiğim her şey beni öylesine etkilemişti ki bir film yapmaya karar verdim.
Topluluk ormancılığı nedir tam olarak?
Doktora tezim için çalıştığım konu, toplulukların ormanları devletle ortak şekilde işletmeleriydi. Mülkiyet ya da sadece işletme haklarının olduğu çeşitli topluluk ormancılığı türleri var.
Kamboçya’da sadece 15 yıl süreli işletme hakları var. Prey Lang’de topluluklar 400 ila 1500 hektar arası görece küçük bir bölgede eğer beş yıl boyunca ormanı etkin bir şekilde koruyabildiklerini gösterirlerse tomruk kesme hakkı elde ediyorlar. Filmde gördüğümüz devletten bağımsız, öz-örgütlenme olan Prey Lang Ağı ise topluluk ormancılığından biraz farklı.
Dört eyalet ve yüzlerce köy ve kişi arasında eşgüdümü sağlayan bu geniş örgütlenme çok daha iddialı. Sadece topluluk ormanı bölgelerini değil aynı zamanda derin orman denen ve reçine ve yerel halk için yaşamsal diğer kaynakların toplandığı ormanın iç kısımlarını da korumayı hedefliyor. Bu bölgeler toplulukların inandığı, bir bölgeyle derin bağları olan Lok Tha dedikleri ruhun bulunduğu tinsel ormanlar.
Yani derin ormanlar yerel halkın kültürel kimlik ve inanç sistemleri için de hayati önem taşır. Ormanlar yok oldukça bunlar da değişmeye ve yok olmaya başladı.
Film de bu vurguyla başlıyor.
Evet, bu dönüşümü göstermek istedik: kauçuk plantasyonları ve tarımsal girişimler ormanları yok ederken, doğayla kurulan bu derin bağ da yok oluyor. Fiziksel olarak ormanın vahşiliği, sesleri ve enerjisi plantasyonların karanlık ve sessiz monokültürüne dönüşürken insanların gündelik hayatlarında doğayla kültürel ve tinsel bir ilişkiye dayalı bağımsız hayatları da dönüşüyor.
Plantasyonlarda insanlar şirketin beton evlerinde yaşayan işçilere dönüşüyorlar. Zaten genellikle bölge insanı değil, başka yerlerden getirilen göçmen işçiler çoluk çocuk demeden gece yarılarına kadar çalıştırılıyor. Fazla yorum yapmadan, insanların kendi sesleri ile bu dönüşümü göstermek istedim.
Chut Wutty’nin Prey Lang Ağı’ndan yoldaşı Mau da “oğlumun plantasyona bağımlı bir işçi olmasını istemiyorum” diye net bir şekilde anlatıyor bunu filmde.
Bu süreci araştırmamda yazdım ama bilimsel çalışmada duygulardan ve kişilerden bahsetmek mümkün olmuyor. Bu yüzden film yapmak istedim. Akademik çalışmalar sadece akademik çevrede kalıyor. Bu konu hakkında daha fazla kişiyle ve daha farklı bir şekilde konuşmak istedim.
Prey Lang Ağı bir kauçuk plantasyonunu işgal eylemi yapıyordu. Chut Wutty ile de orada tanıştım. Yol kenarında kamp yapıyorlardı, araştırmayı yaptığım yıllar boyunca tanıdığım farklı köylerden 10-15 kişiyle orada karşılaştık. Hepsi kendileri için geçim kaynağı olan reçine ağaçlarını koruma amacıyla orada toplanmıştı.
Reçine ağaçları ahşap lüks mobilya yapmak için mi kesiliyor?
Tomrukçular reçine ağaçlarını da hedef alıyorlar ama daha çok inşaat malzemesi ve kontrplak için. Asıl lüks mobilya için Çin’e ithal edilenler Kamboçya’da neredeyse nesli tükenen gül ağacı.
2010’da araştırmam sırasında tomrukçular geride kalan köklerini sökmek için daha önce gül ağaçlarını kestikleri yerlere geri geldiklerini gördüm.
Bu şirketlerin yaptığı yasal mı peki ?
Kamboçya’da tomrukçuluk hükümetle işbirliği içinde çalışan birkaç şirketin elinde. Bu şirketlerin yaptıklarının büyük bir kısmı illegal.
Örneğin, Prey Lang’de ormanları temizlemeleri için kauçuk plantasyonlarına lisans veriliyor. Bu birçok açıdan illegal.
Birincisi, sadece ruhsat verilen bölgeyle sınırlı kalmayıp ormanın içlerinde yasa ile koruma altına alınmış reçine gibi türleri de kesiyorlar. Ayrıca, ekonomik toprak imtiyazları da yasalara göre sadece orman kapsamından çıkartılmış bölgelere verilmeli ama gerçekte durum farklı. Filmde yerel halkın protesto ettiği CRCK örneğinde olduğu gibi şirket binlerce devasa reçine ağacının olduğu, ormanın en güzel yerine konuşlanmış.
Chut Wutty’nin ölümünden sonra başka saldırılar oldu mu?
2012’de jandarma, ekonomik toprak imtiyazı verilen bir bölgede yerlerinden edilen topluluk eylem yaparken genç bir kızı vurdu. 2012’de bir gazeteci tomrukçular tarafından öldürüldü ve geçen yıl da bir bölgede ormanı korurken iki korucu öldürüldü.
Bu Mart ayında Prey Lang Ağı’ndan Phon Sopheak gece ormanda nöbet sırasında hamakta saldırıya uğradı. Kimin yaptığı bilinmiyor ama muhtemelen ekipmanlarına el koydukları kaçak tomrukçular öç almak için palalarla saldırıp ayağını kesmişler korkunç bir şekilde.
Chut Wutty’nin katilinin tam olarak ceza almamış olması bundan sonraki saldırıların önünü açmış olabilir mi sence?
Cinayetler doğrudan bağlantılı değil. Ama genel atmosfer çevre eylemcilerine karşı sadece doğrudan şiddet anlamında değil aynı zamanda eylemlerin bastırılması ve toplantı özgürlüğü hakkının yok sayılması açısından da oldukça baskıcı.
İnsan haklarına dair atölyeler olurdu. Şimdi anayasaya aykırı bir şekilde bu tür etkinlikler sıkça yasaklanıyor.
Filminizin gösterimine izin verilmemesi gibi...
Aynen, hepsi aynı sürecin parçası. Bunun uç örneği olarak birini öldürmek de susturmanın bir başka biçimi. Amaç muhalif sesleri, farklı bir şekilde, doğayla beraber yaşamak isteyenlerin ve Kamboçya’nın her tarafına yayılan baş döndürücü değişim gücüne direnmek için ayağa kalkanların seslerini bastırmak.
Kamusal bir alanda susturulmayı öldürerek susturmaktan farklı göremeyiz çünkü her ikisi de Kamboçya’da yasaları hükümsüz kılan iktidarın tahakkümünden kaynaklanıyor. Adaletsizlik, kimsenin Chut Wutty cinayetinden hüküm giymemiş olması ve soruşturmanın kısa ve şişirme oluşuydu.
Ne olduğuna dair tamamen farklı üç senaryo çıkardılar ve asıl şahitler asla konuşmadı. Sonunda gerçek bir delil olmaksızın olay yerinde öldürülen In Ratana isimli jandarmanın Chut Wutty’nin katili olduğu sonucuna varıldı.
Kaza kurşunuyla In Ratana’yı öldürmekten hüküm giyen güvenlikçi Rann Baroth ise altı ay tutuklu yargılandığı için davadan sonra sadece 2 hafta daha hapis yattı. Oysa o gün orada AK-47 silahı olmayan tek kişi oydu ve In Ratana’yı öldüren kurşun AK-47 Kalaşnikoftan çıkmıştı. Kimsenin sorumlu tutulmaması cinayet ruhsatı işlevi görüyor. Bence Kamboçya’da asıl sorun peşine düşülmeyen binlerce küçük adaletsizlik olması.
Filminizin yasaklanması da bu adaletsizliğin bir parçası mı?
Film gösterimlerine dair yasayı bilmiyordum doğrusu başta. 20 Nisan’da planlanan gösterimi engellemelerinin sebebi filmin gösterimi için ruhsatın olmayışıydı.
Oysa belgesel daha önce Kamboçya’da gösterilmişti. Niye bu sefer yasakladılar?
Aslında aynı salonda hem de birkaç kez filmin gösterimi yapılmıştı. Sanırım Radio Free Asia’da ölümünün dördüncü yıldönümünde belgeselin gösterileceğine dair bir makalenin çıkması, Kültür Bakanlığı Sinema Bölümünün dikkatini çekti.
Salonun alması gereken gösterim ruhsatı yoktu gerçekten ama zaten böyle küçük salonlar çoğu zaman ruhsat almazlar. Bakanlık adına bir hataydı bence bu.
Böylesi bir sonucu olmasını niyet ettiklerini düşünmüyorum. Onlar bu denli acımasız baskı ve saldırılar karşısında bir cesaret ve direnç örneği olarak Chut Wutty’nin hatırlanmasını istemediler. Birkaç hafta sonra belgeleri gönderdik ruhsat için ama çok geç olduğunu, filmin yasaklandığını ve emrin Bakanlık’ta yukarıdan geldiğini söylediler.
Bu bir taraftan filme ilgiyi artırmadı mı? Ben de belgeselden ve Chut Wutty vakasından bu yasaktan sonra haberdar oldum.
Evet. Engellemeden sonra filmi 200 bin takipçisi olan Mother Nature Cambodia’nın Facebook sayfasında yayınladık. Bu, çevreci faaliyetlerinden dolayı Kamboçya’da sınırdışı edilen Mother Nature Cambodia’nın kurucusu Alex’in fikriydi. Bir anda medyanın ilgisi arttı.
Daha önce filmi Kamboçya’da gösterdiğimizde ilgi vardı ama bu kadar değildi. Mesela filmde gördüğümüz Wutty’nin yeğeninin eşi bile filmi ancak yasaklandıktan sonra izlemiş. Film zaten böylesi bir taban hareketi dışında başka şekilde ortaya çıkmamalıymış gibi hissettim. Kamboçyalılar “Evet, Chut Wutty bizim hikayemiz ve kimse bunu öğrenmemizi engelleyemez” deyip filmi sahiplendiler.
Uluslararası ilgi de arttı yasaktan sonra. Mayıs sonunda İstanbul’da Documentarist Belgesel Günleri’nde “Sansüre Takılanlar” bölümünde gösterilecek.
Evet, Documentarist gibi başka uluslararası festivaller de yasaktan sonra iletişime geçtiler.
Chut Wutty’nin ölüm yıldönümünde dayanışma amacıyla başka ülkelerde de filmin gösterimlerinin yapıldığını okudum.
Başkent Phnom Penh’in yanı sıra ABD, Avrupa, Afrika ve İzlanda’da kimi gösterimler oldu. Bunlar birbirinden bağımsız, tamamen kendiliğinden gelişen, benim düzenlemediğim organizasyonlardı. İşin güzel yanı da buydu.
Chut Wutty’nin ölüm yıldönümündeki bu gösterim gerçekten çok özeldi. Oğlu Oudom, Prey Lang Ağı’nda çalışan Seng Sokheng, birçok çevre ve insan hakları aktivisti, polisin engelleme ihtimaline rağmen geldi.
Katılan Budist rahipler ilahiler okuyup, Wutty’nin ruhuna dua ettiler. Oğlu “Wutty bugün burada sizi görmekten mutlu olurdu” dedi. Rahiplerden biri çevre aktivisti olurken Wutty’nin hikayesinden nasıl etkilendiğini anlattı.
Dayanışma Evi’nin etrafında dolanan polisler filmin ortasında içeri girip organizatörlerle konuştular. Organizatörler izleyicilere dönüp “Durduralım mı?” diye sorunca herkes “Hayır, devam edeceğiz!” dedi. Sonunda filmi sonuna kadar izlememize izin verdiler. Daha sonra mekanın sorumluları Bakanlığa çağrıldı.
Peki sen tehdit aldın mı hiç?
Pek değil, sadece Bakanlığın Sinema Direktörü sınır dışı edilebileceğimi, dikkat etmem gerektiğini söyledi.
Tüm bu süreç boyunca senin için en yoğun anlar nelerdi?
Kesinlikle en yoğun an Chut Wutty ile tanıştığım CRCK eylemi sırasındaydı. Saldırdıklarında Chut Wutty’nin hemen yanındaydım. Topluluktan uzak bir köşede, hiçbir üniversitede öğrenemeyeceğim konular üzerine konuşuyorduk.
İllegal tomrukçuların tomruk moratoryumundan sonra keresteleri daha sonra almak üzere ormana nasıl gömdüklerini ve yolsuzluk süreçlerini anlatıyordu. Bir anda iki kamyonet dolusu asker geldi. Uzaklaşmak üzere ayağa kalktım, Wutty ise “Belki benim için geliyorlardır, gitmeli miyim? Yok, kalıp bakacağım ne yapacaklar” dedi. Ben korkuyordum ve gitmemiz gerektiğini düşünmeme rağmen yanına oturdum. O ise sakindi.
Askerlerden biri onu kamyonete götürmek istedi. Asker kameraya çekildiğini fark etsin diye omzumun üstünde fotoğraf çekiyordum. Diyalog sertleşti, makineyi kapattım. Asker Wutty’yi boynundan yakalayıp yere yatırdı. Kameram kapalı olmasına rağmen çekiyormuş gibi yapmaya devam ettim. Beyin fonksiyonlarım o kadar yavaş işliyordu ki kamerayı açmayı beceremedim. Kalaşnikoflar bize doğrultulmuştu. Ateş hattından uzaklaştım. O sırada tamamen silahsız birkaç kişi sopalarıyla olay yerine doğru geldi, arkalarında da yüzlerce kişi vardı. Wutty’i askerin elinden çekip aldılar. Bir anda artık gözlemci olamayacağımı anladım. O ana kadar araştırmacı, belgeselciydim ve aniden silahlar doğrultulmuştu bana, bir taraftım. İçindeydim, kendimi ondan ayıramazdım.
Belgeselci, araştırmacı ya da aktivist, bu konumlar arasındaki sınır çizgisi ne senin için?
Sanırım içinde olmamak tehlikeli çünkü araştırma belgesel ya da yaptıklarımız, söylediklerimizle dünyaya etki ettiğimiz gerçeğinden kaçamayız. Kendini ayrı bir konumda gördüğünde, bir tür imtiyaz tanıyorsun, objektif ve tarafsız bir bakış açısı iddiası taşıyorsun. Bilimin temelinde nesnel olma çabası var ama bunun bir yönü de kendi perspektifinin farkında olmak. Dünya döngüsel aslında, onu incelerken onu etkiliyoruz. Ölçerken değiştirdiğimiz için parçacıkların yerinin, kütlesinin ve dönüşünün asla ölçülemediği atom deneyi gibi. Ben de o gün kendimi durumun dışında duran bir araştırmacı ya da belgesel filmci olarak göremeyeceğimi anladım. Toplulukların tarafında olduğumdan artık gri alanlar kalmamıştı.
Yoğun anlara dair soruya geri dönersek, Wutty’nin öldürülüşü ve sonrası da benim için yoğun geçti. Sonrasında hemen her gece Chut Wutty, Kamboçya ve ormanlar hakkında rüyalar, sıklıkla da kabuslar görüyordum. Bir keresinde film benim yönettiğim bir oyundu ama aynı zamanda sahnedeydim de. Oyunun sonunda Wutty sahneden indi; bu onun ölümü gibiydi. Başka bir rüyada Wutty ailemin İngiltere’deki bahçesindeydi. Kördü ve ben onun kör oluşu karşısında üzülmüş, dehşete düşmüştüm. Oysa o tamamen rahattı, sanki bu duruma alışmış gibi, ustalıkla hareket ediyordu. Görmüyordu ama aynı nezaket ve enerjiye sahipti. Tıpkı filmdeki gibi biz onu görüyoruz ama o bizi göremiyor. O rüyada rahatlatıcı bir yan da vardı.
Wutty hapse gireceğini ya da öldürüleceğini tahmin ediyordu, oğluna bir keresinde şöyle demiş: “yaşam ve ölüm normal şeyler, olağanüstü bir şeymiş gibi davranmamalıyız.” Kabul etmesi zor ama ölüm yaşam için gerekli. Bu düşünce aynı zamanda yaşama sarılmak için cesaret veriyor çünkü sonlu bir şey. Hiç ölmeyecek olsak, hiçbir şey değerli olmazdı, kötü hiçbir şey de çekilir olmazdı. Dayanabiliyoruz çünkü kötülükler fani, biz de öyleyiz.
Bütün bu süreçte senin için en öğretici şey bu mu oldu?
Asıl ders cesarete dairdi. Silahlar burnumun dibindeyken çok korktum. Halk korkmadan gelip Wutty’i kurtarınca, “Cesaret bu işte!” dedim. Daha sonra gençlerden biri “Wutty’e en yakın kişi sendin, niye onu çekip almadın?” diye sordu. Bu çok dehşet verici ve aynı zamanda güçlendirici bir deneyimdi. Böylesi yürekli insanlara yakın olunca sen de o yönde adım atıyorsun. Kimse cesur ya da korkak doğmuyor ki.
Wutty’nin yoldaşlarından Mau Chantoern filmde öne çıkan bir kadın karakter. Prey Lang Ağı’nda ve Kamboçya toplumunda kadınların rolleri nasıl?
Chantoern son derece güçlü bir kadın. Bu yüzden onu çekmek istedim. Kadınların konumları Batı’dakinden oldukça farklı. Kadınlar iş dünyasında çok daha etkinler. Geleneksel olarak erkekler gelirlerini eşlerine verirler ve evin idaresi kadının elindedir.
Kadınlar evlilik yoluyla güç kazanırlar ama topluluklarda ve hükümette siyasal temsilleri düşük. Başlarda Prey Lang Ağı’nda kadınların erkeklere göre sayısı eşitti ama şimdi kadınlar azaldı.
Acaba bunun artan baskıyla mı ilgisi var?
Daha çok kadınların ve gençlerin dahil olduğu bir hareketti. Şimdi orta yaş erkekler hakim. Bu değişimin dinamiklerini tam olarak bilemiyorum. Genel olarak dünyada ve Kamboçya’da da kadınlar karar ve yetki mekanizmalarında eşit düzeyde yer alamıyorlar.
Topluluk ormancılığı ve hükümetin orman işletmelerinde de durum benzer. Geleneksel olarak dal, yiyecek gibi kereste dışı ürünlerin toplanmasını kadınlar yaptığından ormana yakın yaşayanlar kadınlardı ve ormanın bilgisine onlar sahipti. Aynı zamanda annelik vasfından dolayı da kadınların belli bir otoritesi var. Genelde kadınlar politik manevralarla değil, uzun dönemli bakış açısıyla kendi tecrübelerinden konuşuyorlar. Bu yüzden Chantoern “Orman çocuğumun geleceği için hayati” dediğinde anne olarak sesi önemli.
Ne Ağ içindeki erkeklerden ne de askerlerden gözü korkmuyor. Onun bakış açısı ve vizyonu büyük STK’ların ya da bilim insanlarının çevre hakkında konuşmalarından da çok farklı. Doğa, insanların eğlenmesi, dinlenmesi için varolan bir şey gibi algılanıyor genelde, oysa insanlar doğa olduğu için varlar, yaşamımız ondan geliyor.
Film İstanbul’da izleyicilerle buluşacak. Nasıl bir mesaj vermek istersin? Türkiye’de (ya da dünyanın başka bir yerinde) insanlar Prey Lang’deki ve Kamboçya’daki çevre hareketiyle nasıl bir dayanışma içinde olabilirler?
En önemlisi kendilerinin aktif olmaları. Gerçek aktivizm aşktan gelir, bir yeri sevdiğin, diğerlerini önemsediğin için korumak istersin.
Şu anda çevre mücadelesinde bir kişiyi daha kaybetmemek için oluşturmaya çalıştığımız bir kampanya var: Not1More. O gün Prey Lang’de onu ve mücadeleyi önemsediği için tutup çekecek cesareti gösteren yüzlerce insan yanında olduğu için Wutty’i öldüremediler. Aynı zamanda beş farklı kamera vardı,
Al-Jazeera haber ekibi de aramızdaydı. Sayıların, desteğin büyük gücü var. Her bir ifade, her bir ses, imza, bağış kıymetli ama en önemlisi dahil olmak, sürecin aktörü olarak kendimizi görmek.
Birkaç ay önce Honduras’ta güçlü bir kadın aktivist Berta Caceres öldürüldü. Dünyada neredeyse sistematik bir şekilde insanlar öldürülüyor. Film üzücü, hepimizin hayatı olan çevreyi korumaya kendini adayan insanların öldürülmesi üzücü. Ama bundan benim çıkardığım umudu büyütmek ve umarım herkes de bu sonucu çıkarır. İnsanların her gün öldürülme korkusuna rağmen doğayı, bir yere olan bağlarını savunma cesareti göstermeleri inanılmaz büyük bir şey. Bu, bizlere de hayatımızı bu kadar büyük riske sokmayacak adımlar atma konusunda büyük bir alan açıyor.
Çevre ile beraber yok olan sadece fiziksel olarak ormanlar ve nehirler değil, aynı zamanda doğanın bir parçası olarak kendimizi görüp başka varoluş ve yaşam biçimlerine dair algı da yok oluyor. Bunu savunan insanlar her hafta öldürülüyor. Ama yine de öylesine büyük bir aşk ve inanca sahipler ki devam ediyorlar. Bu bende insana dair muazzam bir saygı ve umut uyandırıyor.
Bu umudu taşıyarak şimdi neler yapıyorsun?
Mother Nature Cambodia ile beraber iki tane kısa film hazırlıyorum. Bu STK’dan San Mala, Try Sovikea ve Sim Somnang isimli üç genç uydurma suçlamalarla şu anda hapiste.
Yengeçlerin habitatı olan ve balıkçılık için de önemli Mangrov ormanlarının yok edilmesine sebep olan kum taramalarını yerel halkla beraber protesto ediyorlardı. Kamboçya’dan çekilen bu kumlar çimento yapımı için Singapur ve Malezya’ya gönderiliyor. 1950’lerden beri Singapur’un kara parçası %22 oranında arttı bu şekilde.
Bir de Chut Wutty’nin yoldaşlarından yakın zamanda Goldman Çevre Ödülüne layık görülen Ouch Leng, Prey Lang de dahil Kamboçya ormanlarını korumak adına illegal kereste fabrikalarını kapatması için hükümete çağrı yapan bir kampanya başlattı. Bu da desteklenmesi gereken mühim çalışmalardan biri.
Chut Wutty şu anda bu masada bizimle oturuyor olsa ona ne söylemek isterdin?
Birçok kişiye ilham verdiğini söylerdim, Prey Lang’de neler olup bittiğini, oğlunun kendisi gibi sözünü sakınmadığını, cesur ve coşkulu olduğunu anlatmak isterdim.
Prey Lang’de şimdi ne yapmak gerektiğine dair tavsiyesini alırdım. En yakın arkadaşlarından Marcus’un hâlâ Kamboçya’da olduğunu ve onu özlediğimizi, burada olmamasından kaynaklı boşlukla baş etmeye çalıştığımızı anlatırdım. (SGD/EKN)
---------------------------------------
Gösterimler
31.05.2016 Salı 20:00 Ses Tiyatrosu
01.06.2015 Çarşamba 19:00 Aynalı Geçit Etkinlik Mekanı