Demokrasi Partisi (DEP) milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak'ın serbest kaldıktan sonra verdikleri mesajlara, "haince bir tutum" nitelemesiyle tepki gösteren, bir bölümü Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) çıkışlı AKP milletvekilleri dün bir bildiri yayımlayarak parti yönetimini eleştirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın "Hükümete de KONGRA-GEL'e de eşit mesafedeyiz" sözlerine tepki gösterip "Hükümetle illegal örgütü aynı kantara koymak demokrasi kültüründen nasip almamaktır" dedi.
Bir yandan DEP'lilerin serbest kalmasına olumlu yaklaşır görülen AKP'nin, diğer yandan parti içinde ve Erdoğan başta olmak üzere gösterdiği sertleşmeyi bianet'e yorumlayan siyasi analist Kenan Kalyon, "Hükümetin açmazları aslında bir yandan Türkiye'de siyasetin genel açmazlarının bir parçası, bir yandan da AKP'nin iç dengelerini etkileyen açmazlar" diyor.
AKP'nin geçişken zemini dengeleme hesabı
"Şimdi bir kere AKP'nin MHP ile milliyetçi-muhafazakar seçmen tabanı ve kadrolar açısında ortak bir zemini var. Bu zeminde geçişkenlik çok yüksek. Kâh MHP'yi yükselten, kâh İslamcı eğilimi ve onun partilerine destek veren bir zemin."
"Zaten MHP'nin DEP konusundaki tutumunu burada bir işaret sayabiliriz. Muhalefetini bu noktadan kurarak hareket ediyor ve AKP içerisinde de bunun yansımaları başladı."
"Dolayısıyla hükümet attığı birtakım adımları Erdoğan ve öteki AKP liderlerinin açıklamaları türünden açıklamalarla dengeliyor. AKP yönetimi dengeleme siyaseti uyguluyor."
Pandoranın kutusu açıldı
"Ancak bu sorunun tamamı değil; daha çok seçmen tabanı açısından yapmak zorunda oldukları dengeleyici tavırlar" diye konuşan Kenan Kalyon sorunun asıl açmazını "Bütün bunlar ya jestlerden ibaret kalacak, yani ürkek reform girişimleri olarak kalacak veya derinleşecek" diyor.
Ülkenin geneli açısından da "DEP'lilerin serbest bırakılması bir jest olarak mı kalacak, Kürtçe yayınlar jest olarak mı kalacak, yoksa esas reformlar olarak mı derinleşecek" sorusunun esas sorun olduğunu anlatan Kalyon AKP'nin meseleyi "jest" temelinde değerlendirdiği görüşünde:
"AKP'nin henüz reform sürecini değiştirmeye hazır olmadığını düşünüyorum. Bunlar tam üyelik müzakere tarihi almak çerçevesinde jestler. Ama bunları yapmış olmak "Pandoranın kutusu"nu açmak anlamına da geliyor."
"Bundan sonraki manzara şöyle olacak. MHP, Büyük Birlik Partisi (BBP), Doğru Yol Partisi (DYP) şöyle diyecekler 'bakın siz bölücü tehdide prim verdiniz, siz verdikçe onlar istiyor.' AKP hep böyle bir pres altında kalacak. Bu presi göğüslemeye henüz hazır değil.
"AKP'nin açmazı Türkiye'nin açmazı"
Kürt sorununun yeniden AKP ile ordu arasında da siyasi inisiyatif kazanma veya kaybetme aracı olarak kullanılacağını düşünen Kalyon, bu durumu da ikinci açmaz olarak niteliyor:
"Özellikle silahlı çatışmanın yeniden alevlenmesi ister istemez ordunun inisiyatif alanını genişletiyor. AKP'nin burada da cesaretli siyasi hamleler yapıp yapmayacağı henüz kuşkulu."
"Son bir nokta tabii bütün bu açmazlar yukarıdaki hakim güçler arasındaki tepişmelere ve rekabete indirgenirse sadece AKP'nin değil Türkiye'nin çıkmazı diyebiliriz."
Özerk inisiyatif
"Bu noktada sorun barış isteyen güçlerin inisiyatif almasına ve oldukça özerk, kendilerine özgü bir yerden inisiyatif almasına bağlı. Hem sorunun çözümü için bir çerçeve ortaya koymak, hem ne resmi ideolojinin baskısı altında davranmak, ne de Kürt hareketinin eklentisi olarak hareket etmek."
"Sorunu AKP'nin açmazı olmaktan çıkaracak bir nokta bu. Görülüyor ki sorunun çözümü açısından kalıcı ve geri dönüşsüz adımlar atılması sadece yukarıdaki dengelere, toplumsal siyasi dengelere bağlı." (YS/EÜ)