12. AWİD Uluslararası Kadın Hakları ve Kalkınma Forumu'nun ikinci günü, "Dönüşüm için Temel Eğilimler ve Bazı Teklifler" oturumuyla başladı.
Oturumun başlamasını, çok keyifli Afrika müzikleri dinleyerek bekledik. Bu sırada herkese "Geçimini Sağlayabilme Her Kadının İnsan Hakkıdır" yazılı balonlar dağıtıldı. Sonrasında salondaki herkesi hareketlendiren bir Sezen Aksu parçasının ardından oturum başladı.
Auckland Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Merkezi'nden feminist bir coğrafyacı olan Yvonne Underhill-Sem, "Dün ekonomik gücün kadın hakları açısından neden önemli olduğunu anlamaya-anlatmaya çalıştık. Bugün ki oturumların ardından 'Hah! İşte yakaladım demenizi umuyorum" diyerek oturumu açtı.
Oturumda toplumsal cinsiyet eşitliği ve kalkınma endeksleri göstergeleri ve feminist ekonominin kalkınmaya katkıları konuşuldu.
Feminist ekonominin kalkınmada önemi
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Başyardımcısı ve Kalkınma Programı eşidarecisi Rebeca Grynspan, kadın hakları için kalkınma hedefleri ve sürdürülebilir kalkınmanın öneminden bahsetti. Grynspan'ın 1994-98 arasında Kosta Rika Cumhurbaşkanı Yardımcılığı yaptığını da eklemek lazım.
BM raporlarının, kalkınmanın yoksulluğu azaltmadığını ve eşitliğin sağlanamadığını söylediğini belirten Grynspan, feminist ekonominin kalkınma analizine ve ekonomiye çok önemli katkıları olduğunu, çok disiplinli bir analiz sunduğunu, ekonomi politikalarının farklı etkilerini inceleyerek Pazar ekonomisinin sözde tarafsızlığını sorguladığını anlattı.
"Toplumsal cinsiyet analizi hakkaniyetin ve eşitliğin öneminin altını çizmiştir. Ekonomi disiplini sadece pazarda ticareti yapılan mal ve hizmetlerle ilgili değildir. Ev içinde de hizmet ve mallar üretilirken, pazar ekonomisi bunu gözden kaçırıyor."
"Ekonomi hem sorun hem cevap"
Kamu politikaları profesörü ve Yeni Zelanda tarihinde seçilmiş en genç parlamenter olan Marilyn Waring, kadınların ücretlendirilmeyen emeğinin ve çevreye yönelik konuların Gayri Safi Milli Hasıla'da (GSMH) yer almadığına dikkat çekti.
Kadınların ücretlendirilmeyen işinin ve çevrenin metalaştırılmasının silah ticareti gibi konulara inanan sistemi güçlendirdiğine dikkat çeken Waring, "Bu patolojik bir sistemdir" dedi. "Şimdi hava, su, toprak dolarla ölçülmeye çalışıyor. Çevrenin pazar değerine indirilmesi hastalıklı bir fikir."
Ekonominin sorun olarak da cevap olarak da görülebileceğini belirten Waring, yeni göstergeler geliştirilmesi için neler yapılabileceğinden bahsetti.
"30 yıldır GSMH'ye alternatif bulunmaya çalışılıyor. 'Gerçek ilerleme' göstergeleri bir alternatif olabilir. Ekonomi ekoloji ve değer sözcüklerin kökenine baktığımızda karşımıza 'güç', 'ev bakımı ve yönetimi' ve 'dünya bakımı ve yönetimi' çıkıyor. Feminist bir dönüşümle bu kavramlar ekonominin kalbine yerleştirilebilir. Bu, evimizden başlamalı ve ısrarlı bir çaba olmalıdır."
"Feministler ilan edilmemiş bir savaşa hazırlanıyor"
Feminist Afrika dergisinin editörü Amina Mama, militarizm ve küresel ekonomi üzerine konuştu. Şiddetin ve militarizmin toplumsal cinsiyete dayalı olduğunu anlattı.
"Biz feministler en büyük ilan edilmemiş savaşa hazırlanıyoruz. Elimizde 200 milyon kadının yok sayıldığına yönelik veriler var. Kadın ölümlerinin yüzde 40-70 arası bölümü yakınlarının eliyle gerçekleştiriliyor. Artık savaşlar erkeklerin savaş alanına gitmesiyle gerçekleşmiyor."
Günümüzde kadınların ve çocukların savaşlara daha çok dahil olduğunu söyleyen Mama, geçmişe oranla yüzde 90 daha fazla sivil ölümü meydana geldiğini belirtti.
"Militarizm dediğimizde sadece askerlerin şiddetinden değil, şiddetin topluma yayılmasından bahsediyoruz. Savaşın devam etmesini sağlayan bir ekonomik düzen var. Militarizmin yeniden doğuşunda kimler kar ediyor bunu iyi hesaplamamız gerek" diye konuşan Mama, militarizm ve çatışmayı anlamak için feminist ekonomik analizin önemine dikkat çekti.
"Kadınlar, kültürün mağduru olarak gösteriliyor"
BM eski Kadına Karşı Şiddet Özel Raportörü ve şu an Suriye'de işkenceyi araştırmakla görevli Yakın Ertürk, kadın hakları tartışmaların kültürel söylemler üzerine kurulmasının insan hakları politikaları üzerindeki etkilerinden bahsetti.
"90'larda insan hakları konusunda bir uyanış oldu ve kadınlar bu fırsatı kaçırmadı. Konferanslarda yerel deneyimler küresel deneyimlerle birleşip insan hakları savunuculuğunu şekilllendirdi."
"Diğer yandan bu gelişmeler çok ilginç temel bir kültür tanımı ortaya çıkardı. Bazı toplumlarda kadınlar kültürlerinin mağduru ve kurtarılması gereken kadınlar olarak gösteriliyor" diyen Ertürk, ABD'nin Taliban'dan kadınları kurtarma bahanesiyle Afganistan'a saldırması buna örnek olarak gösterdi.
"Kadınlar alternatif erkekliklerin çatışmasından bir araç olarak kullanılıyor. Güç ise ataerkil gündemleri olan erkekler arasında el değiştiriyor. Kadınların karşı karşıya kaldığı dezavantajdan kültürü sorumlu tutmak, yeni neoliberal küresel hareket için çok cazip. Güç sahiplerinin, kadın haklarını bertaraf etmesini sağlıyor, militarizmin ve çatışmanın sebep olduğu sorunları kültüre atfetmelerine neden oluyor."
Ertürk, kadın hakları sorununda sadece şiddetin gündeme geldiğini, ekonomik ve siyasi hakların dikkate alınmadığına da değindi. Feminist ekonomistlerin sosyal hakları eldeki kaynaklara göre geliştirilebilecek haklar, medeni ve siyasi hakları ise hemen elde edilmesi gereken haklar olarak gördüklerini hatırlatırken, ekonomik ve kültürel hakların birincil haklar olmadığı konusundaki düşüncenin dönüşüm geçirmesi gerektiğini belirtti.
Kültürlerarası diyalog
Filipinler'de Kankana-ey Igorot halkına mensup, yerli ve kadın hakları aktivisti Victoria Tauli-Corpuz, kapitalist sermayedarların dünyanın her yerindeki kaynaklara sahip olmaya çalıştıklarını ve halkların kendi kaderlerini kendi belirleme haklarının elinden alındığından bahsetti.
"Kendi kaderimizi kendimiz tayin etmeyi kollektif olarak elde edemedikçe bireysel haklarımızı elde edemeyiz. Ancak toplu haklar ve ekolojik sistem anlayışının yanısıra kültürel haklara ihtiyacımız var. Birçok topluluk karma özellikler gösteriyor. Kültürlerarası diyalogla değerler arasında bir sentez oluşturulabilir ve bu gelecek kuşaklara gerçek bir hediye olur."
Yerli halklar için hediye ekonomisinin önemli bir anlamı olduğunu belirten Corpuz, "Bence ekonominin özü budur. Piyasa ekonomisi çok övüldü ama krizin nedeni oldu. Sadece piyasa değil, piyasa dışı sistemlerde öne sürülen değerlere bakmamız gerek" diye konuştu.
Tüm sosyal hareketlerin biraraya geldiği bir dünya hayali
Portekiz Coimbra Üniversitesi Sosyal Çalışalar Merkezi Yöneticisi Boaventura de Sousa Santos, konuşmasına "Portekiz, Yunanistan, İspanya ve İrlanda'da adil olmayan krizin asıl yükünü çeken kadınları selamlıyorum" diye başladı.
Santos, yoksullaşmanın acısını da direnişin bayraağını da kadınların çektiğine dikkat çekti. Dünya Sosyal Forumu (DSF) deneyimini ve forumun sağladığı gelişmelere değindi.
"Öyle bir dünya hayal ediyorum ki insan hakları, ekoloji ve kadın hareketleri biraraya gelsin" diyen Santos, DSF'nin ardından Peru, Arjantin ve Brezilya'da yerli halklar, kadınlar, LGBT bireyler ve ekoloji hareketlerini biraraya getirdikleri toplantılar yaptıklarını, önyargıları tartıştıklarını anlattı.
"Bu toplantılarda orta sınıf beyaz kadınlar, yerli hareketinin içinde bir özgürlük mücadelesi olduğunu farkettiler. Yerli erkekler de tüm feministlerin lezbiyen olmadığını öğrenmiş oldu."
Dünyanın ekolojik sınırları zorlanıyor
Üçüncü Dünya Ağı'nın program eşdirektörü Chee Yoke Ling, mevcut sistemi sürdürmek için ayrılan bütçenin, küresel ısınma konusunda bir konsensus olmasına rağmen iklim değişikliğini önlemek için sağlanmadığına değindi.
"İki gündür gezegenin içinde bulunduğu durumu tasvir etmeye çalışırken en çok kullanılan tabilerden biri 'kötücül', ikincisi 'insanlıktan çıkarıcı' bir durumla karşıkarşıya olduğumuz. Yerli kadınlar için bu 'insanlıktan çıkma' durumu daha vahim boyutlara ulaşılıyor. Tropik bölgelerde yürütülen faaliyetler, yerli halkı ve biyoçeşitliliği kötü etkiliyor.
"Kalkınmakta olan ülkelere 'teknolojiniz yok, karbon oranınız yüksek', 'ürününüz ekolojik değilse vergi ödeyeceksiniz' deniyor. Bunu vergiyle cezalandırıyorsanız sorunu çözemezsiniz. Bu nedenle iklimle ilgili bir paradigma değişikliği gerekiyor.
"Sürdürebilirlik adına dünyanın ekolojik sınırlarını tanıyarak gelişmeyi nasıl sağlarız, rekabetti nasıl kaldırırız, BM'yi şirketlerin aç gözlülüğünden nasıl kurtarabiliriz ve insanları aklıselimliğe nasıl davet ederiz? Kadın hareketinin bu sorular üzerine düşünmesi gerekiyor."
Kraliçe Kelebekler trafikte
Oturum sona erdiğinde kongre merkezinin çıkışına doğru ilerlerken "Women Taxi Drivers" yazılı bir masa gözüme çarpıyor. Kadınlara istihdam sağlamak amacıyla başlatılan Kraliçe Kelebekler projesinin de, doğal olarak, bu forumda yer aldığını öğreniyorum.
Kraliçe Kelebekler'den birinin arabasına binip Beyoğlu'na doğru yola çıkıyorum. Kadın taksici, "Trafikte görünce şaşırıyorlar. Ben de onların şaşırmasına şaşırıyorum" diyor.
24 yıldır araba kullandığını, ama taksiciliğe Kraliçe Kelebekler'le başladığını söylüyor. Ben de ona Diyarbakır'da kadınların belediye otobüsü kullanmaya başladıklarını anlatıyorum. "İstanbul'da da başlamalı bu uygulama. Çok isterim otobüs şoförlüğü de yapmayı" diyor.
Bir de birlikte çalıştığı erkek taksicilerin hemcinslerine çok kızdıklarını, "taksicilerin yüzde 70'inin kadın, geriye kalan yüzde 30'un da 'beyefendi' erkekler olması gerektiğini" söylediklerini anlatıyor, o sırada ofise varıyoruz.
AWİD yarın yine birbirinden enteresan oturumlarla devam edecek. Program ağzımın sularını akıtsa da her oturumu izlemek mümkün değil.
Benim gözüme çarpanlar;
* Bize Dikiş Makinalarından Bahsetmeyin, Bize İşçi Haklarından Bahsedin! (11.30-13..30)
* Normatif Cinsiyetleri Aşmak, Normatif Ekonomileri Dönüştürmek: Ekvator'daki LGBTQI hareketinin stratejileri (11.30-13.00)
* Tercih Hakkımı Elimden Aldılar: Zorunlu kısırlaştırmaya son vermek için videolu hak savunuculuğu (13.30-14.30)
* Evrim, Reform ve Baskı: Arap Baharı'nın Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki kadınlar ve hareketleri üzerindeki etkileri (13.30-14.30)
* Kültürel ile Toplumsal Cinsiyet ve Diğer Kimlikler Bazınla Yaşanan Ayrımcılık Arasındaki Bağ: Kadınların direnişi ve stratejileri (13.30-14.30). (ÇT)