"Serginin teması akademide infaz. Bu, aynı zamanda düşüncenin ve düşünenin infazı..."
Yrd. Doç. Lütfiye Kalaycı, 8-29 Aralık tarihleri arasında Karşı Sanat Galerisi'nde ziyarete açılacak "Akademinin İnfazı" isimli sergisini bianet'e anlattı.
Serginin bireysel olduğu kadar kendi deyişiyle "infaz edilen" birçok akademisyen nedeniyle kamusal bir özellik de taşıdığını vurgulayan Kalaycı, varolan sisteme direnen akademisyenlerin yalnızlaştırılmaya çalışıldığını, dirençlerinin kırılmak istendiğini belirtti.
Muğla Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim-İş Öğretmenliği Bölümünde görev yapan Kalaycı'nın görev süresi üniversite idaresi tarafından 30 Temmuz'da uzatılmamış, Eğitim-Sen Muğla Üniversitesi Temsilciliği bunun nedenini Kalaycı'nın verdiği "demokratik üniversite" mücadelesine bağlamıştı.
"Üniversitelerdeki korku kültürüne direnmek gerek"
"Üniversitelerde korku kültürü var. Buna karşı çıkanlara karşı yıldırma politikaları güdülüyor ve direnen akademisyenler cezalandırılıyor. Karşı çıkacak diğer kişilerin de böylelikle önü kesiliyor. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) bilimsel tahakkümleri yok ediyor, rektörler destekliyor, akademisyenler boyun eğiyor..."
"Yargısız infaz"ları, sanatla eleştirmeyi tercih ettiğini ifade eden Kalaycı, sanatın başlı başına bir direnme, bir karşı koyuş olduğunun altını çizdi.
"Benim gibi düşünen başka insanların da olduğunu göstermek istiyorum. Onlar da sergi açılışına gelip bu desteği verecekler."
"Bu sergi bir karşı koyuştur"
"Bedeli ne kadar ağır olursa olsun bu karşı koyuşlar devam edecek. Akademinin ve akademisyenin infazına karşı koyuş, akademide yeniden varolmak isteyenler için kaçınılmaz bir sonuç" diyen Kalaycı şöyle açıklıyor:
- YÖK’ün bilimsel ve eğitsel özgürlükleri yok eden tahakkümüne,
- Bu tahakkümün uygulayıcısı yöneticilere ve bu tahakküme boyun eğen akademisyen tipine,
- Nitelikten yoksun niceliğin çoğunluk sultası altında akademinin özü olan “niteliği” yok etmeye çalışmasına
- Akademinin bağımsızlığını kaybetmesine ve gericileşme sürecine,
- Üniversitenin kamusal hizmet yükümlülüklerinden uzaklaştırılmasına,
- Üniversitenin piyasalaştırılmasına,
- Üniversite yönetimlerinin yapmış olduğu her türlü insan ve özlük hakkı ihlallerine,
- Eleştirel akla ve özgür bilime tahammülleri olmayan dayatılmış sistemlere ve politikalara,
- Kendini yeniden üreterek yeni varoluşlar ortaya koymak isteyen akademisyenin kendini ifade etme hakkını gasp eden zihniyete,
- Üniversiteye hakim olan korku kültürüne bir karşı koyuş... (GG)