Son günlerde döviz fiyatlarındaki artış nedeniyle gazete ve kitap piyasasında yaşanan sorunlar üzerinden kapatılan SEKA fabrikaları yeniden gündeme geldi.
2005’te SEKA Kocaeli fabrikasının da kapatılmasıyla birlikte Türkiye gazete ve kitap kağıdının yüzde yüzüne yakınını ithal eder duruma geldi.
Dolayısıyla dövizdeki artışın ilk vurduğu sektörlerden biri de basın yayın sektörü oldu.
Bazı gazeteler belli günlerde yayın yapmama kararı alırken bazıları zam yapma yolunu seçti.
Örneğin İzmir’de günlük olarak faaliyet gösteren 7 yerel gazete (Yeni Bakış, Ege Telgraf, Dokuz Eylül, Haber Ekspres, İlkses, Ticaret ve Yenigün) pazar günleri basılmama kararı aldı. Aydınlık gazetesi geçtiğimiz Kurban Bayramı’nda üç gün yayınlanmadı. Cumhuriyet ve Sözcü’ye zam yapıldı. Aynı şekilde bağımsız yayınevleri de zor günlerden geçiyor.
Kağıtta ithalata bağımlılığın basın ve ifade özgürlüğüne etkisi ile SEKA’nın önemini, SEKA sürecini yakından takip eden iktisat profesörü Erinç Yeldan’la konuştuk.
“Cumhuriyet’in en önemli sanayi kazanımlarından biri”
Tarihsel olarak bakıldığında SEKA’nın her şeyden önce Cumhuriyet'in en önemli sanayi kazanımlarından birisi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yeldan, SEKA’nın sadece kağıt üretim tesis olmadığını ifade ediyor.
“Kağıt endüstrisinde çalışan teknisyen, araştırmacı-geliştirmeci, hammaddesinden kağıt çıktısına kadar entegre bir tesis idi. SEKA 10 fabrikasıyla hem kamu sektörünün hem de buradan filizlenecek özel sektörün tüm ihtiyaçlarını karşılardı.”
“Özelleştirmek için yatırım yapmadılar”
Peki, ne oldu da kamu kuruluşu olan SEKA kapanma yoluna girdi?
Prof. Dr. Erinç Yeldan, bunun sorumlusunun 1980’li yıllardaki “özelleştirme saldırısı” olduğu görüşünde.
“Özelleştirme saldırısıyla birlikte kamunun varlıkları yerel ve uluslararası sermayeye yok pahasına hediye edildi.
“SEKA kağıt fabrikasının 2000'li yıllardaki görünümü, hiç bir teknolojik yatırım yapılmamış bir tesis durumundaydı.
“Bu dönemde özelleştirilmesi amaçlanan şirketler bilinçli olarak gerekli teknolojiden yoksun bırakıldılar. Yeni sağ model bu işletmeler için sıklıkla ‘Bunlar kamuya, ekonomiye yüktür, çağın gerisinde kaldılar’ gibi söylemler kullandı ve özelleştirmeyi bir modernite projesi gibi pazarlamak için uğraştılar.
“SEKA örneğinde de bilinçli olarak yatırımların geciktirildiğini, bilinçli olarak insan kaynağının tahrip edildiğini düşünüyorum.
“Dolar düşükken ‘Üretmektense ithal edelim’ dediler”
“2001 krizinden sonra Türkiye ekonomisinde döviz ucuzlatıldı; yüksek faiz, düşük kur dönemine girildi. 2010'a kadar dolar enflasyonun gerisinde aşırı ucuz konumdaydı.
“Bu dönemde, kağıt başta olmak üzere cam, çimento, seramik, gıda, tekstil gibi ara malı üreten sektörler büyük bir tahribata uğradılar.
“Dendi ki, ‘Biz yurtdışından kağıdı daha ucuza ithal edebiliyoruz. Ara hammadesiyle, üretimle uğraşmamıza gerek yok, biz artık başka sanayi dallarına geçmek durumundayız…’ Bu retorikle aslında ekonomik açıdan son derece sakıncalı bir karar alındı.
“Konjonktür şu anda geriye dönmüş durumda. Döviz pahalandı. Ayrıca ithalata bağımlı kalmanın sadece iktisadi- ekonomik değil, sosyolojik ve siyasi bir bağımlılık da getirdiği ortada. Dolayısıyla bu ekonomik ve siyasi bağımlı ilişkilerin ceremesini çekiyoruz.
Kağıt ithalatı ve ifade özgürlüğü
Prof. Dr. Yeldan’a ithal kağıdın pahalanmasının ifade ve basın özgürlüğüne etkilerini de soruyoruz…
“İthal, dolayısıyla pahalı kağıdın ifade özgürlüğüne, katılımcı medyanın oluşturulmasına, katılımcı demokrasinin oluşturulmasına çok ciddi sosyolojik, siyasi etkileri var.
“Ekonomik şiddet giderek siyasi şiddetin ana mekanizmasını oluşturur bir hale geliyor. Bu bakımdan elbette çok sesliliğin, çok renkliliğin maddi temelleri sarsılıyor.
“Bir yandan yandaş medya gözetilip, süreç bir fırsata dönüştürülürken, aynı zamanda da muhalif kanalların, özgür düşüncenin maddi olanakları kesintiye uğramış oluyor.
“Dolayısıyla bu durum sadece bir sermayenin el değiştirmesiyle ilgili değil. Aynı zamanda basın yayın özgürlüğünün de susturulması, kısıtlanması, çok sesli demokrasinin katılımcı demokrasinin maddi olanaklarının çökertilmesi anlamına geliyor.”
SEKA hakkında
SEKA olarak bilinen Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları’nın temeli 18 Ağustos 1934’te atıldı. O zamanki adı Sümerbank İzmit Kâğıt ve Karton Fabrikası’ydı.
Fabrikada ilk kağıt üretimi 18 Nisan 1936’da, fabrikanın resmi açılışı ise 6 Kasım 1936’da gerçekleştirildi. Fabrika işinin başında Türkiye’nin ilk kağıt mühendisi ve kimyager Mehmet Ali Kağıtçı vardı.
İzmit’in sanayi kenti olmasının ilk adımı olarak kabul edilen fabrika 21 Haziran 1955’te Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları yani bilinen adıyla SEKA ismini aldı.*
1981’de Balıkesir’de SEKA kuruldu
1991’de özelleştirme kapsamına alınan SEKA’da 20 yıl boyunca hiçbir yatırım yapılmadı. On kâğıt makinesinden altısı 1990'lı yıllarda ya ömrünü tamamladığı, ya da ekonomik olmadığı gerekçeleriyle elden çıkartıldı ve 2004'de kurulu kapasitesi yılda 73 bin tona geriletildi.
1990’larda yıllık çalışan başına üretim özel sektörde 237 ton iken, bu oran SEKA’da 70 tona geriletildi.
SEKA işçilerinin 1991’de başlattığı grev Körfez Savaşı gerekçesiyle ertelendi.
1997’de tekrar özelleştirme kapsamına alınan SEKA’nın 1998’de Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından kapatılması kararlaştırıldı.
Bunun üstüne SEKA işçileri 30 günlük direniş başlattı ve kapatma kararında geri adım atıldı.
198 milyon dolara yapılan Balıkesir SEKA 2003’te Albayrak grubuna 1,1 milyon dolara satıldı. Danıştay iptal etti, 2002’de Bakanlar Kurulu’nca Albayraklara satışı gerçekleştirildi, fabrika kapatıldı. 2018’de üretime başlayacak dendi, başlamadı.
Kocaeli SEKA 2005’te Kocaeli Belediyesi’ne devredilmesinin ardından fabrika bünyesindeki çok sayıda bina yıkıldı. 27 Ocak 2005’te fabrika kapatıldı. İşçiler bu sefer 51 günlük direniş gerçekleştirdi. Kendilerini fabrikaya kilitleyen 724 işçinin içeri kimseyi sokmaması üzerine 18 Şubat 2005’te polis operasyon düzenledi.
SEKA arazisi Kocaeli Belediyesi’ne devredildi. SEKA Park oldu, bilim merkezi ve kağıt müzesi açıldı.
TIKLAYIN - SEKA Liberalleşemez mi?
“Kitap KDV’si yüzde 1’e insin”
DW Türkçe'den Burcu Karakaş’a 24 Ağustos günü konuşan Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, Türkiye'de sadece birinci hamur kâğıt üretildiğine, bu üretimin de pazarın yüzde 3'üne denk geldiğine dikkat çekmişti.
SEKA Kocaeli İşletmesi'nin 2005’te kapatılmasından sonra yayıncılık sektörünün kâğıtta yurtdışına bağımlı kaldığını belirten Kocatürk, kitap satışlarında bu yıl yaşanan düşüşe kurdaki yükselişin eklenmesiyle sektörün çok ciddi sıkıntıya girdiğini dile getirmiş ve eklemişti: "Türkiye'de kitap kağıdı üretilmiyor. Tonu 750 Euro olan kâğıt şimdi 900 Euro’ya çıktı.”
Kocatürk, kitaplardaki KDV’nin sembolik olarak yüzde 1’e çekilmesi ve dağıtılan kitaplardaki verginin peşin alınması uygulamasından vazgeçilmesi önerilerini dile getirmişti. (EKN)