Kadın programlarının kaldırılması için yürütülen kampanya da dikkat çeken öncelikli anlayış nedir?
Bence burada birkaç anlayış ya da durumun çakıştığını, kesiştiğini ya da onların buluşma noktasını görüyorum. Bunlardan biri erkek egemen yaklaşım. Ama ilginç olanı erkek egemen yaklaşım bizim çok entelektüel, çok bilimsel, çok derin insanlarımızda da var. Bir diğeri de sınıfsal yapı ve medyanın ataerkil;erkek egemen bakışı ve "liberal" görüşü. Sonuç olarak egemen görüşü yansıtan biçimde olaylara yaklaşımı. Bu ikisinin kesiştiği yerde görüyoruz bu kampanyası.
Bu tür programlar kadın hakları adına bir şeyleri yerinden oynattı mı ya da oturttu mu?
Bu programları bir numaralı kadın hakları savunucusu olarak ele alamayız. Daha doğrusu her hangi bir TV programını, gazete yayınını bu şekilde ele alamayız. Bu programları ya da yayınlar, 'mahremdir, özel alana aittir, aile işi meselesidir, insanları ilgilendirmez, bunlar ciddi şeyler değildir, nasıl olsa hallolur' gibisinden 'kol kırılır yen içinde kalır' deyişinden hareketle, üstü örtülen bir takım şeyleri kamusal alana çıkardı, tartışılır hale getirdi.
Sizce kocasına, kaynanasına, komşusuna kızan kadınlarca bir öç alma mekanizması olarak da kullanılmıyor mu?
Kadınların kendini ifade etme meydanı olarak kullanılıyor. Ben bunları hatta biraz abartarak kadınların siyaset meydanı diyorum. Siyasal tartışma alanında 'Siyaset Meydanı' neyse, kadın sorunlarını tartışma alanında da bu programlar o aslında. Çünkü, genel medyanın formatlarına uygun hazırlanmış, insanların bir şeyleri tartışıldığı ve ciddi yapıldığı yanılsamasını yaratan, izlenimini veren, aslında çok da derinlere inmeyen bir programlar. Dolayısıyla dediğinize katılıyorum.
Siz bu programlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Egemen ideoloji ya da hegemonik ideolojinin ciddiye almadığı sorunları, ciddiye almadığı sorunları ele alan programlar. Ne tesadüftür ki kadınların sorunlarıdır bunlar. Buna karşılık futbol sorunları acaip ciddiye alınıyor. Pazar'la Salı arasında ben diyeyim 12 siz deyin 22 futbol programı var. İkisi de popüler kültür ama biri erkeklerin dünyası, sınıfsal ve paranın döndüğü bir dünya. Diğer taraftaysa, kocasından dayak yiyen, babası tarafından tecavüze uğrayan, kadınların dünyası kimseye bir rant getirmiyor. Sıradan kadının, kendini ve dertlerini herhangi bir yerde ifade imkanı bulmayan, ya da kendisinin ve dertlerinin kamu tarafından meşru sayılan bir yerlerde tartışıldığını görmeyen kadınların sorunlarına eğiliyor bu tür programlar.
Peki burada bir ikilem yok mu? Rayting ölçümlerinde reklamcıların potansiyel müşterisi bu kadınlar. Temizlik ve şampuan reklamları bu kadınlara yönelik hazırlanıyor. Böylesi bir rant, kadınlar üzerinden getiri sağlıyorsa, o zaman neden kadın ciddiye alınmıyor?
Tabi var. Genelde popüler kültürün ve medyadaki popüler ürünlerin bir kısır döngüsüdür. Çünkü medyanın ekonomi politiğine eğilmeden bunları tartışmak gerçekten çok zor. Ticari medya her zaman kar amaçlıdır. Örneğin siz yiyecek malzemesi üretiyorsunuz. Muhtemeldir ki onun içine kimyevi bir madde koysanız daha ucuza mal edip, daha çok kar elde edebilirsiniz. Bundan kamu sağlığı zarar görecekse çekinirsiniz. Televizyonlarda böyle bir kaygı kesinlikle yok. Düşük maliyetle, daha çok insanı ekran başına nasıl toplarım ve nasıl daha çok kar ederim peşinde. Artı özgün bir şey önerme, yaratıcılık, tasarımcılık sıfır. Neden daha özenli bir şeyler yapmıyorlar? Daha düşük maliyetli çünkü.
Bu kadınlar ev kadınları?
Çoğunlukla evde oturan kadınlar. Yüzde yüz diyemem. Buna özgü bir saha araştırması henüz yapmadım. Bu tür programları izlediğini, önceki çalışmalarımdan bildiğim insanlardan bahsediyorum. 10 yıldır ben televizyon izleyicileri üzerine çalışıyorum. Akşam dizi izleyen kadınlar, gündüzleri de bunları izliyorlar. Ev kadını oldukları doğrudur. Bir kere o saatte evde olması gereken kadınlar onlar. İkinci tip izleyici grubuysa az bir çoğunlukta olsa, farklı mesai saatleri olan insanlar.
Bu tür programlarda ortaya çıkan aile profili RTÜK'ün kapatma, kKınama ve ihtarlarına dayandırdığı, milliyetçilerin idealize ettiği Türk Ailesine ilişkin soru işaretlerini gündeme taşımıyor mu? Böyle bir aile var mı?
Böyle bir aile yok. Çok sevdiğim, prokatif bir slogan ama, sonuna kadar arkasında duruyorum. Bu aile, onların aile aile diye üstüne gittikleri yapı, ya da insan ilişkileri bütünü, Türkiye'de tüm kötülüklerin anasıdır. Çünkü birisinin çalışma hakkını, bireysel varolma hakkını elinden alacaksınız. Gün 24 saat çalıştıracaksınız, kendinize kul köle yapacaksınız. En ufak bir özgürlük alanı olmayacak, herhangi bir konuda söz söyleme hakkı olmayacak, her tür problemi çözmesini ondan bekleyeceksiniz. Türk ailesi böyle bir ailedir. 'Görümcenin çocuğu sünnet oldu,onun hediyesini neden güzel seçmedin'in ve pilav tuzlu olmuş'un kabahatlisi ev kadınıdır. Hatta daha acıklısı, kocası başka kadına gider, onun da kabahatlisi ev kadınıdır. Demek ki adamı tatmin edemedi, cilve yapmayı bilemedi...Bir yandan böyle bir kadın-erkek ilişkisi, öte taraftan bundan 30 kat daha problemli ana-baba-çocuk ilişkisi. Ben sadece dayak demiyorum. Şiddet sadece fiziksel olmaz ki. Simgesel, manevi şiddet vardır. Türkiye'de böyle bir aile bir zamanlar olmuş mudur bilmiyorum. Bayağı da şüpheleniyorum. Yakında 50 yaşımda olacağım, öyle bir aile yok. Siyasal bir kadın olarak şöyle düşünürüm: Kendi evimde rahat ve mutlu uyuyorum diye ki, - o kadar da rahat uyumuyorum- bunun bir ucu muhakkak bir yerden bana yansır.(AD/EÜ)