KCK adı altında açılan davadan Bakırköy L Tipi Cezaevi'nde tutuklu olan kadınlar, duvarlara inat, tiyatrodan koroya, modern danstan skeçlere, feminizm tarihinin anlatılmasından halk oyunlarına kadar geniş kapsamlı bir 8 Mart etkinlik programı hazırlayarak, alanlardan geri kalmayacağa benziyorlar.
Birgün ve ANF muhabiri Zeynep Kuray bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü alanlarda karşılamayacak olsalar da, her daim kadınların sesi olan Prof. Dr. Büşra Ersanlı, BDP Eşbaşkan yardımcısı ve eski Van milletvekili Fatma Kurtulan, Barış Annesi Sakine Güven ve Lütfıye Gürbüz, çevirmen Ayşe Berktay, BDP Arnavutköy Belediye Meclis üyesi Hatice Vural, hasta tutuklu Hediye Aksoy ile 8 Mart'ın önemini konuştu.
Ersanlı: Kadının özgürlük mücadelesi görünür kılındı
8 Mart'ı bugüne kadar pek çok ülke de kutladığını ancak bu yıl da Bakırköy L Tipi Cezaevi'nde karşıladığını belirten Prof. Dr. Büşra Ersanlı konuşmasını şöyle sürdürüyor: "İçine düşürüldüğümüz bu durum bana erkek egemen sistemin rehineleri olduğumuzu düşündürüyor; ancak kadınların erkek iktidarları karşısında tüm yaratıcılıkları ile kendilerini gösterebilmeleri, tek başına bile kutlanacak bir olgudur. Kadının siyasi temsili ve yerel yönetimlerdeki katılımı eşitlenmedikçe, biz kendimizi her platformda göstereceğiz. Bu konuda kararlıyız. Bugün en büyük adaletsizlik, toplumun yüzde 50'sini oluşturan kadınların her alanda eksik temsil ediliyor oluşudur. Kürt siyasal hareketi ve somut olarak eşit temsile önem veren BDP, her meslekten, her kesimden kadının özgürlük mücadelesini Türkiye ve dünyada görünür kılmıştır."
8 Mart'ın kadınlar için farkındalığın ve mücadelenin buluştuğu bir gün olduğunu ifade eden Kurtalan ise, "Tutsaklığımız veya rehin oluşumuz bu gerçeği değiştirmez. Özgürlük çığlıklarımız bu duvarları da yıkarak barış dolu yarınların ufkunu açacaktır" diyor.
Berktay: Direnişimiz her koşulda sürecek
Ayşe Berktay ise 8 Mart'ın "Erkek egemen sisteme, haksızlığa, adaletsizliğe, yok sayılmaya, zulme, dilsiz sözsüz bırakılmaya karşı direnişimizdir" diyerek bu direnişin her koşulda süreceğini belirtiyor.
"Bu sistemin kendisini en çıplak biçimde gösterdiği cezaevleri bir iktidar, bir tecrit merkezi olsalar da, 8 Mart'ı, köklerini toprağın derinliklerindeki suya, dallarını kör kuytulardan güneşe uzatmış bitkiler gibi bu ülkenin ve dünyanın her köşesindeki kadınlarla daha derin bir birliktelik duygusu içinde karşılıyorum. Gelme olanağı bulamayanlarımız, terk edildikleri hapishanelerde olanlarımız, ölülerimiz, hastalarımız, yaşlılarımız, uzaklarda olanlarımızla hep birlikte yürüyor olacağız."
Aksoy: 8 Mart var olmanın kavgasıdır
Kuray'ın cezaevinde konuştuğu bir diğer isim ise hasta tutuklu Hediye Aksoy.
Aksoy, "Benim için 8 Mart var olmanın kavgasıdır, direniştir, mücadele etme gücüdür. Kadını özgürlüğe taşıyan köprüdür" diyor ve şöyle devam ediyor: "Kadının mücadelesi 8 Mart'la sınırlı değildir, olmamalıdır. Yani 155 yıl önce olduğu gibi, bugün de kadınlar için bütün yakınlığıyla mücadele sürüyor. Çünkü hala dünyanın dört bir tarafında kadınlar, savaşta, sokakta, fabrikada, evde, kısacası yaşamın olduğu her yerde öldürülüyor. Bu acı olaylara en çok da ülkemizde tanık oluyoruz. Her gün sayısız kadın "sevdikleri" (!) tarafından hunharca katlediliyor. Bir kadın kıyımı yaşanıyor. Bu kıyıma, tecavüz kültürüne, her türlü inkar, imha ve asimilasyon politikalarına karşı kadınlar sokaklara dökülerek, özgürlüğünü haykıracak. Meydanları dolduran on binlerce özgür yürekli kadınla birlikte olamasam da yüreğim onlarla olacaktır. Zindanda olmanın adı tutsaklıktır. Ama hiçbir zaman yüreğimi bu duvarlara tutsak etmedim ve etmeyeceğim.
Bu duygularla. "8 Mart'tan 21 Mart'a uzanan ateşten bir köprü olmak istiyorum" diyen Sema Yüce'nin yaktığı özgürlük ateşinin sıcaklığıyla bütün kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum. Asıl özgürlük biz kadınlarla anlamını bulacak."
Barış Anneleri: Yüreğimiz alanlarda
Cezaevindeki muhabirimiz Kuray'ın konuştuğu Barış Anneleri de bedenlerinin tutsak olsa da yüreklerinin kadınlarla beraber olduğunu ifade ederek şunları söylüyor:
Barış Annesi Sakine Güven: 8 Mart benim için kadınların ortak coşkusudur. Türk, Kürt, Laz, Çerkez demeden, ırk, din, dil ayrımı yapmadan tüm kadınların birliği ve en önemlisi de kadınlarla gelecek barış demektir. Her sene dışarıda büyük bir coşku ve çalışmayla karşıladığım 8 Mart'ı bugün maalesef iktidarın çözümsüzlük politikaları nedeniyle cezaevinde karşılamak bir burukluk, bir üzüntü yarattı bende. Ama mekan ne olursa olsun, 8 Mart'ta bedenim tutsak olsa da yüreğim kadınlarla birlikte alanlarda olacak.
Barış Annesi Lütfiye Gürbüz: Bizlerin coşkusu ve morali gösterdi ki kaldığımız yerin mekansal olarak hiçbir önemi yoktur. Dışarıda çalışan, emek veren tüm kadın arkadaşlara sevgilerimi iletiyor, yüreğimin onlarla olduğunu bilmelerini istiyorum.
BDP Arnavutköy Belediye Meclis Üyesi Hatice Vural: 18 yıldır 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü alanlarda karşılayan bir kadın olarak, bu sene erkek egemen sistem tarafından bedenim rehin alınsa da, yüreğim ve beynim sokakları dolduran on binlerce kadın yoldaşımla beraber olacak. Onların ne duvarları, ne demir kapıları ne de parmaklıkları bizim coşkumuzu, inancımızı asla köreltemez.
* Zeynep Kuray - Bakırköy L Tipi Cezaevi