Ama ne yazık ki en çok şiddet, özellikle AKP iktidarının "kutsal ve dokunulmaz" saydığı ve sağlıklı bir toplum oluşturmanın koşulu olarak gördüğü "aile" içinde yaşanıyor. Aile içi şiddetin tipik görüntüsü ise erkekten kadına yönelen fiziksel şiddettir; yani dayaktır!
Sığınmaevleri ve danışma evleri açılmalı
İster aile içinde, isterse dışında olsun, kadına yönelik şiddetin çok yönlü bir sorun olduğunu ve bu sorunla mücadelede devletin, cinsiyet ayrımcılığına karşı gerekli her türlü önlemi alması, şiddete uğrayan kadınları korumaya yönelik yasal düzenlemelerin yanı sıra sığınmaevleri ve danışma merkezleri açması bir zorunluluktur.
Türkiye'nin de onayladığı Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Her türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), Pekin şartı v.b. belgElerin yanı sıra, Avrupa Birliği Komisyonu'nun ilerleme Raporu ve 3. Katılım Ortaklık Belgesi, Türkiye'de kadınların durumunun iyileştirilmesi için yapılan yasal düzenlemelerin uygulanmasını zorunlu kılıyor.
İster AB'nin dayatmasıyla diyelim, isterse Türkiye'nin gerçekten demokratikleşmeyi istemesiyle yasalaştırdığı Yeni Yerel Yönetimler Yasası; nüfusu 50 binin üzerinde olan her belediyeye kadın sığınmaevi açmakla yükümlü kılıyor.
Devlette ve yerel yönetimlerdeki bilinç eksikliği
Ancak İzmir Yerel Gündem 21 Kadın Sığınmaevi Çalışma grubu olarak iki yıldır sürdürdüğümüz çalışmalarımız sırasında gördük ki, kadına yönelik şiddet konusunda olsun, sığınmaevleri konusunda olsun gerek devlette, gerekse yerel yönetimlerde şaşılacak derecede yoğun "bilinç eksikliği" yaşanıyor. Bu bilinç ve bilgi eksikliğindendir ki, yerel yönetimler yasasının emredici hükmüne karşın belediyeler, sığınmaevi ile kadın danışma merkezlerinin işlevlerini birbirine karıştırıyorlar.
15 yılı aşkın süredir bu çalışmaların içinde olan ve bir dönem (1990-1994) İzmir'in Bornova ilçesinde belediyenin ilk kadın danışma merkezini kuran ve dört yıl süreyle yöneten biri kişi olarak bunca yıldır süregelen bu yanlışların "zihniyet devrimi"yle aşılacağını düşünüyorum.
İçinde bulunduğumuz bu olumsuzlukları aşma konusunda, 6 Mayıs 2003 tarihinde BM Kalkınma Programı (UNDP) ile Hükümet arasında imzalanan ve aynı yıl 12 Kasım tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren protokol, sığınmaevlerinin Yerel Gündem 21'ler eliyle sivil toplum kuruluşlarının da katılımcılığıyla gerçekleştirilmesine ışık tutmuştur.
İzmir'de sığınmaevi gerçeği tartışıldı
Birleşmiş Milletler Binyıl Bildirgesi Hedefleri doğrultusunda, merkezi kurumlar, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları işbirliği ile kentin ve kentlilerin ihtiyaçlarına yönelik projelerin yaşama geçirilmesi kabul edilmiştir.
Bu bağlamda, Türkiye'de ilk kez İzmir'de Kasım-2005 Kent Konseyi toplantısında İzmir Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı, çeşitli ilçe kaymakamları, İl milli eğitim, İl emniyet müdürleri, il jandarma komutanı, meslek odaları ve kadın sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin katılımıyla sığınmaevleri gerçeği kapsamlı olarak tartışılmıştır.
Bu toplantı sonunda İzmir'e Avrupa ölçütlerinde bir sığınmaevi kazandırılması için işbirliği protokolü ile toplantıya katılan ilgili kurum temsilcilerden bir üst kurul oluşturulması kararlaştırılmış ve konu belediye meclisinin gündemine taşınmıştır.
SHÇEK 14 sığınmaevini belediyelere devretmeye hazırlanıyor
Valilik, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları üst kurul için temsilcilerini hazırlarken, Belediyelerin asli görevleri olmasına rağmen bu konuya halen sıcak bakmadıkları ve çalışmaları askıya aldıkları tüm kamuoyunun bildiği bir gerçektir.
Eğer İzmir Yerel Gündem 21 bu çalışmayı gerçekleştirirse diğer illerin YG 21'lerini de teşvik edeceği gibi, belediyelerin açmakla yükümlü oldukları kadın sığınmaevinin kuruluş ve işleyişine de örnek oluşturacağını düşünüyorum.
Dilerdik ki; Yerel Gündem 21'in ortaya koyduğu bu model geçtiğimiz aylarda Diyarbakır'da sekizincisi düzenlenen Kadın Sığınakları Kurultayı'nda tartışılsın.
Yeni Yerel yönetimler yasası, belediyelere kadın sığınağı açmayı zorunlu görürken, SHÇEK bu yasa uyarınca elindeki 14 sığınmaevini belediyelere devretmeye hazırlanırken, böyle tarihi bir Kurultayda sığınmaevleri konusunda ortak bir tavır geliştirilememesi ve bu yönde ortak bir karar alınamaması kadın birlikteliği ve dayanışması açısından kanımca büyük bir eksiklikti.
Bu anlamda 2005'in en büyük kazanımını da en büyük kaybını da bir arada yaşadık. (BGD/AD)