"Tüm hikaye 1976 yılında bir ekonomi profesörüyle bambu sandalyeler yapan yaşlı bir teyze karşılaştığında Bangladeş'te başladı. Tanım gereği yoksulluğun nedeni parasızlıktı. Ancak yoksulluğun içinden tüm çıkış yollarını kapatan da aynı parasızlıktı. Çünkü para kazanmak için de para gerekiyordu. Parasızlık kısır döngüsünü kırmak için dışarıdan bir müdahale zorunluydu. Sadece ufak bir fırsat yetebilirdi kimilerinin yeni bir başlangıç yapabilmesi için."
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Fikret Adaman ve Cambridge Üniversitesi Sosyal ve Siyasal Bilimler Fakültesi'nde doktora çalışmalarını sürdüren Tuğçe Bulut "Diyarbakır'dan İstanbul'a 500 Milyonluk Umut Hikayeleri, Mikrokredi Maceraları"nın sunuşunda mikrokredinin tarihini ve önemini böyle anlatıyor.
Kitap Diyarbakır'da başlayan "Türkiye Grameen Mikrokredi Projesi", İstanbul'daysa Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV) tarafından kurulan Maya projesinin kadınların hayatını nasıl değiştirdiğini özetliyor. Kitabın önsözü Kadın Merkezi (KA-MER) Başkanı Nebahat Akkoç'un kaleminden.
Saha çalışmalarında 800 kadınla görüşen Adaman ve Bulut, kitabın sunuşunda mikrokredinin anlamı üzerine akademik çalışma yapmak için yola çıktıklarını ve öyküleri anlatmak için kitabı yazmaya karar verdiklerini belirtiyor.
"'500 Milyonluk Umut Hikayeleri'nin yaşama savaşı veren tüm kadınlara ilham kaynağı olması dileğiyle..."
"Diyarbakır Hikayeleri"nden alıntılar...
Baba memleketi Deveboyu köyünden Diyarbakır'a göç eden Vesile, 500 YTL borç sayesinde bir tahta pazar arabasıyla 100 YTL'lik sebze meyve satın almışlardı. Yine "fakir"lerdi ancak en azından "aç açıkta" değillerdi.
27 yaşında olan Birnaz mikrokredi projesini kitapta şöyle anlatıyor:
"Daha önce hiç çalışmamıştım. Sonra eşimden mikrokrediyi duydum. Ona da işten arkadaşı söylemiş. Kadınlara iş kursunlar diye küçük krediler veriyorlarmış. 500 YTL alıp kozmetik işine girdim. Buralarda başka yapan olmadığından epey kazancım oluyor."
Fatma'ysa bir süredir sürdürdükleri pul biber işinden memnundu:
"Hiçbir şeyimiz yoktu. Ocak yoktu, ateş yoktu. Kaynatacak çorba bile yoktu. Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. O cesaretle mikrokrediye girdim. 'Başaramazsam napıyım, canımı alacak değiller ya' dedim. Şartlarımız daha iyi oldu. Cebimize para girdi. Eşimin sağlığı düzeldi. Evde huzurumuz oldu. Bu mikrokredi hızır gibi yetişti."
"İstanbul Hikayeleri"nden alıntılar...
1999 yılında depremle sarsılan İzmit'te aniden işlerini kaybeden Filiz ve eşi geçimlerini sürdürmek için yeni bir olanak aramaya başladı.
"Bir sene ailemin desteğiyle idare ettik. Dükkanı tekrar açalım diye bankalardan kredi istedik, hiçbiri yüzümüze bakmadı. Sonra Maya işini duyduk televizyonda.. Hemen başvurdum, bir haftaya kredi çıktı. Üzerine de biraz akrabalardan borç aldık. Bir dükkan kiralayıp kırtasiye açacak kadar para yaptı. Üç yıldan sonra ilk defa hayatımzda bir şeyler yoluna girmeye başladı."
Nakit sorununa uzun süredir bir çözüm aramakta olan Leman bir gün tezgahında Maya'nın broşürüyle karşılaştı. Mikrokredinin tanıtımını yapma çabasında olan saha görevlilerinin bıraktığı ilanda şöyle yazıyordu:
"Küçük bir dükkanınız veya tezgahınız var ya da evinizde bir iş yaparak para kazanıyorsunuz... O zaman size işinizi geliştirme fırsatları sunan Maya'yla mutlaka tanışmalısınız."
Leman'ın beklediği fırsat ayağına gelmişti... (GG)
* Diyarbakır'dan İstanbul'a 500 Milyonluk Umut Hikayeleri, Mikrokredi Maceraları, Fikret Adaman, Tuğçe Bulut, İletişim Yayınları, 2007, İstanbul, 262 sayfa