Fotoğraf: Evrim Kepenek/bianet
Haberin İngilizcesi için tıklayın
“İstanbul Sözleşmesi’nin feshi elbette erkekleri çok cesaretlendiriyor.
“Daha resmi olarak çıkılmamışken sosyal medyada kadınlara atılan mesajlardan ve basına yansıyan şiddet rakamlarından bunu gördük.
“Erkekler, artık Sözleşme yok, kadınlara istediğimiz gibi şiddet uygularız ve ceza almayız gibi düşünüyor. Oysa böyle bir durum doğru değil. Türkiye’nin imza koyduğu başka uluslararası sözleşmeler var.
“Türkiye’de şiddete karşı 6284 No’lu yasa var, Anayasa var.
Türkiye ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış bir ülke. Her ne kadar AİHM kararlarını uygulama konusunda da problemli olsa da eninde sonunda bu kurallara uymak zorunda…”
Avukat Benan Molu, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışının resmileştiğini bu sözlere anlattı.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 20 Mart'ta İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararını alması, ilk kez Avrupa Konseyi üyesi bir ülkenin uluslararası bir insan hakları sözleşmesinden çekilmesi olarak tarihe geçti. Sözleşme'nin feshedildiği yönünde karar bugün (1 Temmuz 2021 Perşembe) Resmi Gazete'de yer aldı.
TIKLAYIN - Fesih hukuka aykırı, gerekçesi meçhul
TIKLAYIN - Danıştay İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeyi iptal etmeli
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi'nin tüm maddeleri
TIKLAYIN - Türkiye kadınlarla açıkça savaşan bir ülke haline geldi
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi feshi sonrası neler yaşanıyor?
Karar, Türkiye’deki milyonlarca kadını, çocuğu ve LGBTİ+’yı etkiliyor ve risk altında olanların durumunu daha da zorlaştırıyor.
Erdoğan’ın kararı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle duyurmasından üç ay sonra, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında kadınlar ve LGBTİ+’lar geniş çaplı protestolar düzenledi. Ancak, Türkiye bu kararından geri adım atmadı.
Karar, ABD Başkanı Joe Biden ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in de aralarında bulunduğu dünya liderlerince de kınandı.
Mayıs 2011’de Avrupa Konseyi tarafından İstanbul’da imzaya açılan sözleşme yasalar, eğitim ve farkındalık yaratma yoluyla kadınları şiddete karşı korumak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek için hukuki bir çerçeve sunuyor.
Sözleşmenin önleme, koruma, ceza yargılaması ve politika koordinasyonundan oluşan dört ilkesi, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele için kapsamlı bir yapı oluşturmayı amaçlıyor.
“Tarihi utanç”
Avukat Molu, Türkiye’nin bugün itibarıyla resmi olarak İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığını belirterek, şunları söylüyor:
“Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden bugün resmi olarak çıktı. Tarihi bir utanç. Anayasa kaldırılmadığı, gece yarısı kararnameyle İHAS'tan çıkılmadığı sürece kadınları, çocukları, LGBT+ları her türlü şiddete karşı koruma yükümlülüğü devam edecek.
“Muhalefet, Sözleşme’den çıkılsa dahi şiddete karşı bir cezalandırma sistemi olduğun anlatmak zorunda.
“Sözleşme yok artık kadınları dövebilirsiniz gibi bir algı yaratılması doğru değil. Buna karşı mücadele etmek gerekiyor.
“Türkiye’nin şiddete karşı halen cezalandırma sistemi ve yasaları bulunuyor.
'Ancak hükümet yeni süreç başlatabilir'
“Sözleşme’den çıkmak hükümetlerin kendi takdirinde olan bir durum. Sözleşme’deki 80. Madde uyarınca biz Sözleşme’den çıkmış oluyoruz. Bundan sonraki tek yol ya AKP hükümetinin ya da başka bir hükümetin yeniden taraf olmak için yeni bir süreç başlatması.
“Her ne kadar İstanbul Sözleşmesi çok geniş bazı korumalar getirse de ceza yasalarında ve 6284 No’lu yasada cezai sorumluluklar devam ediyor.
"Anayasa’nın 90. Maddesi var, her türlü temel hak ve özgürlüklerle çelişen bir durum varsa uluslararası sözleşmeler daha baskın. Türkiye İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (İHAS) çıkmadığı sürece yerine getirmekle yükümlü. Şiddete karşı kadın, çocuk ve LGBTİ+’ları korumakla yükümlü.
“İstanbul Sözleşmesi’nin hayata geçip geçmediğini denetleyen makam AİHM. Bir gece yarısı AİHM yargı alanından çıkmadığımız sürece oraya karşı sorumluluklarımız var. AİHM’in içtihatları ile düzenlenmiş şiddet biçimlerine karşı cezalar var.
“Bir uluslararası sözleşmeye hiç taraf olmazsın ya da taraf olursun, bazı maddelerine çekince koyarsın. Bu öyle bir durum değil. Sen imzalıyorsun, ilk onaylayan ülkesin, Sözleşme’nin adı senin şehrinden geliyor ve sen o sözleşmeden çıkıyorsun. Bu çok acı ve utanç verici.
“Konsey açısından bir ilk tarihi bir utanç herkes açısından."
Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden bugün resmi olarak çıktı. Tarihi bir utanç. Anayasa kaldırılmadığı, gece yarısı kararnameyle İHAS'tan çıkılmadığı sürece kadınları, çocukları, LGBT+ları her türlü şiddete karşı koruma yükümlülüğü devam edecek. #İstanbulSözleşmesindenVazgeçmiyoruz pic.twitter.com/MtLvmpW5hd
— Benan Molu (@BenanMolu) July 1, 2021
Ne olmuştu?Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 20 Mart 2021 Cumartesi İstanbul Sözleşmesi'nin tek taraflı olarak feshedildiğini duyurdu. Fesih kararı 23 Mart 2021 Pazartesi günü Avrupa Konseyi'ne de bildirildi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada "Fesih kararının" nedeni olarak "Sözleşme'nin eşcinselliği meşrulaştırıyor olması" iddia edildi. Danıştay kadınların ve muhalefet partilerinin yürütmeyi durdurma talebini 29 Haziran'da reddetti. Kadınlar ve LGBTİ+ hareketi, 20 Mart'tan beri Türkiye'nin birçok ilinde İstanbul Sözleşmesi'ni savunmaya devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi hakkındaTam adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldı ve ilk imzalayan ülke Türkiye oldu. Sözleşme 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi. Sözleşme, ''kadına yönelik şiddet'', ''aile içi şiddet'', ''kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet'', ''kadın'' kavramlarını tanımlıyor. Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda. Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi, ister kocası, ister babası, ister patronu olsun, yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait. |
(EMK)