Tam bir yıl önce faaliyetlerine başlamışlar. On-on beş kadar kadın, Bursa'da kadın sorunlarıyla ilgilenirken siyaset yaptıkları yerler dışında bağımsız bir kadın örgütünün/kurumunun varlığına ihtiyaç duymuşlar. Altı ay süren tartışmalar, başka illerden başka kadın kurumlarıyla fikir alışverişleri sonucunda da bir kadın kooperatifi kurmaya karar vermişler.
Geldikleri noktada, resmen kırk kadın Bursa sokaklarını inletiyor, bir belediye başkanından sığınmaevi sözü alıyor, kooperatifte dayanışmaya ihtiyacı olan bir kadınla birlikte yaşıyor, Bursa'da ve Türkiye'nin her yerinde olan bitenlere karşı sözlerini söylemeye, seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
Geçtiğimiz haftalarda Bursa'da yeni bir namus cinayeti daha işlenmeye çalışıldı. Hepimize Güldünya Tören'in Bakırköy Devlet Hastanesi'ne yaralı getirildiği, hastaneden cesedinin çıktığı olayı hatırlattı bu girişim. F.E. ile ilgili haberleri bianet' te de okumuşsunuzdur. Günyüzü Kadın Kooperatifi de bu olaya karşı, F.E.'yi hastanede ziyaret etmek, hastanede koruma alabilmesi için gerekli başvuruları yapmak gibi çalışmalarıyla basında yer almıştı.
Kooperatiften kadınlar, F.E.'nin bağırsakları dışarıda olduğu, birçok ameliyat geçirmesi gerektiği halde hastaneden kaçırıldığını söylediler. Buruklardı bu sebeple, kızgındılar aynı zamanda. Endişe ediyorlardı haklı olarak. Ve hepimiz gibi biraz da çaresiz hissetmişlerdi kendilerini. Bursa sokaklarında ellerinde megafonla hem yetkililere, hem de görüp duymak istemeyenlere bağırıyorlardı: "Kadınlar günyüzü görmek istiyor", "Erkek vuruyor, devlet koruyor"...
Ellerinde bendir, dövizler ve düdüklerle, polisin kaldırıma çıkmaları için ısrarla uyardığı bu kadınlar, yaptıkları işin haklılığı, meşruluğu ve bunların verdiği güvenle caddenin ortasından bir kez daha bağırıyorlardı; "Emeğimiz, kimliğimiz, bedenimiz bizimdir, çekin ellerinizi!" Ve de ısrarla kaldırıma da çıkmıyorlardı. Yolu kesiyorlardı yani fiilen. Kimsenin artık pek cesaret edemediği bir eylemi yapıyorlardı sonuç olarak.
25 Aralık Cumartesi günü oldu bu anlattıklarım. Biz de İstanbul'dan iki kadın eyleme onlarla birlikte katıldık. Sonra hep birlikte Günyüzü'ne döndük. Çay demlendi, Günyüzü'nün hikâyesi anlatıldı. Onları biraraya getiren ihtiyaçlar, yaptıkları çalışmalar, yapacakları ve hayalleri bir bir döküldü önümüze.
Günyüzü Kadın Kooperatifi kurulma çalışmaları yaparken, epey bir tereddüt yaşamış, varolan kadın kurumlarının varlıklarını sürdürmeye çalışırken yaşadıkları tıkanmaların, sönümlenmelerinin sebepleri onları da kaygılandırıyormuş çünkü. Önceleri onların yapamadığını biz nasıl yaparız ki düşüncesi hâkimken; sonradan, "erkekler yapıp yapıp bozuyorlar, bir tane de biz yapalım bakalım ne olacak," fikriyle birlikte başlamışlar çalışmaya.
Kadın kurumlarının ana başarısızlık sebebinin hayatla bağ kurmaktaki zorluk olduğuna, dolayısıyla bunu göz önüne alırlarsa başarısızlığı alt edeceklerine inançları artmış. Dernek mi, vakıf mı derken, kooperatif kurmakta ortaklaşıp birlikteliklerini kurumsallaştırmışlar. Çok sevimli, yaşayan, canlı, sıcak bir mekânları var. Bursa'nın merkezinde, kadınların girip çıktığı, yaşanılan, hareketli bir mekân...
Günyüzü'nden Ayla, Gülay, Bilgesu, Dilek ve adını hatırlayamadığım birçok kadın yüzlerinde, gözlerinde hâlâ yaptıkları/yaptığımız eylemin coşkusuyla kooperatifte neler yaptıklarını anlattılar. Heyecanlıydılar anlatırken. Çünkü onlar biz İstanbullu kadınların da uzun süredir uğraştığı sığınmaevleri meselesinde bir kazanıma sahiplerdi.
Sığınınmaevlerinin açılması için Türkiye'nin her yerinde belediyelere dilekçeler hazırladı kadınlar biliyorsunuz. Bu dilekçelerin akıbetinin ne olacağı, konuyu takip eden biz kadınlara bağlı. Bursalı kadınlar belediyeye bu başvuruyu yaparken, "Siz sığınmaevi vermezseniz, biz de çadırda kalırız," diyerek, Bursa'nın merkezine bir çadır kurmaya karar vermişler. Ancak çadırın kurulacağı günün önceki gecesinde, çadır bilinmeyen kişiler tarafından, çadır siparişinin verildiği yerden Günyüzü ismi kullanılarak çalınmış. Kadınlar çadır kurma eylemine iki saat kala çadırsız kalmışlar birdenbire. Ama yılmamışlar. Hemen bir yazlık küçük çadır bulunmuş. Kurulmuş. Önüne de bir masa açılarak, sığınmaevi için imza toplanmaya başlanmış. Gece çadırda kalmayı hedefliyorlarmış ama hava şartları buna izin vermemiş. Onlar da gündüz çadırda durup, geceleri çadırı toplayarak kampanyalarını sürdürmüşler. Donma tehlikesine, kar yağışına, yağmura, çamura aldırmadan sürdürülen bu inat, sonunda amacına ulaşmış. Bir gün Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe çadıra gelerek Günyüzü'lü kadınları ziyaret etmiş ve onlara sığınmaevi açılacağı konusunda halkın önünde söz vermiş. Bu başarı Günyüzü'ne gelip giden kadınların hepsi için büyük moral olmuş tabii ki. Faaliyetler tam gaz devam etmiş.
Bursa'da babası tarafından işkence gören D.A.'yı ve D.A.'nın üvey annesini ziyaret etmişler sonra. Onlar için yapabileceklerini araştırmaya başlamış, basın açıklamaları yaparak, konunun takipçisi olacaklarını, kamuoyuna da duyurmaya çalışmışlar. Yaptıkları her işte, kooperatifin kuruluş sürecinde ilişkiye geçtikleri kurumlar ve kişilerle ilişkilerini sürdürmüş, birlikte hareket ederek güç oluşturmaya çalışmışlar.
Yaptıkları şeyler sadece bunlar da değil. Bir tiyatro grupları var. İkinci oyunlarının hazırlığını yapıyorlar şu anda. Kendileri yazıp, oynuyorlar. Kadınların sıkıntılarını, coşkularını, mutluluklarını tiyatroyla sergilemeye çalışıyorlar. Bu arada duyuralım, hazırladıkları oyunu Şubat ayında oynamayı planlıyorlar. Bir de koroları var. Konservatuardan gelen bir kadının öğretmenliği eşliğinde, Lazca, Türkçe, Kürtçe kadın şarkıları söylüyorlar. Nota ve solfej dersleri alıyorlar. Yaptıkları işin hakkını vermeye çalışıyorlar yani. Öyle neşeli ve enerjik bir topluluk ki, zaten sürekli dillerinden şarkılar, ağızlarından hep yeni bir planın, yeni bir hayalin cümleleri dökülüyor.
Kooperatife yaklaşık yüz kadın üye almışlar. Zaten kooperatife üye olmak için kadın olmak ve bu konuda samimi davranmak dışında bir kriterleri yok. Kimsenin kimseye üstünlük sağlamaya çalışmadığı, bütün kimliklerin eşit kabul edildiği, herkesin eşit söz hakkı kullandığı bir işleyişleri var. Ha bir de kooperatifin hiçbir grubun, siyasi fikrin, ya da partinin kolu gibi davranmaması konusunda çok hassaslar. Kadın mücadelesinin bu tür yaklaşımlardan zarar göreceğini, bağımsız bir hareket olabilmenin önemini anlatıyorlar hep. Günyüzü'nde geçirdiğimiz birkaç saat, birlikte yürüdüğümüz Bursa caddelerinin ardından bizi uğurluyorlar.
Ardımızda aynı yolda yürüdüğümüz kadınlar, aklımızda F.E., D.A. ve nice kadın İstanbul'a geri dönüyoruz. Türkiye'nin her yerinde açılan/açılacak olan bağımsız kadın kurumlarının önemini bir kez daha fark ediyoruz, bu yolculuğun ardından. İstanbul'da ya da Bursa'da Gülay ya da Ayla, veyahut da Bilgesu, Ayşe Fatma... Ne fark eder ki, onlar korkmamış başarısız olmaktan, biz de korkmayalım, korkarsak eğer birbirimizi hatırlayalım, çünkü sorularımızın ve sorunlarımızın cevapları birbirimizde... (BD/BB)