ODTÜ’lü kadınlar ve LGBTİ+, 25 Kasım’a giderken düzenledikleri gece yürüyüşlerinde kampüslerdeki şiddete, tacize ve hayatlarını daraltıp güvensizliğe sürükleyen mevcut iktidar politikalarına 21 Kasım'da ODTÜ'de eylem yaptı.
Eylemde bianet'e konuşan öğrenciler, iktidarın erkek şiddetine cezasızlık politikalarına tepki gösterdi.
"Çaillerimizi cezasız bırakan bir ortam var"
Tarih bölümü öğrencisi Dilara kampüs içi güvenlik hakkında bianet’e şunları söyledi:
‘’Kampüsler kadınlar ve LGBTİ+'lar için güvenli olmaktan oldukça uzak. Bana kalırsa bunun sebepleri, kadın ve lubunya düşmanı iktidar zihniyetinin uzantısı olarak gelen kayyımlar ve özellikle internet aracılığıyla gençler arasında yükseltilmeye çalışılan kadın düşmanlığı ve fobi. ‘’
Tacizci akademisyenler ve işlevselliğini yitirmiş CİTÖB ile birlikte failleri cezasız bırakan bir ortamın varlığından bahseden Dilara, mevcut durumda güvensizliğin arttığını ve bunun da kadın ve lubunyaların olası bir durumda çaresiz kalacağını düşünmelerine sebep olduğunu ekledi.
Endüstriyel tasarım bölümü öğrencisi Elif ise özellikle kampüs içindeki "Onur Yürüyüşleri’’nde polislerin kütüphane, fakülteler veya diğer toplu alanlarda öğrencileri döverek gözaltına aldığı günlerde yaşadığı güvensizliği, ‘’Kampüs içerisinde işkenceyle gözaltına alındığım da oldu, o yüzden kampüs içerisinde polis veya herhangi bir kolluk kuvveti görmek beni hep tedirgin etmiştir” dedi.
"ODTÜ Kadın Duvarı bizimdir"
ODTÜ ‘’Kadın Duvarı’’na 3 dilde yazılan ‘’Kadın, Yaşam, Özgürlük’’ sloganının Kürtçe ardından ise Arapça kısmının silinmesi ve bunun akabinde okulda belirli gruplara yöneltilen nefret söylemi hakkında sorularımızı yanıtlayan Dilara, "Sosyal medyada ortaya çıkan faşist, kadın düşmanı, homofobik ve transfobik akımların, gençliği mücadele edebilecekleri alanlardan yapması çok daha kolay olan nefret söylemine yöneltiyor’’ dedi.
Kadın Duvarı üzerinden yaşananları ise, "Kadınların her gün göz göre göre katledilmelerine dair bir söz üretmek istemeyen eril zihniyet, onun yerine çareyi enternasyonal kadın mücadelesini baltalayarak faşizmi yeniden üretmekte, kadın düşmanlığını, özellikle Kürt kadınlarına olan düşmanlığı pekiştirmekte buluyor’’ dedi.
Sosyoloji öğrencisi Şimal, sosyal medyadaki kadınlara ve LGBTİ+'lara yönetilen nefret dilini kampüste de derinden hissettiğini çünkü bu dili üreten insanlarla beraber yaşamaya çalıştıklarını belirtti.
''Yurtlarda, kütüphanede, derslerde sürekli yanyana olduğumuz adımızı yüzümüzü bilen insanlar her ortamda mücadelemize göz dikmiş durumda’’ diye ekledi.
Kadın Duvarı ve sonrasında yaşananlar hakkında ise şunları söyledi:
"Kadın duvarını boyamamızın sebebi ODTÜ’de yıllardır süregelen bir talebin resmedilmesi aynı zamanda son zamanlardaki kadın ve LGBTİ+ cinayetlerine ve nefretine karşı bir arada durduğumuzu göstermekti. Biz orayı kaybettiğimiz kız kardeşlerimize adadık. Ancak iktidarın bize doğrudan yönelttiği kutuplaştırmanın arasında kaldık. ODTÜ’de kadın duvarı saldırıya uğradığı günden beri içerisinde öfke birikmeyen, duvarını önünden bile geçmek istemeyen kadın sanıyorum ki yoktur.’’
İngilizce Öğretmenliği öğrencisi Ekim, "Bir kadın+ ve lubunya olarak bu okula gelirken güvende hissedeceğime çok inanmıştım. Anladım ki beni güvensiz hissettiren insanlar burada bile varlar’’ diyerek Kadın Duvarı’na yapılan saldırılar sonrasında duvarın önünden geçerken bile güvensiz hissettiğini söyledi.
Elif de benzer hislerini şöyle belirtti:
‘’Bu kampüste daha önce yaşamadığım bir durumdu. Hala da böyle, kampüsteki erkeklere çok şüpheyle yaklaşmaya başladım çünkü o duvar sürecinde kampüsteki kadın düşmanı erkeklerin düşündüğümden çok daha fazla olduğunu gördüm.’’
"Yine bu sene kadın duvarına saldıran erkekler 25 Kasım yürüyüşleri gibi kazanılmış alanlara da internet üzerinden saldırmaya başladılar. Belki de önümüzdeki 8 Mart'a veya 25 Kasım'a fiziksel olarak saldırmayı deneyecekler bilmiyoruz’’ diyerek endişelerini belirtti.
“Yine aynı direnişi gösteriyoruz, göstereceğiz”
Dilara yönetimin alenen kadınlara, lubunyalara ve duvar için verilen mücadeleye saldıran kişilere somut bir adım atılmadığını belirtti ve sözlerine şöyle devam etti:
"Yönetimden kastımız zaten bütün bu bahsettiğimiz söylemlerin baş üreticisi olan iktidarın atamasıyla gelmiş bir kayyım olduğu için, çok farklı bir şey de beklenemezdi sanıyorum.’’
Şimal ise, "Biz tüm bu eril şiddet ile mücadele etmeye çalışırken okul yönetimi bizi, topluluklarımızı hedef göstermekten çekinmeyen kişilere herhangi bir yaptırım uygulamadı.’’ dedi ve şunları ekledi:
‘’ Ancak biz ODTÜ’lü kadın ve LGBTİ+ lar olarak Yozgatlıgilin önceki yıllarda bizi ifşa ederek okula polisleri sokmasının karşısında yılmamıştık, yine aynı direnişi gösteriyoruz ve göstereceğiz.’’
"Topluluklar içinde bir tabu"
CİTÖB’ün işlevsiz olmasını bu sayede faillerin cezasız kalmasını kampüsün her alanında hissettiklerini belirten öğrenciler özellikle topluluklarda yaşanan taciz ve şiddet hakkında konuştu.
Elif bu konuda, "Toplulukların içinde şiddet ve taciz olaylarının çok yaşandığını ve toplulukların failleri cezalandırma konusunda yetersiz kaldığını biliyorum’’ dedi.
Ekim ise kendi deneyimlerinden yola çıkarak, topluluk içinde taciz ve şiddetin bir tabu olduğunu üstlerinin hemen kapatıldığını belirtti.
Sözlerini şu şekilde bitirdi, "Sonradan fark ettim ve hala anlıyorum ki biz aslında daha fazlayız. Sadece onlar daha fazla gürültü çıkarıyorlar.’’
Her yıl olduğu gibi bu yıl da ODTÜ’lü kadın ve lubunyalar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde saat 19.00’da Ankara Kolej Metro Durağı’nda bir araya gelerek yoksulluğa, savaşa ve şiddete karşı duracak, eşit ve özgür bir yaşam taleplerini güçlü bir şekilde dile getirecekler.
İl il 25 Kasım programları: Birlikte güçlüyüz
(ADÇ/EMK)