Kadınlarla ilgili uzun zamandır çalışıyor. Özellikle kadın ve çocuk odaklı haberlere eğiliyor. Kadınlarla ilgili sayısız belgesel ve araştırmaları var.
O, hep kadın hikayelerinin izinden gitti ve bu süreçte hep kadınların kendi hikayelerini en iyi yine kendilerinin anlattığına tanık oldu.
Deyimler, ses tonları, ifadeler…
Gazeteci Yeşim Özdemir, şimdilerde “Kadınlar ve Kurabiyeler” serisiyle kadın haberciliğinde öne çıkıyor.
“Şiddetin pornografisini yaratmadan hikayeyi anlattırıyorum” diyen Özdemir'in podcast serisi, kadınların bulundukları noktaya geldiği güzergahları görmenizi sağlıyor.
“Kadınları mutfakta görmek isteyenlere ironik bir yanıt”
“Kadınlar ve Kurabiyeler” nasıl ortaya çıktı?
Kadınlar, o kadar güzel anlatıyorlar ki, ben o anlatıları alıyorum ya ses ya da yazı olarak anlatıyorum.
Hep diyordum ki bu hikayeleri onların anlattığı ses tonuyla verebilsem, onların anlattığı deyimle anlatabilsem. Bu uzun zamandır içimden gelen bir istekti. Bunun projeye geçmesini çok istedim. O gün bugün oldu. Bu projeyle bunu yaptım.
Adı neden “Kadınlar ve Kurabiyeler” ?
Bu projenin her adımı için o yayın boyunca gördüğünüz detaylar için uzun uzun çalıştım derinlikli çalıştım.
Her detayı ayrı ayrı düşünüldü. Programın adı, içinde kadın geçen bir şey olacaktı. Ne olacaktı? “Kadınlar ve Kurabiyeler”i bir yerlere yazmışım not almışım. Oradan çıktı.
"Kurabiyeler" burada ironik bir anlamı taşıyor. Bugün toplumda halen daha kadınları sadece mutfakta düşünen sadece moda konuşan sanan bir kesim var.
Kadını sadece bu şekilde toplumsal cinsiyet rolü ile gören, kadını insan olarak görmeyen kesimlere karşı verilmiş ironik bir yanıt.
“Kadınlar kendilerini özgürce ifade edebilsin”
Nasıl belirlendi peki bu konsept?
Kadın odaklı çalışırken hep şunu fark ediyordum. Yakın zamanda deprem oldu. Depremde kadın olmak konusunda bir dosya hazırlamıştım. Kısa Dalga’da yayınlandı. Orada dahi kadınlar kendi yaşadıklarını anlatırken, düşüncelerini anlatırken isimlerinin yer almamasını istiyordu.
Çünkü orada bile özgür hissetmiyordu. İşte kadını buna yönelten nedenin ne olduğunu biliyoruz. Birilerinden çekindiğini, depremde bile kendisini özgürce ifade edemediğini biliyoruz.
Dezavantajlı kadınlar, çocuklar tüm kesimler yaygın basında yer bulamıyordu sonra dijital medya hayatımıza girdi. Biz çok özgür olduğumuzu sandık orada fakat dijital medyadada kadınlar için temsil alanı yaratamadık.
Ben de böyle bir umutla yani kadınlar açısından yeni bir temsil alanı olsun istedim. O yüzden “Kadınlar ve Kurabiyeler” ortaya çıktı.
Onlara, kadınlara mikrofon uzattım. Hiçbir sınırı yok istedikleri gibi kendilerini ifade ediyorlar. Şiveli mi konuşuyor? Evet şiveli konuşuyor. Deyim mi kullanmak istiyor? Evet deyim kullanıyor. Kendilerine ait bir dünyada kendi kelimeleri ile kendilerini anlatıyorlar.
Sonra fark ettim ki kadınlar isimlerini gizlese de kendilerini iyi hissetmiyor. Kadın kendi isteği ile değil konsept gereği kendisini gizlemiş olacak.
Sonra başka bir yöntem buldum. “Ne olmak istediklerini sordum?” Bugün güneş olmayı seçtim, bugün yıldız olmayı seçtim, bugün kardelen olmayı seçtim gibi gibi. Bu bölüm oyun gibi gizlilik meselesini daha hafifleten bölüm. Sıradan biri olarak diledikleri gibi hikayelerini anlatıyorlar.
“Her kadının başına geliyor diye meşru hale gelmemeli”
Kimlerden destek aldın?
Çalışmam, The Guardian’ın desteklediği Dijital Medya Derneği / Newslab Türkiye ekibinin “kuluçka” desteği ile adımlarını attı. Kısa Dalga da yayınladı. Kendilerine teşekkür ederim.
Yine de yaşadığım bazı zorluklar vardı. İlk başta zoom yerine, kahve yudumlarken olan bir ortam istedim.
Hikayeleri, ilk beş bölüm için en azından daha farklı yerlerden, bölgelerden olsun istedim. Akdeniz, Güney Doğu gibi. Bunun için o bölgelere gitmek gerekiyordu. Sponsora ihtiyaç vardı. Newslab ilk başta destek oldu fakat yine de desteğe ihtiyaç vardı.
Bu sponsoru ararken çok zorlandım. Herkesten şunu duydum “Evet çok güzel fakat bu herkesin başına gelir” gibi şeyler duydum. Tam olarak bu nedenle “her kadının başına geliyor” denilerek meşrulaştırılıyor zaten. Bu sorun.
“Kadınların sorunları basitlendirilmemeli”
Neden sorun?
Böyle olmaması gerekiyor. Bu ürkütücü bir şey. Birincisi bu anlamda basitleştirilmemeli.
İkinci olarak da kadınlar hikayelerini anlatmalı. O yüzden ben bu hikayelerin peşinden gittim.
“Hepimizin hikayesi”
Çeşitlilikle amacın neydi peki neyi göstermeye çalıştın?
Amacım şuydu: farklı politik çevrelerden, statülerden gelseler de kadınların sorunları aynı. Cinsiyet temelli negatif bir ortaklıkta buluşuyorlar. Buradan eziliyorlar.
Tarladaki kadınla, plazadaki kadının ezilmişliği aynı değil fakat negatif ortaklıkta birleşiyorlar. Kadınları bir araya getiren negatif ortaklık değil buna karşı verdikleri direniş. Her kadının direnişi önemli ve anlatılmaya değerli. O kadınların hikayelerini ayrı ayrı değerler olarak görüp öyle dinliyoruz. O yüzden ilk bölümde örneğin “Güneş”in hikayesini dinlerken “Bu hepimizin hikayesi” diyorum.
Kadın haberciliğinde, toplumsal cinsiyet odaklı habercilikte, yazımda kullandığımız dile çok dikkat etmemiz gerekiyor. Siz bu anlamda nasıl bir yol tercih ettiniz?
Medyada böyle bir algı var. Kadınları anlatırken sansasyonel bir şekilde mağduriyet üzerinden vermeyi severler. Burada bunun olmaması için çok titizlendim. Çok dikkat ederek dinliyorum sorularımı yönlendiriyorum.
Onlar kendi hikayesini anlatırken dahi o detaylara girdiğinde ben müdahale edip “Detay bilmemize gerek yok” diyorum.
Şiddetin pornografisini vermemeye çalışıyorum. Dinleyici “neden durdurdun” diyebilir. Amacımız zaten onun mücadelesini duyurmak.
Yaşanılan eşitsizlikleri anlatıyorlar biz neyle mücadele ettiğini anlıyoruz, ama mücadelesine odaklanıyoruz. Sonrasında bunla nasıl mücadele etti? Genelde tek başlarına olduklarını görüyoruz kadınların. Ben de bunu anlatmak istiyorum.
(EMK)