İlk duruşması 26 Ocak'ta gerçekleştirilen Muğla davası, biz kadınlara "kadın dayanışması"nın ne anlama geldiğini, bir kez daha hatırlatan tarihi bir dava. Muğla davası aynı zamanda devletin tüm organlarıyla kadına bakış açısını da ortaya koyuyor.
Bundan tam üç yıl önce failleri arasında Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin, öğretmenlerin, iş yeri sahiplerinin ve 18 yaş altında çocukların da bulunduğu bir toplu tecavüz olayı yaşandı.
Tecavüze uğrayan ve üç yıl boyunca devletten, bu devletin hâkimlerinden, savcılarından, polisinden, doktorundan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'ndan, Adalet Bakanlığı'ndan "adalet" isteyen kadın arkadaşımız, adalet arayışı Türkiye'de görmezden gelinince, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu.
Üç yıl boyunca her gün ilmek ilmek örülen mücadele, tecavüz faillerinden, yaşları olay tarihinde 18'den küçük olan ikisinin 26 Ocak'ta Muğla Adliyesi'nde ilk kez hakim karşısına çıkmasıyla yeni bir ivme kazandı.
Türkiye'nin farklı illerinden kadınlar, o gün, adalet taleplerini dile getirmek için oradaydı. Kadınların duruşma salonunu çınlatan sloganlarıyla tecavüze karşı "adalet" çığlığı, Muğla'dan tüm Türkiye'ye yayıldı.
O gün de söyledik, bugün yine tekrarlıyoruz "Tüm tecavüzcüler yargılanana, adalet yerini bulana kadar Muğla Adliyesi önünde olacağız!"
Kadını bedeninden uzaklaştıran, hayattan koparan tecavüz gibi bir suçun cezasız kalması mümkün değil ve kadınlar bunun için sonuna kadar mücadele etmeye kararlı.
Son dönemlerde artan kadın cinayetlerini besleyen muhafazakâr damara, her fırsatta kadın dayanışmasını aşağılayan ağızlara, devlet, erkek ve sermaye destekli kadın bedenini, emeğini, varlığını görünmez kılmaya çalışan ataerkil anlayışa bir tokat aslında Muğla davası.
Muğla davasında, tecavüz gibi bir suça karşı örgütlenmiş politik bir kadın iradesi var çünkü... Bu dava için ülkenin dört bir tarafından adliye önünde tecavüzcülere karşı bedenleriyle barikat kurmuş kararlı bir kadın gücü var çünkü... Muğla davası, daha ilk duruşmasında biz kadınlara hep bir şeyler fısıldayan bir dava oldu çünkü...
Biz kadınlar biliyor ve inanıyoruz ki bu dava kadınların örgütlü mücadelesi ile kazanılacak bir dava!
Nitekim ilk duruşmada sadece olay tarihinde yaşları 18'den küçük olan iki fail yargılanırken, olayın diğer failleri "tanık" sıfatıyla duruşmaya çağrılmıştı ancak bu kişiler duruşma sırasında adliyede oldukları halde duruşmaya katılamadılar. Ve dışarıdan yükselen, duruşma salonunu dolduran, hesap soran inatçı kadınların öfkesi sayesinde aynı gün diğer sanıklar hakkında da iddianame tamamlandı.
Biz kadınlar takip ettiğimiz diğer davalardan da biliyoruz ki, kadına yönelik her türlü şiddet ve katliam ancak kadının aleyhine yasa, tüzük ve zihniyet ile onun uygulayıcıları karşısında biz kadınlar tarafından örgütlenen bir kamuoyu baskısı ile görünür kılınabilir.
Bu bilinçle, bizler de İzmir Kadın Platformu olarak, 16 Mart 2011 saat 13:30'da bu kez daha güçlü bir katılımla dövizlerimiz, pankartımız ve öfkemizle tecavüzcülerden hesap sormak için orada olacağız! (AA/BB)
Yaşasın kadın dayanışması!
* Alev Arslan, İzmir Kadın Platformu