Barış İçin Kadın Girişimi, kadınların Türkiye’de süren barış müzakerelerine müdahil olmasının yollarını aramak için bir araya geldi. Kadınların, savaşlardan en çok etkilenen kesim olmasının yanısıra barış sürecinin demokratik ve katılımcı inşası için de temel aktörlerden biri olduğunu belirtti.
1990-2012 yılları arasında 100’ü aşkın ülkede yaşanan çatışmalarda 582 barış antlaşması yapıldığının ancak bu süreçlerde kadınların temsiliyetinin çok düşük olduğunun altı çizilirken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1325 sayılı kararının ve Üsküp Deklarasyonu’nun kadınların barış süreçlerinin öznesi olması gerektiğini şart koştuğu hatırlatıldı.
“Kadınlar olmadan barış olmaz”
Barış İçin Kadın Girişimi’nin açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Barış müzakerelerine kadınlar katılmazsa barış toplumsallaşamaz, sürdürülebilir olamaz, yerelleşemez, barış savaş sırasında uğramış kayıpları dikkate almaz ve telafi etmez, barış süreci şeffaf olmaz, barış cinsiyete duyarlı olmaz.
“Barış mücadelesine kadınlar katılmazsa toplumda eşitlik ve demokratikleşme sağlanamaz. Barış mücadelesinde kamusal alana çıkmış ve toplumsal roller edinmiş kadınlar tekrar eve dönmeye zorlanır. Savaşın ne denli cinsiyetçi olduğu unutulur ve barış da cinsiyetçi oluverir.
“Biz kadınlar uzun yıllardır farklılıklarımızla beraber barış mücadelesi verdik. Bundan böyle ise resmi taraf, gözlemci, arabulucu, danışman, yorumcu, tanık vb rolleri üstlenerek barış müzakerelerine müdahil olmak için toplanacak ve örgütleneceğiz. Kadınlar olmadan barış da olmaz. Eril bir barış sürdürülemez.”
“Hükümet tarafında da kadınlar yer almalı”
Avukat Hülya Gülbahar, barışın sadece çatışmanın durması anlamına gelmediğini, çatışmanın konusunu oluşturan sorunun kalıcı çözümü ve uğranan zararların telafi edilmesini de kapsadığını; kadınların iktidarın programını, sürecin nasıl ilerleyeceğini, barış sürecinde toplumsal cinsiyet açısından hangi önlemlerin öngörülüp görülmediğini yakından takip edeceğini söyledi.
Prof. Dr. Nükhet Sirman, uzun süren çatışmaların toplumun dokusunda, toplumun erilleşmesi ve militaristleşmesi, kadınların barış mücadelesinin görünmez kılınması gibi görünmeyen tahribatlar da yarattığını, savaş süresinde kadına şiddetin arttığını belirtti. Görünmez tahribatların yokedilmesinin ancak kadınların barış sürecine katılmasıyla mümkün olduğunu ifade etti.
Nimet Tanrıkulu, Barış İçin Kadın Girişimi’nin çalışmalarının dört yıl önce başladığını söylerken, medyada sıkça yer bulan “akil adamlar” sözüne değindi. Adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir barışın sadece erkekler arasında yürütülen müzakereyle sağlanamayacağını belirtti. Görüşmelerde hükümet tarafında da kadınların yer almasını talep ettiklerini açıkladı. (ÇT)