Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kadın Sorunlarını Araştırma Uygulama Merkezi (DİKASUM) öncülüğünde geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirilen "Kadına Yönelik Şiddet ve Şiddetle Mücadele Çalıştayı"nda Kürt ve Türkiyeli kadınlar mücadele deneyimlerini paylaştı. Çalıştay, kadınların mücadelelerini ortaklaştırmasına yönelik önerilerle son buldu.
Çalıştay sırasında "Kadına Yönelik Şiddet ve Şiddet Algısı", "Şiddetin Kadın Üzerinde Yarattığı Sosyal ve Psikolojik Etki", "Şiddetle Mücadele Yöntemleri" konulu oturumlar gerçekleştirildi. "Tecavüz Kültürü"; "Kadına Yönelik Şiddetin Medyada Ele Alınış Biçimleri"; "Militarizm, Ayrımcılık ve Gözaltında Kadına Yönelik Şiddet"; "Dünyada ve Türkiye'de Sığınmaevi Modelleri ve Şiddetle Mücadele Yöntemleri" ve "Şiddetin Ekonomik Biçimleri" başlıklı atölye çalışmaları yürütüldü.
Atölyeler ve sonuçları
"Militarizm, ayrımcılık ve gözaltında cinsel şiddet" başlıklı atölyede katılımcılar, Hakikatleri Araştırma Komisyonlarının oluşturulmasına katkı sunacak şekilde, son otuz yılda kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel suç ve tecavüzlerin bilançosunun çıkarılması önerisinde bulundu.
"Dünyada ve Türkiye'de sığınmaevleri modelleri ve şiddetle mücadele yöntemleri" atölyesinde, kadınların şiddet döngüsünden kurtulabilmesi için destek ve koruma mekanizmalarına duyulan ihtiyaç vurgulandı. Kadınlar, sığınakta kalan kadınlarla çocukların deşifre olmaması için e-devlet sistemindeki kayıtların gizli tutulmasını, can güvenliği bulunmayan kadınların tanık koruma programına alınması için yasal düzenleme yapılmasını istedi.
"Kadına yönelik şiddetin medyada ele alınış biçimleri" atölyesinde, yereldeki kadınların medya izleme grupları oluşturmasının ve medyada çalışan kadınların örgütlülüğünün önemi vurgulandı. Kadın örgütlerinin internet yayıncılığı yapan kuruluşlarla ve sosyal paylaşım siteleriyle ilgili çalışmalar yürütmesi önerisi getirildi.
"Tecavüz kültürü" atölyesinde kadınlar, tecavüzün yalnızca kadının bedenine değil aynı zamanda kabileye, aşirete, halka, ulusa, toplumun maddi ve manevi değerlerine, toprağa zorla el koyma anlamına geldiğini vurguladılar. Kadınların hak ve özgürlükleri için bir çalıştay düzenlenmesini kararlaştırdılar.
"Şiddetin ekonomik biçimleri" atölyesinde ailede ve devlette ekonomik şiddet konuşuldu. Kadınlar, devletten yönelen ekonomik şiddeti ise şöyle tanımladılar:
"1990'lı yıllarda devlet eliyle binlerce köy boşaltıldı. Ekonomik kaynaklar yok edildi, insanlar mülksüzleştirildi, vasıfsızlaştırıldı. Zorunlu göçün yarattığı tahribattan en çok kadınlar zarar gördü. Kadınlar sosyal yaşamın dışına itildi, kötü koşullarda düşük ücretle çalışmak zorunda bırakıldı. Zorunlu göçün çocukların çalıştırılması, eğitim dışı kalması, kadınların yardım almaya gönderilmesi, dilenmek zorunda kalması, fuhuş ve madde bağımlılığının artması gibi sonuçları da oldu." (BB)