Türkiye'de 23 ilde faaliyet gösteren Kadın Merkezi'nin (KAMER),"25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü" nedeniyle düzenlediği "Haklı Şiddet Yoktur Konferansı"nda, şiddetin hayatın her alanındaki yansımaları tartışıldı.
Diyarbakır Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Merkezi'nde yapılan 32 ilden kadının katıldığı toplantıda klinik psikolog Jülide Aral'ın moderatörlüğünde, Sabancı Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Ayşe Gül Altınay, "Militarizm, Şiddet ve Kadınlar", Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Umut Özkaleli, "Kıbrıs, Şiddet, Irkçılık", Kadın Koalisyonu'ndan İlknur Üstün, "Şiddet ve Kadın Dayanışması, Siyaset Bilimi ve Kadın Araştırmaları'ndan Prof. Dr. Fatmagül Berktay "Şiddetin Mazereti Olabilir mi", Başkent Kadın Platformu'ndan Hidayet Şefkatli Tuksal, "Tasavvufi Anlayışta Şiddetin Reddi" konuştu.
KAMER Başkanı Nebahat Akkoç, vakfın, toplumsal cinsiyet farkındalığı yaratmak, şiddetten kurtulmak isteyen kadınlara destek olmak ve politikalar oluşturmak için kurulduğunu ancak hala şiddet devam ettiği için, konferansta sadece kadına yönelik şiddeti değil, hayatın farklı alanında yaşanan şiddetin nasıl aynı kaynaktan beslendiğini göstermek istediklerini söyledi.
Altınay, yakın zamana kadar Türkiye'de militarizmin ve vicdani reddin yerinin olmadığını, son birkaç haftadır, ilk defa milyonlar bunu konuşmaya başladığını ancak kadın vicdani retçiler yine de bahsedilmediğini belirtti.
"Türkiye'de 1930'lardan sonra askerlik bir kültürün ve erkekliğin parçası olarak kodlanmaya başladı. Ordu millet içinde kadınlara üç rol verildi; erkeklerin karşısında itaatkar eşler, fedakar anneler, savaşçı kadınlar.
"Vicdani retçi kadınlar, 1990'dan beri önce erkeklerin destekçisi oldu ardından, 'militarizmle mücadele sadece askere gitmek üzerinden değil, hayatımızın her alanının emir komuta zinciri ve şiddet üzerinden tanımlanmasına ve bu yapılara katkıda bulunmayı reddediyoruz' dedi."
Özkaleli, Kıbrıs'ta 1950-1974 arasında Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasında yaşanan fiziksel şiddetin şu anda da farklı biçimlerde devam ettiğini söyledi.
"Komşunun komşuyu öldürdüğü, tecavüz ettiğini biliyoruz; bununla yüzleşmeden geçmişimizle barışamıyoruz ve gelecek nesillerle de bunu devam ettiriyoruz.
"Bu şiddetin bugün, Türkiye'den gelen göçmen ve işçilere karşı yaşıyoruz, çocukları eğitime devam edemiyor ve onları ötekileştiriyoruz; hiçbir entegrasyon yok. Bu durumun uzun vadede fiziksel şiddete dönüşeceği endişesi taşıyorum. Bu kısır döngü için mücadele yöntemlerinin kadınların etkin aktör olduğunu düşünüyorum."
Tuksal, Kuran'ı Kerim'de "haklı şiddet yoktur" demenin çok zor olduğunu, haklı şiddetin ıslah edilmiş halinin mevcut olduğunu söyledi.
Ancak tasavvufta, şiddeti tamamen reddeden bir öğreti olduğunu, bugün şiddete karşı bu öğretinin temel felsefesinin kullanılması gerektiğini söyledi.
"Mevlana erkeğin kadını terbiye etmesi yerine, kendisini kadınla terbiye etmesi gerektiğini söyler. Şiddeti tamamen reddeden Yunus ise güçlü ve muktedirken şiddetin reddetmenin önemli olduğunu söyler."
Üstün, bugün kadın mücadelesinin belli kategorilerde tanımlandığını ancak bunun "hiç akla gelmeyecek" sorunları görmezden gelmeye neden olabileceğini söyledi.
"Mesela göç ettirilmiş kadınların yoksulluğu, meslek edindirme kursları ile hallolacak sanılıyor. Oysa köyden şehre gelen kadının kendisini yaşamın parçası hissedebilecek mekanizmalrı oluşturmak gerek, sadece istihadam yetmez. Kadınlara kendi deneyimlerini aktarmanın yollarını açıp, her şeyi bildiğimizi varsayarak onlar adına aktarımda bulunmaktan vazgeçmeliyiz."
Üstün, hiçbir mücadelenin birbirinden üstün olduğunu düşünmeden, kadın dayanışmasının, farklı siyasi ve kültürler yapılardan gelen kadınların ezilmişlikleri çerçevesinde bağlantılar kurması ile mümkün olabileceğini söyledi.
Berktay, tarihin en eski dönemlerinden beri kadının yöneten ve yönetilen ilişkisi içinde ittiat etmesi gereken ve erkeğin bir mülkiyeti olarak kabul edildiğini örneklerle açıkladı.
"Kurulu erkek düzenine itaat etmeyi reddettiğinizde, erkek kurumlarına karşı bağımsızlığınızı ilan etmek istediğinizde şiddete uğruyorsunuz.Kadına yönelik şiddeti doğu ve islama özgü bir şey gibi görmek doğru değil, kadına karşı şiddet İstanbul'da da, kadın erkek eşitliğinin en iyi seviyede olduğu İsveç'te de var. Çünkü her yerde derecesi, biçimi farklı da olsa kadın erkek arasında güç eşitsizliği var."
Katılımcılar bir ağızdan El Kajiye ve Fabrika Kızı sarkıların söyledi ve zılgıtlar eşliğinde "Haklı şiddet yoktur" sloganları atarak toplantıyı bitirdiler. (NV)
* El Kajiye'yi ve Fabrika Kızı'nı dinlemek için tıklayın.