Kadınlar yasadaki kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olmasının fiili olarak gerçekleştirilmesini talep etti. Türkiye'nin de imzaladığı Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Engellenmesi Sözleşmesi'ni (CEDAW) hatırlattı.
Sezer'e yazdıkları mektupta kadınlar, Anayasanın bir mutabakat metni olduğuna ancak, yasak değişikliği yapılırken toplumun yarısını oluşturan kadınların onayının alınmadığına dikkat çekti.
Ka-Der'in Türkiye'deki kadın kuruluşlarının görüş ve desteğini alarak hazırladığı metinde yer alan önerilerin yasa hazırlanırken dikkate alınmadığı da vurgulandı.
Kadınlar ikinci sınıf vatandaş
Sezer'e yollanan mektupta şu öneriler yer alıyor:
* Anayasa'da yapılan düzenleme 1876, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında var olan "yasa önünde eşitlik" anlayışını aşamadı. Kavram sadece yeniden tanımlandı ve "fırsat önceliği" politikalarına temel teşkil edebilecek "fiili eşitlik"i kapsamadı.
* Yasalarda bugüne kadar hiç bir özel önlem düzenlemesi yer almadı. Bu, işleyen ve gerçekçi bir demokrasi anlayışının tesisi açısından büyük bir eksiklik ve adaletsizlik yaratıyor.
* Türkiye'de halen her üç kadından biri okuma yazma bilmiyor; istihdam olanaklarına, kaynaklara erişimde ciddi sorunlar yaşıyor ve siyasal alanda nerede ise temsil edilemiyor; namus cinayetleri gibi insan hakları ihlallerine maruz kalıyor. Kadınların ikinci sınıf vatandaş konumundan çıkarılması için "fiili eşitlik" politikalarına dayanak sağlayacak bir Anayasa metninin düzenlenmesi olmazsa olmaz koşuldur.
"Soyut bir eşitlik anlayışı, ayrımcılığa yol açıyor"
* Türkiye'nin 1985'de onaylayarak taraf olduğu ve uygulanması konusunda yükümlülük altına girdiği Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Engellenmesi Sözleşmesi (CEDAW) 4. Paragraf'taki "geçici özel önlem" politikaları oluşturma yükümlülüğüne cevap veriyor. Avrupa Birliği Müktesebatına uyum çalışmaları çerçevesinde yükümlülük altına girdiğimiz Kopenhag Siyasi kriterleri ve Amsterdam Kurucu Antlaşmasının 141/4'üncü paragrafı ile de çelişkiye düşüyor.
* 1982 Anayasası ile getirilen, bu düzenlemeyle de korunan 10. maddede yer alan "Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz" ifadesi, kadın erkek eşitliğini sağlamak için tasarlandığı söylenen 10. madde değişikliğini her şekilde ve kolayca geçersiz kılabilir. Kadınların "kota" talebini ayrımcılık sayarak iptal edilmesine dayanak teşkil edebilir. Bu doğrultuda Anayasada, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu'nda kota uygulamaları taleplerimize veya kadın ve kız çocukları için yasalarda yapılması gereken "özel önlem" uygulamalarına ilişkin önerilerimize gerekçe teşkil edebilecek bir madde olamaz.
* Yeni düzenlenen 10. madde, "soyut bir eşitlik" anlayışı çerçevesinde kadınların mücadelelerini yok sayarak ayrımcılığa maruz kalmaya devam etmelerine dayanak teşkil eder.
Kadın Kuruluşlarının önerdiği düzenleme:
Kadın kuruluşlarının, 10. maddeye ilişkin önerdiği düzenleme şöyle:
"Hiç bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olması esastır. Devlet, kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olmasının fiili olarak gerçekleştirilmesi ve mevcut engellerin kaldırılması için hukuksal ve kurumsal düzenlemeler de dahil, gereken tüm önlemleri alır." (BB/YS)