Savaşmaya erkekler karar verdi, bedelini en ağır biçimde kadınlar ödedi. Bugün, başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde savaş tüm şiddetiyle sürüyor. 'Dünya' savaşları yerini daha bölgesel çatışmalara bıraktı ama yıkımların etkisi azalmadı.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Irak topraklarına kanla atıyor imzasını. İşgal altındaki Felluce'de direniş her geçen gün ölü sayısını arttırıyor. Sivillerin durumu insan hakları örgütlerini kara kara düşündürüyor. 3 Kasım seçimlerinde iktidarının ikinci raundu zaferle tamamlayan ABD Başkanı Bush, gücünü işgallerle, katliamlarla sınıyor.
Şimdi gözler, seçim sonrası oluşturulan yeni kabinede. Colin Powell'ın görevden ayrılmasıyla dışişleri bakanlığına getirilen, Bush'un eski ulusal güvenlik danışmanı Condoleezza Rice'ın nasıl bir dış politika izleyeceği merak konusu. "Ilımlı" Powell'ın ardından dış politika bayrağına sarılan Rice, "şahin" kanattan geliyor.
Stratejik pozisyonlarda kadınların yer alması, sanılanın aksine, "barış"a giden yolu daha da kısaltacak gibi görünmüyor. Kadın olarak siyaset yapmanın, kararlara yön vermenin "erkek" karakterli siyasi mekanizmada pek de işe yaramadığını mı gösterecek Rice? Yoksa, kadınlığından sıyrılıp o sert ifadesini kuşanarak ülkesinin askeri gücünü kanıtlamaya mu soyunacak?
Türkiye'nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller'in hiçbir zaman "kadın politikacı" gibi davranmaması, başbakan koltuğunda oturduğu sürece "barış" için değil, "savaş" için çalışması da benzer bir noktaya işaret etmişti.
Condoleezza Rice'ın önünde iki seçenek var: Ya ülkesinin bu güç gösterisine katılarak yeni savaş kararlarının altına imzasını atacak, ya da Bush'un oyuncağını elinden alacak barış projeleri geliştirecek.
Ve dünyanın geri kalanı da, Bush'un silik varlığını bir kenara bırakıp, "erkeklerden bile daha erkek" bir kadını savaşın tek sorumlusu ilan edecek. (SD/BB)