Ortak Geleceğin İnşasında Buluşan Kadınlar toplantısının son gününde Sabancı Üniversitesi’nden Ayşe Gül Altınay ve İHAD’dan Sıdıka Çetin buluşmada yapılan tartışmaları değerlendirdi.
Altınay, en çok paylaşılan temenninin yeni bir dil kurmak, barış dilini kurmak olduğunu söylerken bunun kimlik hattı ve şiddet/militarizm hattında tartışıldığını ifade etti. Barış dilini kurabilmek için “biz – siz” gibi ifadeler kullanmamak, birbirimizi tanımlamaktan, yargılamaktan kaçınmak gerektiğini, sivilleşmek istiyorsak içimizdeki ‘ama’lardan kurtulmamız gerektiğini belirtti.
Altınay, toplantıda sıkça dillendirilen çokkültürlülük kavramını ebru çalışması üzerinden anlattı:
“Su temelli olan ebru, akışkanlık, esneklik, geçişkenlik ve değişkenlik çağrıştırıyor. Kimlikler, kültürler arasında net sınırlar yok, hepsi birbirinin içine giriyor, karışıyor. Ebru penceresinden, birlikte yarattığımız bu topluma ve kendi içimize baktığımızda neler görebiliriz? Kendi ebrularımızı görmeye, kendi çoğulluğumuzu farketmeye başladığımızda, acaba arzu ettiğimiz barış çerçevesine yaklaşmış olabilir miyiz?”
Savaş ve militarizmin kadınların desteği olmadan mümkün olmayacağının altını çizen Altınay, Cynthia Enloe’nin "savaşlar cephede biter, evde devam eder" tespitini hatırlattı, “Barış sürecini konuşurken, savaşın izlerinin evlerimize, okullarımıza, sokaklarımıza, hayatımızın ta içine nasıl devam edeceğini de konuşabiliyor muyuz? Uludere'den Reyhanlı'ya, atılan bombalardan evlerde yakılan canlara, alınan hayatlara savaşın ve şiddetin nasıl hayat bulduğunu ve nasıl hayat aldığını göremediğimiz sürece şiddet bir yerde bitip başka bir yerde devam edecek” diye konuştu.
Altınay son olarak, her tartışmada “Kadınlar nerede?” sorusunun ortaya atılması gerektiğini söylerken, “Bu basit soru tüm bakışımızı ve kurumları değiştirme gücüne sahip” diye konuştu.
Sıdıka Çetin “Sadece emelini değil, emeğini de ortaya koyan kadınlar olarak buradayız” diye başladığı konuşmasında “Hepimiz burada bu heyecanı duyuyorsak, başarı sürecin kendisidir” dedi. Barış dilinin önemine dikkat çekti.
Çetin buluşmanın öğrettiklerini şöyle özetledi:
“Ölümlerin sayısal değerlerinin ne kadar boş, soğuk ve aldatıcı olduğunu öğrendim. Bir insan ölüyor, onun acısı yüzyıllar boyunca devam ediyor. 40 bin insan öldü, 30 bin insan öldü demek ne kadar ağır ve acıtıcı olduğunu, o acıyı yaşayanlara değdiğimde öğrendim.
“Bizim yapacağımız şey, savaşı çıkaran aktörleri savaşın farkına vardırmak olmalı. Bunu yapalım ve bunu yaparken yaptığımızı gözlerine sokalım.
“Sistemi eleştirirken sistemin parçası olmak konusunda bu kadar istekli olmayalım. Biz diplomalı eğitimlere modern çağın gereği olarak ihtiyaç duyuyoruz. Bunun toplumsal hayatımızda o kadar yeri olsun. Buradan hiyerarşi kurmayalım. Beyazlaşmak değil, hepimiz kendimiz olalım.” (ÇT)