TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, 15'inci toplantısında kadın ve gençlik örgütü temsilcilerinin görüş ve önerilerini dinledi.
Komisyonda sunum yapan Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi’nden Feride Eralp, Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu kurularak savaş suçlarının incelenmesini önerdi. Eralp, "Cinsel şiddet faili üniformalı erkekler ve onları koruyup kollayan yapılar yargılansın" çağrısı yaptı.

'ÇÖZÜM KOMİSYONU'NUN 15. TOPLANTISI
57 farklı gençlik örgütünden oluşan GoFor: Hem 11. Yargı Paketi’ne hem de barışa el kaldıramazsınız
Kürt illerinde yaşananları örnekleriyle hatırlatan Eralp, "Zorunlu göçle boşaltılan, güvenlik bölgesi ilan edilen köyler sahiplerine iade edilsin, zararları tazmin edilsin. Bugün, kurulmuş ve çalışmakta olan bu Komisyonun elbette gerçek anlamda başın inşasına giden yolda ancak sınırlı bir rolünün olacağını biliyoruz. Bu çabanın bazı alt komisyonlar ve başka çalışmalarla geliştirilmesi gerektiğine inanıyoruz" dedi.
JÖH ve PÖH hatırlatması
Eralp, bölgedeki 'üniformalı kolluk görevlilerinin cinsel şiddeti'ne ilişkin şunları söyledi:
"Kadınlar savaşın pompaladığı, pekiştirdiği oldukça milliyetçi ve militarist bir erkeklik biçiminin gölgesinde yaşamak zorunda bırakıldılar. Kürt meselesinin çözümsüzlüğe sürüklenmesi ve bir güvenlik sorunu hâline getirilmesiyle hepsi silahlı erkekler olan özel harekatçılar, bekçiler, polisler önce Kürt illerinde, sonra giderek ülkenin her kentinde kamusal alanın belirleyicisi oldular. Bu kamusal alana kadınların ve kız çocuklarının erişimi bu erkeklerin varlığıyla kısıtlandı. Örneğin, kimi kız çocukları okullarının önünde üniformalı kolluk görevlilerini cinsel tacizine uğramaktan korktu bu ülkede; bunu konuşmak zorundayız. GBT bahanesiyle kimlik bilgilerini bilgilerini öğrenen bu kişilerin sosyal medya üzerinden tacizini yaşadılar, cinsel şiddet sarmalına sürüklendiler Bundan yalnızca birkaç yıl önce aynı JÖH'ler, PÖH'ler Cizre, Yüksekova, Nusaybin gibi kentlerde kadınların yatak odalarına girmişti. Çok yakınlarda Cevizlibağ KYK Kız Yurdunda gördüğümüze çok benzer şekilde, aynı böyle Gazze'de İsrail askerlerinin yaptığı gibi silahla, işgal pozu verir gibi, duvarlara, aynalara kadınların rujlarıyla tecavüz tehditleri yazılmış, iç çamaşırlarıyla fotoğraflar çekilmiş, sosyal medya hesaplarından açıkça paylaşılmıştı..."

"Yüzleşmeden barışı konuşamayız"
Eralp'in bu sözleri AKP Erzurum Milletvekili Selami Altıok'un "Yok öyle bir şey, ayıp ya" şeklinde verdiği tepkiyle kesildi.
Eralp, "Cinsel şiddet ve cinsel şiddet tehdidi savaş silahı olarak kullanılamaz. Bu suçtur. Sayın Milletvekili, bu görüntüyü biz paylaşmadık, kendi sosyal medya hesaplarından alındı. Kadınların cinsel şiddete uğradığı gerçeğiyle yüzleşmeden barışı konuşamayız; lütfen. Konuşmamıza izin vermezseniz, o zaman bu Komisyon buna bile tahammül gösteremezse bu Komisyon savaşı nasıl konuşacak? Bu şiddet savaş alanında kalmadı, gündelik hayatın içine kadar sızdı" şeklinde yanıt verdi.
"'Münferit' dediniz ama değil"
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, komisyonun farklı görüşlere açık olduğunu hatırlatarak uyarıda bulundu. Komisyon Başkanı olarak, konuşmaya katılmadığını belirten Kurtulmuş, fotoğrafa ilişkin "Türkiye'nin herhangi bir yerinde münferit olarak gerçekleşmiş bir olay" yorumunu yaptı.
CHP ve DEM Parti milletvekillerinin 'usul' hatırlatmaları üzerine konuşmasına devam eden Eralp, Kurtulmuş'un "münferit" açıklamasına şu yanıtı verdi:
"Bu gibi suçların zaman aşımına uğrayarak faillerin cezasız kalması engellenmeli. Bu konunun yakın bir dönemde gündeme gelmesi, 2020 yılında 18 yaşındaki İpek Er'in Uzman Çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğradıktan sonra intihara sürüklenmesiyle oldu ama bu tekil bir örnek değil ne yazık ki, 'münferit' dediniz ama değil. Mesela, 2021 yılında Hakkâri ve Şırnak'ta uzman çavuş olduğu öne sürülen bir kişinin bazı görüntüleri ifşa etmesi üzerine bir çete yapılanması ortaya çıktı. Bir kadının katledildiği, bir kadının ölümünün şüpheli olduğu ve bir kadının intihar girişiminde bulunulduğu öğrenildi. Sözünü ettiğimiz bu çete tek çete de değil, Mecliste bu konuların araştırılması için önergelerde verildi ama araştırma yapılmadı. Yazılı raporumuzda basından derlediğimiz başka örnekler de verdik. Bu örnekleri hiçbirimiz biz yaratmadık, basından derleyip topladık."
"Zararlar tazmin edilmeli"
Eralp, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunlar bir örüntüye, güvenlik politikalarının öteki yüzüne işaret ediyorlar ve kadınlara yönelik bu saldırı bir savaş politikası mı diye bizim sormamıza neden oluyorlar? Bunun bilinçli bir savaş politikası olduğunu düşündürten ise yapılan kimi tercihler. Burada tekrar uzun uzun anlatmayacağım ama-2016 yılında Barış İçin Kadın Girişimi Silopi'ye gittiğinde bir kız meslek lisesinin hemen yanındaki personel yurdunun boşaltıldığı, içine Polis Özel Harekât mensuplarının yerleştirildiği, burada, okulda okuyan kız çocuklarının son derece rahatsız edildiği, kız öğrencilerle yan yana bahçelerde ama ayıran bir duvar olmadığı için âdeta aynı bahçenin içinde gibi oldukları ve kız çocuklarının bundan endişe duyduğu anlatıldı kadınlara, aileler bunu anlattılar. Bugün barıştan bahsederken bu cinsel şiddetle, böyle işlenen ve cezasız kalan suçlarla, buna imkân tanıyan güvenlik algısıyla, örneğin koruculuk sistemiyle yüzleşilmesi ve zararlarının tazmin edilmesi ciddi şekilde düşünülmesi gerekir. Bu arada, yine yüzleşilmesi ve zararların tazmin edilmesi gereken bir süreç de zorunlu köy boşaltmalar ve bunlarla kadınların topraktan koparılması, mevsimlik tarım işçiliğine mahkûm edilmesi.
"Tüm taraflarla görüşülmeli"
Kadınların, Komisyon üyelerinin ve sivil toplumun Abdullah Öcalan dâhil sürecin tüm taraflarıyla görüşmesinin yolu açılsın. Barış sürecinin savaşan taraflarla gerçekleştirilmesi gerektiği anlayışından hareketle, sürecin şeffaflaşması için bu Komisyonun, Abdullah Öcalan dair tüm taraflarla görüşmesi önemli gördüğümüz bir husustur. Abdullah Öcalan'ın Kürt halkı açısından etki gücü yüksek, iradesini temsil eden ve devletin doğrudan muhatap aldığı bir aktör olduğu göz önüne alınmalı. Burada altı çizilmesi gereken önemli noktalardan biri de sivil toplumun farklı kesimlerinin ve biz kadınların tüm taraflarla süreç bağlamında görüşmesinin, taleplerini ve eşitlik bakışına, çözüm masasının esası hâline getirmesinin önünün açılması.
"Öncelikle siyaset kurumu değişmeli"
"Bunun da elbette bir hukuki çerçevesinin olması gerektiğini düşünüyoruz. Dünyadaki çatışma, çözüm ve barış süreçleri irdelendiğinde bu talebimizin anlamı görülür. Buraya yansıttık. Bu deneyimleri elbette çokça duyduğunuza eminiz ama gösterdikleri şöyle bir gerçek var: Çatışma süreçlerinin kalıcı olarak çözülmesi için en güçlü toplumsal tabana sahip aktörlerin muhatap alınması bir zorunluluktur. Bu muhataplığın da hükûmetle sınırlı kalması yani Komisyonun buna dâhil olmaması, farklı toplumsal tabanların ve onları temsil eden siyasi partilerin sürece müdahil olamaması anlamına gelir. Biz bunun bir fırsatı heba etmek olduğunu düşünüyoruz. Tarafları muhatap almanın çok önemli bir boyutu da PKK'ye katılanların, bugün dağda olanların silahlanmalarına sebep olan koşulların ortadan kalkmasıyla birlikte, eşit ve güvenli bir biçimde sivil hayata dâhil olmasıdır. Silah bırakma töreninde Bese Hozat yaptığı açıklamada demokratik siyasete katılım talebinde bulundu. Gerçekten de silahların geri dönülmez şekilde hayatımızdan çıkması için hepimizin, öncelikle siyaset kurumunun değişip dönüşmesi gerekir."
TIKLAYINIZ: Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi'nin sunumunun tamamı
TIKLAYINIZ: Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 15’inci toplantı tutanağı
(AB)

