Manşet Fotoğrafı: Yağmur Karagöz
Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle kadınlar Taksim Tünel Meydanı’nda biraraya geldi.
Kadınlar, "Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok" pankartının arkasında saat 18.00’den itibaren alanda toplanmaya başlarken, kadınların erkek şiddetine karşı yürüyüşü nedeniyle çok sayıda polis de İstiklal Caddesi’nde konuşlandı.
Polisler, İstiklal Caddesi’ne çıkan tüm ara sokakları araç ve yaya geçişine kapattı.
Yürüyüş Beyoğlu Kaymakamlığı'nın kararıyla yasaklanmış, sonrasında ise sadece Tünel Meydanı'ndan İstanbul Barosu'na kadar yürüyüş düzenlenmesine izin verilmişti.
Yürüyüş 19.00’da başladı
Kadınlar, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “Kadın cinayetleri politiktir”, “Erkek adalet değil, gerçek adalet” sloganları ile saat 19.00’da yürüyüşe geçti.
Kadınlara, HDP miletvekilleri Oya Ersoy, Züleyha Gülüm, ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş ile 78'lile Vakfı'ndan kadın hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu da destek verdi.
Kadınlar, öldürülen kadınların isimleri ile öldürülen trans kadın Hande Kader'in isminin yazılı olduğu dövizler taşıdı. "Trans kadınlar kadındır" yazılı dövizler, "Nermin'in baltası" yazılı balta ve "Emine Bulut'un isyanıyız" yazılı pankartlar da dikkat çekti.
Kadınlar, Şili'de öldürülen pandonim sanatçısı Daniela Carrasco'a itafen palyaço kıyafetleri giydi. Yokoluş İsyanı da "Havada aşk yok havada CO2 var havada şiddet var" dövizleri ile hem erkek şiddetine hem de iklim krizine dikakt çekti.
Polis 140 metre sonra korteji durdurdu
Polis yürüyüş kortejinin önünü İstiklal Caddesi’nde Asmalı Mescit Sokağı ve Kumbaracı Yokuşu hizasında kesti.
Böylece 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü yürüyüşü sadece 140 metre yapılabildi.
Erkek şiddetine karşı biraraya gelen kadınlar, basın açıklamasını burada yaptı.
"Her nefesimizle de mücadeleyi büyütüyoruz"
Kürtçe ve Türkçe yapılan açıklama şöyle:
"Güleda Cankel, Sule Çet, Ecem Balcı, Nadira Kadirova, Emine Bulut, Emine Nuyan, Müzeyyen Boylu, Kübra Aşkın, Ceren Damar, Didem Akay…
Sosyal medya etiketleri arasında bir kadının adını görmek illa ki felaket habercisi. Ya o kadının hayatta olmadığı, ya da korkunç bir şiddete uğramasına rağmen adalet bulamadığı anlamına geliyor. Biz ise kadınların isimlerinin ölümleriyle değil yaşamlarıyla, yaşadıkları şiddetle değil gerçekleştirdikleri hayalleriyle haber olduğu bir dünya için buradayız!
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz YOK diyoruz!
Çünkü kadınlar her gün şiddete uğruyor, öldürülüyor. Kadınları bıçaklayanlar, tecavüz edenler gözümüzün önünde serbest kalıyor. Tüm bunlar olurken de nasıl şiddeti önleyici mekanizmaların kurulacağı değil, kadınların nafaka hakkı, boşanıp boşanamayacakları tartışılıyor! Katillerin değil, kadınların sesi kısılıyor.
Ama umudumuz da birbirimizde.
Çünkü kadınlar her gün şiddetten uzak bir hayat için mücadele ediyor. Kadınlar, her gün, boşanmak istedikleri için, "hayır" dedikleri için öldürülüyor. Kadınlar, her gün, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 uygulanmadığı için öldürülüyor.
Kadınlar, her gün, "başka karakola git", "bu şikâyetten bir şey çıkmaz, sen en iyisi vazgeç", "sığınakta yer yok" diyen kolluk kuvvetleri görevlerini yapmadıkları için, yeterli sığınak ve danışma merkezi açmaya da bütçe ayrılmadığı için şiddete mahkûm ediliyor ve öldürülüyor.
Kadınlar, her gün, savcılar şiddet uygulayan erkekleri değil kadınların yaşam tarzlarını yargılamayı seçtiği için, mahkemeler erkekleri aklamanın sayısız yolunu bulduğu için öldürülüyor. Kadınlar, her gün, 15 yaşından küçük çocukların evlendirilmesinde beis görmeyen bir zihniyet altında, cinsel şiddete uğruyor.
Kadınlar, her gün, cinsiyet kimliğine, cinsel ve romantik yönelimine duyulan nefretten, bedenlerinin ve aşklarının sığdırılmaya çalışıldığı kalıplardan, transfobi ve homofobinin türlü şekillerden ötürü şiddete maruz bırakılıyor ve öldürülüyor.
Kadınlar, her gün, özellikle krizin getirdiği artan işsizlik ve güvencesizlikle, aile içindeki şiddetten uzaklaşacak geçim kaynağı ve gelecek güvencesi olmadığı için erkek şiddetine mahkûm ediliyor.
Kadınlar, her gün, savaşın ve sınırların gölgesinde, Türkçe konuşmadıkları için veya göçmen oldukları için, doğdukları yerden ötürü şiddete uğruyor; şiddete maruz bırakıldıklarında yasal haklarını arayamadıkları için öldürülüyor.
Ve kadınlar sadece öldürüldüklerinde haber oluyor. Ama cinayete varmadan da bizler şiddet veya baskı altında, belirsizlik içinde, her açıdan sömürülerek, yarınımızın ne olacağını bilmeden nefes almak zorunda bırakılıyoruz.
Her nefesimizle de mücadeleyi büyütüyoruz: Bundan daha ferah, daha özgür, daha eşit, kimsenin kimliğinden ötürü şiddete uğramayacağı bambaşka hayatlar hayal ederek el ele veriyoruz. Bunu biz yapmazsak kimse bizim için yapmayacak, biliyoruz. Ve hep birlikte sesleniyoruz:
Bir kişi daha eksilmeyeceğiz! Yaşasın kadın dayanışması!"
Basın açıklamasının ardından polis saldırısı
Fotoğraf: Fatoş Erdoğan
Basın açıklamasının ardından kadınların dağılmaya başladığı sırada, küçük bir grubun polis barikatını geçmek istemesi üstüne polis plastik mermi ve biber gazıyla müdahalede bulundu.
Polisin saldırısından çok sayıda kadın etkilendi. Kadınlar, polisin "dağılın" uyarısı ile İstiklal Caddesi'nden sloganlarla ayrıldı.
(EMK/EKN)