Özkökün, Türkerin köşe yazısından yola çıkarak Türk aydınlarını ve tüm muhalif kesimleri suçladığına değinen kadınlar, Özkökün gözaltında cinsel taciz ve tecavüz olaylarının münferit olduğu yolundaki açıklamalarına da karşı çıktı.
Münferit değil, yaygın; gazetecilik değil iktidar ortaklığı
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi avukatlarından Remziye Tanrıkulu, bölge cezaevlerinde kalan müvekkillerinin yüzde 99unun gözaltında cinsel taciz ve tecavüze maruz kaldıklarını söyledi.
ŞEnin avukatlarından Fatma Karakaş, Devlet ve iktidar ortakları suçluları korumak yerine cezalandırmalı derken, avukat Canan Arın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin onurunun ancak böyle korunabileceğini belirtti.
Cumhuriyet gazetesi yazarı, gazeteci Berat Günçıkan ise Ertuğrul Özkökün yazısı gazetecilik etiğine aykırı, yaptıkları gazetecilikle bağdaşmıyor diyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu avukatlarından Fatma Karakaş; Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı, Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi Sorumlusu Meral Danış; Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi avukatı Remziye Tanrıkulu; Cumhuriyet gazetesi yazarı Berat Günçıkan; avukat Canan Arın; KAMERden Ayten Tekay görüşlerini bianete açıkladı.
Tanrıkulu: Kadın mahkumların yüzde 99u mağdur
* Bölge cezaevlerinde müvekkillerimizle yaptığımız görüşmelerde, müvekkillerimizin yüzde 99u gözaltında cinsel taciz ve tecavüze varan muameleye maruz kaldıklarını açıklamışlardı.
Karakaş: Suçlu yerine mağduru cezalandırma geleneği
* 1997den beri bu alanda çalışıyoruz. İlgi alanımız, devlet görevlilerinin fail olduğu cinsel şiddet ve işkence dosyaları.
* Polis ve askerlerin sanık olduğu dosyalarda, Jandarma Genel Komutanlığının ve Ertuğrul Özkökün tepkisine benzer tepkilerle sürekli karşılaşıyoruz. Türkiyede bu bir gelenek haline gelmiş.
* Kamu görevlilerinin faili olduğu şiddet, işkence, tecavüz dosyaları gündeme geldiğinde, resmi ağızlar hep faile arka çıkıyor.
* Askerlere dava açmak fiilen, polislere dava açmaktan daha zor. Polislerin sanık olduğu dosyaların sayısı, askerlerinkine oranla daha yüksek. Bizim verilerimize göre, polislerin sanık olduğu dosya sayısı 177 iken, askerlerin fail olduğu dosya sayısı sadece 41.
* Silahlı çatışmanın olduğu dönemde, bölgede çok yoğun insan hakları ihlalleri yaşandı. Köy baskınları sırasında kitlesel şiddet olguları uygulandı. Ancak bunların pek çoğunu yargı önüne getiremiyoruz. Çünkü bu tür dosyalarda delil toplayabilmemiz, mağduru dava açacak kadar cesaretlendirmemiz, dava açılırsa mağduru korumamız, can güvenliğini sağlamamız, ailesini olası tehdit ve tehlikelere karşı korumamız mümkün değil.
* ŞE dosyası açısından düşündüğümüzde; biz hiçbir zaman 405 askere dava açılsın demedik. Bunu yapan, devletin kendi savcısı. Üstelik 405 sanığın yargı önüne çıkarılmasını değil, delillerin araştırılıp gerçek faillerin cezalandırılmasını istiyoruz. Çünkü bu kadar yüksek bir sayı kafa karıştırıp faillerin beraat etmesini sağlayan bir yöntemdir.
* Jandarma Genel Komutanlığı bir açıklama yaptı ve dedi ki, 405 sanık ve asker mahkum edilmiş gibi gösteriliyor; teşhir ediliyor. En önemlisi de, devam eden bir davayla ilgili yaptığı bu açıklamada, bu işi gündeme getirenlerin bölücü örgütlerin propagandasını yapıyor olabileceğini iddia etti.
* Altı yıldır ŞEnin müdahilliğini yapıyorum ve Jandarma Genel Komutanlığının açıklamasını bir talihsizlik olarak nitelendiriyorum.
* Oysaki yapılması gereken, bu tür olayları araştırmak, adli yargının yanı sıra askerler hakkında askeri disiplin hukukuna göre bir soruşturma başlatmaktır.
* Jandarma Genel Komutanlığının açıklamasının ardından Ertuğrul Özkökün ve diğer köşe yazarlarının bu şekilde spekülasyonlar ortaya atması çok normaldir. Özkökün daha önce de benzeri yazıları olmuştu.
Danış: Yargılamanın başlamasından çok, sonuçlanması önemli
* Gözaltında cinsel taciz ve tecavüz mağdurlarının pek çoğu, toplumsal ve siyasi baskılar nedeniyle maruz kaldıkları uygulamayı açıklayamıyor. Taciz ve tecavüz mağduru kadınlar, Ben şikayet edersem sorumlular cezalandırılacak gibi bir duygu taşımıyorlar. Nasıl olsa suçlular yine korunacak, ceza almayacaklar gibi bir güvensizlik mevcut.
* Buna rağmen, sadece Mardin Ağır Ceza Mahkemesinde bu konuda dört dava görülüyor.
* Gözaltında cinsel taciz-tecavüz suçlamasıyla açılmış davaların sayısından yola çıkarak bunun sistematik olduğu söylenemez. Bunu, bu konuda herhangi bir uzmanlığı olmayan bir gazeteci, Ertuğrul Özkök hiç söyleyemez.
* Ben bu alanda çalışıyorum, yüzlerce kadın müvekillim oldu. Bilgim dahilinde, başvurup yargılaması tamamlanan ve faillerinin ceza aldığı bir dava henüz yok.
* Örneğin, Şükran Aydın konusunda Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) mahkum oldu; Mardin Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden yargılama başladı ve sonuçta, sanıklar beraat etti.
* Yargılamanın başlaması önemli ama, soruşturmanın sonuna kadar sürdürülmesi ve sorumluların cezalandırılması daha önemli. Gözaltında cinsel taciz ve tecavüz davaları, ancak sorumluların cezalandırılması ile caydırıcı olabilir.
* Tecavüz edenlerin kimliği, asker ya da komutan olması önemsenmeden, suçlular cezalandırılmalıdır.
* Yıldırım Türker köşesinde bu konuya değinmiş ve ŞE dosyasından bazı bilgilere yer vermişti. Yazısında, içerik itibariyle gerçek dışı bir ifade yoktu. Oysa Ertuğrul Özkökün açıklaması kabul edilemez ve Basın Ahlak İlkeleri açısından çok talihsiz.
Günçıkan: Gazetecilik değil, iktidar ortaklığı
* Gözaltında tecavüz münferit, 3-5 kişilik bir olay değil. Türkiyede iktidarların çok kullandığı bir kelimedir münferit. Bu kelimeyi en çok kullananlardan birisi de Ertuğrul Özköktür.
* Özkökü gazeteci değil, Türkiyedeki iktidar merkezlerinden birisi olarak değerlendiriyorum. Özkökün orduyu destekleyen bu yazısı gazetecilik etiğinden uzak; tarafını çok net belli ediyor.
* Yazısının sonunu umutla bitirmiş umudumu kesiyorum diye. Zaten Türkiye nüfusunun yüzde 87sinin umut kavramı ile onun umut kavramının hiçbir ilgisi yok.
* Özkökün bugünkü yazısında dillendirdiği öfkesinde, Türkiyenin Iraka asker göndermesi kararının da etkili olduğunu düşünüyorum. Iraka asker gönderme kararı çıktığında gazetesi 87 yıl sonra yeniden Musul Kerkük manşetini atmıştı.
* Sanırım Özkök tecavüze uğrayan kadınları yeniden Musulun fethine çıktıklarında ayak bağı olacak unsurlar olarak değerlendiriyor.
* Ancak Özkökün yaptığı gazetecilik değil; yazdığı çok uluslu şirketlerle Irakta yapılmasını öngördükleri yatırımların önünü açmak için yazılmış bir yazı.
* Bütün bir köşe yazısı boyunca sadece tecavüz mağdurlarına değil, Türkiyedeki bütün muhalif unsurlara öfkeli olduğunu ve kendince Biz Iraka girerken yolumuza çıkmayın tehdidinde bulunduğunu görüyoruz.
Arın: Hamasi edebiyatla gerçekler çarpıtılamaz
* Bir grubun içinde bazı insanların yolsuzluk yapması, başka insanların insan haklarını ihlal etmesi, o grubun tamamını suçlamak anlamına gelmez.
* Türk Silahlı Kuvvetlerinin onuru kendi içinde bu tip yolsuzluk yapanlarla ilgili haberleri ihbar kabul edip onlar hakkında gerekli yaptırımları uygulamasıyla yücelir.
* Ben, bireysel olarak iddiaların doğru olduğuna inanıyorum ve tecavüz edenler aleyhine dava açılmasını hem hukukun bağımsızlığı hem de failleri içinde barındıran bir grubun onlar hakkında verilecek cezaları uygulaması ile çağdaş düzeye ulaştığına inanıyorum. Davayı açan savcıyı bütün kalbimle kutluyor ve alkışlıyorum.
* İnsan haklarını ihlal eden birkaç kişinin cezalandırılmasını istemek, ne vatan hainliğidir ne bütün bir gruba teşbih edilmiş bir suçlamadır. Onun için hamasi bir edebiyatla işin çarpıtılmasını da tuhaf karşılıyorum.
Tekay: Hukuki standartlar yerleştirilmeli
* Kadına yöneltilen şiddet sadece aile içinden değil, her yerden geliyor.
* Kadınlar yasal haklarından habersizler. Taciz veya tecavüzü ispat etmek, haklarını aramak konusunda yetersiz kalıyorlar. Yasal olarak kendilerini nasıl savunacaklarını bilemiyor, gerekli yerlere ulaşamıyorlar.
* Bu tür olayların önlenebilmesi için, hukuki standartlar yerleşmeli.
* Taciz ve tecavüz hiçbir yerde hoş görülemez. Mağdur kadınlar deşifre edilmeden, bu tür olayların var olduğunun anlatılması çok önemli.
* Olaylar açığa çıktıkça, gerekli tedbirlerin alınması yönünde bir duyarlılık oluşur. (BB)