"Türkiye'de Anayasa reformu ve erken seçim tartışmaları sürerken Avrupa Birliği'nin (AB) her raporunda Türkiye'nin önüne koyduğu bir görevi hatırlamak gerek: Siyasette kadın erkek eşitliğinin sağlanması. Bunun için de seçim barajları indirilmeli, seçimlerin ve siyasetin finansmanı için bir tavan belirlenmeli, fermuar sistemi ve kota uygulanmalı."
Avukat Hülya Gülbahar, Türkiye'de kadınların siyasette eşit temsili için atılması gereken öncelikli adımları işte böyle özetliyor.
Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği'nin (Ka.Der) 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve Ka.Der'in 13. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlediği "Türkiye'de Kadın Olmak" panelinde konuşan Gülbahar, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin (AKPM) 2010 yılı kararlarının da bu doğrultuda olduğunu da hatırlatıyor:
"AKPM 2010 yılı kararında, minimum yüzde 40 kota uygulamasından ve esas olarak fermuar sisteminden söz ediliyor. Türkiye 1949'dan bu yana Avrupa Konseyi üyesi ve konseyin kararlarına AB'ye girse de girmese de uymak zorunda."
Kadın erkek eşitliğinin sağlanması, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin de başlıca koşullarından. Türkiye'nin AB'ye üyeliği için yerel yönetimlerde ve parlamentoda kadın temsilinin artması şart.
Türkiye'de 30 yıldır hızlı bir değişim yaşandığını Medeni Kanun'da ve Türk Ceza Kanunu'nda önemli düzenlemeler yapıldığını belirten Gülbahar, kadınları bekleyen iki önemli mücadele alanını ise SGK Kanunu ve sosyal devletin tasfiyesi olarak özetliyor.
"SGK Kanunu ile kadınlar, kazanılmış haklarının neredeyse tamamını kaybettiler. Sosyal güvenlik, kadınlar için çok önemli bir konu. Kadınlar şimdi de sosyal devletin tasfiyesiyle karşı karşıyalar. SHÇEK'e bağlı huzurevleri, yaşlı ve çocuk bakımevleri, yetiştirme yurtları SKG'ya devredilecek. SGK, bakım işlerini ağırlıklı olarak evlerde, para karşılığında kadınlara yaptıracak."
Gülbahar, bu duruma en yakın örnek olarak geçtiğimiz günlerde Kas Hastanesi'nin kapatılması girişimini gösteriyor.
"Kadınlara yönelik ayrımcılığı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini anlayabilmek için sistemin yapısını anlamamız gerekiyor" diyen Gülbahar, bunun için iki sözcükten faydalanmayı öneriyor: Hizmet ve itaat.
Gülbahar, "Bir cins bir cinse hizmet ve itaat etmek üzere yetiştiriliyor ve çizgi geçildiğinde her türlü şiddete maruz kalıyorsa cinsiyetçi bir yapıdan bahsedeceğiz" diyor; Türkiye'de devletin tüm kurumlarıyla cinsiyetçi bir yapılanma içinde olduğunu, siyasi partilerin de bu yapılanmadan muaf tutulamayacağını belirtiyor:
"Kadın erkek eşitliği konusunda en iddialı cümleleri kuran partilerin tüzüklerinde cinsel tacize, şiddete ve ayrımcılığa karşı yaptırım getiren düzenlemeler yapması talebimiz yanıtsız kalıyor. Seçimler sırasında partiler, adaylardan çok yüksek paralar talep ediyorlar. Parası olmayan kadınlar siyasetten dışlanıyor. Ancak değişim bizim elimizde. Koltukları yarı yarıya doldurur, doldurulmayan her koltuğu sorgularsak değişimi gerçekleştirebiliriz." (BB)