Futbol Federasyonu, 2011-2012 sezonunda tribünlerde şiddeti ve küfürü engellemek için değişik bir yöntem seçti: Süper Lig maçlarında saha kapatma cezası alan kulüplerin maçlarına sadece kadınlar ve 12 yaşından küçük çocuklar girebilir.
Bunun ne anlama geldiğini kadın spor yazarlarından Gülengül Altınsay'la konuştuk.
Altınsay, erkeklerin futbolun kurallarını bilerek izleyen kadın seyirci gördüklerinde sanki uzaydan gelmiş gibi davrandığını anlatıyor. Oysa ki kadınlar daha bilinçli taraftarlar; takımlarını sadece gol attıklarında değil, kendi kaleleri tehlike altındayken de destekliyorlar.
Küfürü engellemek için statları sadece kadınlara açmanın anlamsızlığından bahsediyoruz. Çünkü ceza alan takımına destek olmak için maça giden kadın seyircinin amacı "erkek taraftarı aratmamak". Bu durumda kadınlar da erkeklerin yazdıkları tezahuratları ezberleyip, takımlarını böyle motive etmeye çalışıyor.
Ama "erkekler küfrediyorsa, kadınların böyle bir hakkı neden olmasın? Küfür, kadınlar için de kötü bir alışkanlık olarak varolabilir"...
"Kadın taraftar cezası" yeni bir şey mi? Daha önce böyle bir uygulamayla karşılaşıldı mı? Nereden çıktı bu birdenbire?
Bu sezon Mehmet Ali Aydınlar federasyonunun önerisiyle geldi. Türkiye'de futbolun sorunları çok. Bunlardan biri de "tribün terörü", küfürlü tezahuratlar. Bunun önüne geçmenin yolu başka ama Türkiye'de sağlıklı bir şekilde futbol izleyebilme koşullarını yaratmak yerine sadece cezayla geçici çözümler bulunmaya çalışılıyor.
Sürekli olarak bu sorunlara karşı "seyircisiz maç oynama" cezası getiriliyor. Oysa ki futbolun en temel öğelerinden biri seyircidir. Seyircisiz futbol olmaz. Hem bu işin zevki açısından, hem de futbolun ekonomisi ve geleceği açısından bu önemli. Yani futbolun cazibesi yokediliyor. Sadece oraya giden insanlar için değil, maçı televizyondan seyreden insanlar için de seyirci önemli bir faktör. Tribünleri boş bir stadı izlemek eğlenceli değil. Futbolcuların iyi performans göstermesi için de tribünlerin dolu olması önemli.
Bu işin kökü yöneticilerdedir. Kulüp yönetimleri ve esas olarak futbol federasyonunun seyirci profilinde çok önemli etkileri var. Herkesin bildiği bir gerçek var ki olay çıkaran seyircileri en başta klüp yöneticileri kolluyorlar. Şiddet cezasının uygulanması için kanunlar yeterli değil dendi, yeni kanun çıkarıldı ama uygulanmadı, hatta son bir yenilikle bu kanunlar da yumuşatıldı. Kanunların uygulanması için yöneticilerin bu konuda ısrarcı olması lazım ki böyle bir şey maalesef yok. Dolayısıyla Türkiye en çok seyircisiz maç cezası kesen ülke. Bu konuda sınıfta kaldık.
Peki kadın taraftarlar seyirciden sayılmıyor mu?
Bu sefer stadlar seyircisiz kalmasın diye kadın ve çocuklar gelsin önerisi çıktı ortaya. Bu zaten kadına bakışın açığa çıkması, kadını demek ki seyirciden, insandan saymıyorlar. Futbolun kurallarını bilerek izleyen kadın seyirci gördüklerinde sanki uzaydan gelmiş gibi davranıyorlar. Erkekler, kadını hep kendi görmek istedikleri gibi değerlendiriyor.
Bu noktada kadının bir başka rolü de küfürle mücadelede bir araç olarak görülmesi. Erkekler diyor ki 'stadda kadın olursa erkekler utanıp küfretmez'. Bu çok sakat bir görüş. Öncelikle erkeklerin problemini neden kadınlar üstleniyor? Erkekler problemlerini kendileri çözsünler.
Ayrıca futbol taraftarı maça o kadar konsantre oluyor ki, etrafında kadın var diye küfretmeyecek taraftar sayısı çok az. Ben yıllardır maça gidiyorum ama kimsenin taktığı yok, herkes küfrediyor.
Üçüncü olarak, yine kadını bir insan olarak görmeyen bir bakış açısıyla, kadınlar küfretmez diye düşünüyorlar. Evet, küfür daha çok erkeklerin yaptığı bir şeydir ama küfürlü konuşan kadınlar da var. Ayrıca hiç küfretmeyen bir kadın tribüne gittiğinde, o alan erkeklerin alanı, futbol bir erkek eğlencesi olarak düşünüldüğü için orada kendilerini kabul ettirmek için onlar gibi olmaya çalışıyor. "Erkek gibi kadın" olmaya çalışınca da ortaya bir takım garip küfürler çıkıyor.
Küfretmek kötü bir şey. Ama erkekler küfrediyorsa, kadınların böyle bir hakkı neden olmasın? Bu kötü alışkanlık, kadınlara için de kötü bir alışkanlık olarak varolabilir. Küfretsinler demiyorum, ama böyle bir hakları erkekler kadar onların da vardır.
Olay öyle bir noktaya geldi ki, maça gelen kadınlar erkekleri aratmamak için onların ritüelleriyle davranmaya çok meyilli oldular. Öyle küfürler var ki, bunları kadınların ağzından duymak çok tuhaf oluyor.
Medyada da "Bakın kadınlar da küfrediyor" gibi bir tavır oluştu son zamanlarda...
Buna hayret etmelerine ben çok hayret ediyorum. Sanki uzayda yaşıyorlar. Tribünlerde küfür var diye şaşırılması da garip çünkü insanlar zaten sokakta, her yerde küfürlü konuşuyor. Şike iddianamesinde bu kulüplerin örnek olması gereken yöneticilerin konuşmalarına tanık olduk ve bu diyaloglar küfürle başlıyor, küfürle bitiyor. Küfürlü konuşmanın bu kadar yaygın olduğu bir toplumda stadlarda küfür var demek çok anlamsız. Toplumdaki küfürlü konuşma, stadlarda daha yoğun bir erkek topluluğu olduğu için daha rahat ortaya çıkıyor.
Kadın ve çocukların, küfür yasağının ardından stadlara alınmasıyla meslektaşlarım 'Kadınlar küfrederse ne olacak' diye espri yapıyordu ve bu gerçekleşti. Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşmasında, kadınlar erkeklerin küfürlü tezahuratlarını çalışmışlar ve bunu stadda uygulamaya geçirdiler. Şimdi ne olacak?
Acaba sadece çocukları mı alacaklar stada?
Çocuklar meselesi de çok komik. Çocukların akşam 8 maçında ne işi var? Maç 10'da bitiyor, 12'de evde oluyorlar. Bu çocuk sağlığı açısından son derece yanlış. Çocukların saat 9'da yatırılması gerektiğine dair kamu spotları var.
Çocukların maça götürülmesi teşvik ediliyor. Gündüz maçlarına gitsinler ama gece maçlarında, hele haftaiçi maçlarında çocukların olması son derece sakıncalı.
Peki futbolcular ne düşünüyor bu konuda? Taraftar futbolcuların performansını etkileyen bir faktör. Bu futbolculara mı yoksa erkek taraftara bir ceza mı?
Bence performansları daha olumlu etkileniyor. Futbol bir anlamda da bir görsel olay, gösteri olduğu için karşı cinsin izlemesi futbolcularda olumlu bir etki yaratır diye düşünüyorum.
Bir de karşı cinse bazı durumlarda daha toleranslı olunabiliyor. Örneğin erkek futbol yazarları kendilerini futbolcuyla özdeşleştirip biraz subjektif yorumlara gidebiliyor. Ama kadınların böyle bir çekişmesi, özdeşleştirmesi olmadığı için daha objektif yazdığını düşünüyorum.
Dünyada kadın taraftar cezasının bir örneği var mı?
Yok, çünkü dünyanın hiçbir yerinde kadınlar böyle bir pozitif ayrımcılığı kabul etmez. Altı sene İngiltere'de yaşadığımda birçok maça gittim. Zaten orada tribünlerin üçte biri kadınlardan oluşuyor. Futbolun gelişmiş olduğu ülkelerde seyircisiz futbol cezası yok, ayrıca kadın taraftarlar çok aktif.
Bir Arsenal-Manchester City maçında yanımda 70 yaşlarında bir kadın oturuyordu. Emekli bir öğretmenmiş ve Arsenal'den kombine bilet alabilmek için bütün kış özel ders veriyormuş.
Yani dünyada 'cezalı maçı kadınlar doldursun' diye bir anlayış yok. Kadınlar normal bir seyirci olarak varlar. Böyle olduğu için ne yöneticilerin aklına böyle bir ceza gelir, ne de kadınlar tarafından kabul görür. Zaten buna da gerek kalmıyor, seyircisiz maç yok, tribünde olay yok. Olayı kalıcı ve geçerli yöntemlerle çözmüşler. Dünyanın her yerinde içip olay çıkarmak isteyen taraftarlar vardır ama önlemi alınır.
Türkiye'de ise "Aman taraftara laf edilmesin sonra gelip tribünde aleyhimize bağırır çağırır" anlayışı var. Bunları idare etmeye kalkışıldığında da tribünler bu hale geliyor.
Kadın taraftarlar bu durumu nasıl karşılıyor peki?
Tabi herşeyin olumlu bir tarafı var. Hayatında hiç maça gitmemiş kadınlar bile komşusuyla vs maça gidebiliyor. Biraz kadınların futbola ilgisini arttırmış olabilir.
Peki zaten her maça giden, "taraftar" olarak tanımlayabileceğimiz kadınlar ne düşünüyor bu konuda?
Tabi burada da şöyle bir sorun oluyor; bazı kadınlar parasını verip kombine biletini satın almışken diğerleri bedavaya giriyor. Kombine bilet alan herkes için olduğu gibi, kadınlar için de bu bir haksızlık oluyor.
Diğer taraftan olumlu yönleri de var. Kadın taraftarlarla İnönü'den Taksim'e yürüdüğümüzde aramızda her takımdan kadınlar vardı. Bunu bir eğlenceye dönüştürüyorlar. Erkeklere göre daha aslına uygun davrandıklarını düşünüyorum. Rekabet duygusunu daha tatlı yaşıyorlar.
Tezahuratları, maç sırasında tepkileri farklı mı oluyor kadınların?
Normalde Türkiye'de seyirciler kendi takımları akın halindeyken sesini çıkartır, kendi kalesi tehlike altındayken herkes donar kalır.
Kadın taraftarlar sürekli tepki halindeler. Her iki durumda da aynı çığlıkları atıyorlar. Avrupa'da da böyledir, rakip gelir sizin kalenize, sizin futbolcunuz topu kornere atar, herkes alkışlar. Halbuki o kötü bir durumdur, sıkışmışsındır kalende, son çare topu kornere atmışsındır. Ama seyirci iyi tarafından bakıp, "Geldiniz ama atamadınız, biz topu kornere attık" şeklinde yaklaşıyor.
Bu futbolcular açısından da motive edici bir şey sonuçta.
Evet, zor durumda kalmış olan kendi takımına "Bravo, çok güzel müdafa yaptın" gibi bir tavır gösteriyorlar.
Kadınlar da, aynı Avrupa'daki bilinçli futbol taraftarının yaptığı gibi, her türlü hareketi güzel karşılıyorlar. Kendi takımlarının olumlu ya da olumsuz hareketlerini alkışlıyor, takımı motive ediyorlar.
Peki hiç "Ben senelerdir her futbol maçına gidiyorum, beni nasıl ceza olarak görüyorlar" demiyor mu kadın taraftarlar? Tepki göstermiyorlar mı?
Bunu pozitif bir ayrımcılık olarak düşünüyor, "Takımımızı yalnız bırakmamış oluyoruz" diyorlar. Gelen kadınların birçoğu erkeklerinden yani ağabeylerinden, babalarındani kocalarından, sevgililerinden habersiz veya isteği dışında oraya gelmiyor.
Erkekler, tribünleri doldurmaları için kadınları teşvik ediyor. Yani erkeklere rağmen oraya gitmek söz konusu değil. Bir yandan da kendileri de bunu bir sorumluluk, görev olarak düşünüyor. "Bizi niye seyirci yerine koymuyorlar? Neden bedavaya alıyorlar? Bu bizi hiçe saymaktır" gibi bir tavır akıllarına gelmiyor.
Kadın taraftarların kendilerine özgü sloganları var mı?
Bildiğim kadarıyla yok. Orada amaç "erkekleri aratmamak", o cezayı bertaraf edebilmek. Belki hayatında küfretmeyenler de küfürlü tezahürata katılıyor. Takımlarına eksikliği hissettirmemek için "erkek gibi olma" rolünü üstleniyorlar.
Özgün bir sloganları yok, ama özgün olan duyguları. Duygularını erkekleştiremiyorlar.
Sonuç olarak, tribün terörünün çözümü bu değildir. Çözüm, klüplerin taraftarlarıyla açık ilişkiler içerisinde olması ve tüm klüplerin birlikte hareket etmesi, federasyonların bu konuda taviz vermemesidir. (ÇT)