Açlık Grevindekilerle/Kadın Dayanışma İnisiyatifi dün akşam Taksim tramvay durağında toplanarak "Açlık grevlerinin sesini duyun, çözüm istiyoruz" pankartıyla açlık grevindekilere destek eylemi yaptı.
Eylem Bakırköy Kadın ve Çocuk Cezaevinde açlık grevini sürdüren Ayşe Güney'in mektubunun okunmasıyla başladı. İlkay Akaya'nun okuduğu mektubunda Güney, taleplerinin kabul edilemez olmadığını ve Kürt sorununun çözümü ve akan kanın durması yönünde ilk adım olduğunu belirtti.
"Toplum, iki halk arasındaki köprülerin yıkılmasına bu kadar sessiz kalmamalı" diyen İlkay Akaya konuşmasının ardından türkü söyledi.
Kerestecioğlu: bu barışçıl bir eylemdir
İnisiyatif adına yapılan basın açıklamasını Avukat Filiz Kerestecioğlu açlık grevlerinde yüzden fazla insanını kaybetmiş bir ülkenin kadınları olarak, artık yeni kayıplar vermek istemediklerini söyledi.
Uluslararası Af Örgütü'nün "Açlık grevleri barışçıl bir protesto şeklidir ve Türkiye yetkililerinin, bu yöntemle protesto etme hakkı dâhil olmak üzere, mahkûmların ifade özgürlüğü hakkına saygı duyma yükümlülüğü bulunmaktadır" açıklamasının hatırlatan Kerestecioğlu, hükümetin talepleri göz önüne alıp, ölümler olmadan adım atması gerektiği belirtti.
Açıklama şöyle devam etti: "Biz kadınlar, artık bu topraklarda acıdan başka duygular yaşamak, ayrımcılığa uğramadan, şiddetsiz hayatlar yaşamak, militarist, erkek egemen olmayan sesler duymak istiyoruz."
"Biliyoruz ki en doğal demokratik hakları için insanların ölmesi, hatta açlık grevine gitmek zorunda kalması bu ülkenin utancı olarak hatırlanacaktır."
"Tüm kamuoyunu açlık grevindekilerin sesine kulak vermeye, ölüm değil çözüm demeye, savaşa ve şiddete sesimizin en yüksek perdesiyle karşı çıkarak, barış istemeye çağırıyoruz."
Tuncel: 21. yüzyılda anadil yasağı bir ayıptır
Sebahat Tuncel, cezaevinde açlık grevine katılan kadınların bir dönem birlikte siyaset yaptıkları, kadın meclislerinde çalıştıkları kadınlar olduğunu belirtti.
Taleplerin karşılanmamasının savaşın devam etmesinin temel nedeni olduğunu vurgulayan Tuncel, 21. yüzyılda anadil yasağı olmasının bir ayıp olduğunu ve barışın inşa edilmesi için müzakere talep edildiğini ifade etti.
Tuncel, Diyarbakır Cezaevindeki Sara Aktaş ve Pero Dündar'ın ortak özelliklerine dikkat çekti. Aktaş ve Dündar, 90'larda gerillaya katıldıktan sonra cezaevine girmiş ve cezaevinden çıktıktan sonra tekrar dağa çıkmayıp, demokratik siyasette ısrar etmiş ancak 2009'da KCK operasyonda tutuklanmışlar.
"Bu arkadaşların hikâyesi bu ülkenin Kürt sorunudur. İnsanlara kendini ifade etme hakkı vermez, Kürt yok, dili yok der ve insanları tip kıyafetlere koymaya çalışırsan insanlar direnir, isyan eder."
"Başbakan, Kandil yolunu gençlerin dağa çıkması için açmaya çalışıyor, bizler de Kandil yolunu gençlerin gelip demokratik siyasete katılması için açmaya çalışıyoruz."
Adalet Bakanı'nın 683 kişinin açlık grevinde olduğunu belirtmesinden sonra başbakanın Almanya'da yaptığı konuşmada açlık grevlerinde bir kişinin olduğunu söylemesi ile ilgili Tuncel, olası müdahaleye zemin hazırlama amacı olduğunu belirtti.
Aktaş: Savaşı vicdanlar kabul etmiyor
Avukat Ayşe Acinikli, 'olmayan açlık grevinin' cezaevindeki kadın mahpusların sağlık durumlarına etkisiyle ilgili raporu okudu ve sağlık sorunlarının günden güne arttığını belirtti.
Diyarbakır Cezaevinde açlık grevi yapan Sara Aktaş'ın mektubunu Benazir Coşkun okudu. Aktaş mektubunda savaşın vicdanların tahammül edemediği düzeye geldiğini ve toplumsal barışın ancak tecridin kalkmasıyla mümkün olduğunu belirtti. anadilde eğitim ve savunmanın doğal bir hak olduğunu ifade eden Aktaş dört yıldır kendilerine dönük tek söz söyleyemediklerini belirtti.